SON DAKİKA
Hava Durumu

Nereden gelip, nereye gidiyoruz?

Yazının Giriş Tarihi: 29.06.2017 21:48
İnanmanın ilk koşulu akıl…
Ancak aklı yerinde olanların inanacağı bir kitap Kur’an.
Ne ki, akıl ile inanç arasını açma girişimleri hep oldu ve sürmekte.
Ramazan ayı boyunca kanalların çoğunda dini programlar, tartışmalar izledik.
Ramazan ayının ruhuna uygun olarak ve biraz da okuma alışkanlığı az olan toplumumuz böylece yeni şeyler öğrendi…
 
* * *
 
Bir kanalda da izlediğimiz evrimci bir profesörün anlatımları ise farklı bir boyut getirdi bunu izleyenlere.
Duran bir saatin günde iki kez doğruyu göstermesi gibi birkaç doğru laf dışında saçmaladı durdu bu konuşmacı.
Ona göre bir yaratıcı yoktu ve her şey evrimleşerek, rastlantılarla ortaya çıkmıştı.
Verdiği örneklerde çuvallasa da o tezini savundu durdu!
Ona göre ‘kader’ diye bir şey yoktu.
Gökten düşen bir gök taşının birinin kafasına çarpmasını da kader olarak görmedi örneğin…
İnsanlar bu taşın önceden ne zaman ve nereye düşeceğini hesaplayarak bu kaderin önüne geçilebilirdi ona göre!
Ama üç yüz yıl, beş yüz yıl önce böyle bir taşın ne zaman ve nereye düşeceğinin hesaplanamayacağı gerçeğini göz ardı ederek…
Ve şimdi de bilemediğimiz pek çok sır gibi…
Uzakdoğuluların, Japonların, Çinlilerin örneğin gözlerinin çekik olmasını da evrim kuramıyla açıklamaya çalıştı…
Orada çok eskiden bulunan göller kurumuş ve insanlar kum fırtınalarından korunmak için sürekli gözlerini kısmak zorunda kalmışlar ve evrimleşerek çekik gözlü olmuşlar sözüm ona!
Arap çöllerinde çok uzun yıllardır aynı kum fırtınalarının Arapları neden çekik gözlü yapmadığı sorusuna ise, “Demek ki kuram her yerde aynı işlemiyor, evrim her zaman aynı sonuçla bitmez yahut Arap çölleri yeni oluşmuş” diyerek geçiştirdi.
Kıvırdı yani!
 
* * *
Ona göre Evrimde rastlantılar esastır ve canlı varlıklar tek temel tipin ürünüdür.
Bütün değişmeler kendiliğinden ya da tabiatın bir ürünü olup, tamamen rastlantısaldır, bu değişim ve başkalaşmada bir plân ve program söz konusu değildir!
Böyle söylüyor…
Oysa Yaratılış inancında ise, her canlı grubu ayrı bir temel tiptir ve değişiklikler ancak bu temel tipler içerisinde olmaktadır.
Varlıkların ortaya çıkması, yaşamın sürmesi ve değişmeleri tamamıyla Allah’ın ilim ve iradesi altında, bilinçli ve plânlı olarak belirli bir hedefe yöneltilmiş şekilde gelişir.
Allah yoktan var ettiği gibi, bir türden yeni bir türü değiştirmek suretiyle de yaratabilir…
Diğer canlıların öncesi ile insanın geçmişi arasında bir ilinti yoktur.  
İslam dininin asıl görevi, bireyin yaratıcısını tanımasını ve onun emri dairesinde hareket etmesini temindir.
Evrimciler, çoğu zaman ilim platformundan çıkarak “ulûhiyet” fikrini yıkmaya ve yadsımaya, evrendeki etkili tek gücün “rastlantı, bilinçsiz nedenler ve tabiat” olduğunu kanıtlamaya çalışır.
Her şeyi akıl ile açıklamaya çabalarlar…
Unuturlar ki, akıl da çevreden etkilenmektedir ve insan her zaman yanılma potansiyeli taşır…
 
* * *
Bir din Âlimi 3-5 bin kişilik bir topluluğa konferans verirken, bir ateist şunu sorar; “Madem Allah kimin suç işleyip cehenneme gideceğini önceden biliyor, öyleyse neden onu yaratıyor?”
Yanıt şu; “Düşünün, bir sınavdasınız, 2 artı iki kaç eder diye soruluyor yazılıda. Siz yanıt olarak söz gelimi 5 yazıyorsunuz, öğretmen gelip, 5 yanıtı yanlış, bunu 4 yazın, der mi?”
Ve Âlim ekliyor, ‘Unutmayın ki İslam dini insanların dünyada bir sınavda olduğunu belirtiyor... Yeterli mi, başka sorunuz var mı?
Ateist, “Hayır, yeterli’ diyor…
Evet, ancak akıl ile Allah’ın varlığına, tekliğine ulaşabiliriz.
Ancak bu, akıl yoluyla da dünyayı çözebilme çabamızı engellemez.
Engellememeli…
Ne ki, aklı yerli yerinde kullanarak birçok şeyi çözebiliyoruz da!..
Nereden gelip, nereye gittiğimizi, yaratılış amacını bilemiyoruz.
Bunu ancak Kuran’dan öğrenebiliyoruz.
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.