Avrupa Birliği’ne bağlı bazı ülkelerin son dönemde temeli olmayan suni gerekçelerle Türk siyasetçilere gösterdikleri tavırlar önceki gün Hollanda’da ayyuka çıktı.
Hiç kuşku yok ki bu son gelişme demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan haklarını savunan Avrupa değerleri ile çelişti.
Bu sonuç, Türkiye’deki referandumun Avrupa Birliği ile ne gibi bir ilintisi olabileceği sorunu daha derin olarak kendimize sormamıza neden oldu.
16 Nisan referandumunda kendi içinde bir sistem değişikliği gerçekleştirme girişiminin AB’nin bu varsıl ama insanlıktan yoksun ve şımarık Hollanda’sını neden bu derece ilgilendirdiğini sorgulayıp, bundan da gerekli dersi çıkarmamıza vesile olması açısından önemli oldu bu tavır.
Türkiye ve Hollanda arasında yaşanan bu gerginlik hiç kuşku yok ki,  diplomatik nezakete ve müttefiklik ilişkisine zarar verdiği kadar, şimdiye dek Avrupa’da yaratılan demokrasi anlayışının ne kadar pamuk ipliğine bağlı, ne kadar çıkarcılıkla ilintili ve ne kadar yüzeysel olduğunu göstermesi açısından da önemli oldu.
 
* * *
 
Hiç kuşku yok ki, Avrupa’nın demokrasi ve ifade özgürlüğü gibi önemli değerlerinin, temeli olmayan suni gerekçelerle Türk siyasetçilerine karşı uygulanmamasının önemli karşılıklı olacaktır…
Birkaç gün sonra kendi içinde bir seçim gerçekleştirecek olan Hollanda’nın aslında kendi içinde demokrasi adına büyük bir sorununu yaşamakta olduğunu görmek gerekiyor.
Aşırı sağcı ve faşist, ırkçı Özgürlük Partisi'nin birinci parti olma olasılığı şimdiki Hollanda yönetimini endişeye sürüklemiş olabilir ama bunu önlemek için gittiği yolun yanlış olduğunun farkına varması gerekirdi.
Öyle görünüyor ki Hollanda’nın asıl sorunu Erdoğan değil, kendi içlerindeki aşırı sağ gelişme.
Ve Avrupa’nın da asıl sorunu Türkiye değil, Hollanda olmalı bundan böyle.
Yoksa akıl ve sağduyudan yoksun böyle bir tavır hiç kuşkusuz Avrupa’nın demokrasi, seyahat ve ifade özgürlüğü ile bağdaşamaz.
 
* **
Bunun karşılığı mutlaka olacak Türkiye tarafından.
Özrün yeterli olmayacağını Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu açıkça vurguluyor.
Almanya’nın, Hollanda’nın bu tavırlarını Nazizm ile özdeşleştirilmesine çok kızdıkları beli olan bu ülkelerin 2. Dünya öncesi anlayışlara doğru geriye yöneldiklerini görmek hazin olsa gerek.
Topyekûn Avrupa’nın böyle bir gidişten kaygı duyduğu açık…
Bu nedenle Avrupa’nın aklı başında ülkelerinden bazılarının Hollanda’nın bu küstahlığı karşısında devreye girip, bu gelişmeleri ayıplaması beklenmelidir.
Hatta Hollanda’da yaşananlar salt Avrupa’da değil, tüm dünya ülkelerince değerlendirilmeli, değerlendirilecektir kuşkusuz.
Polisin kullandığı şiddet, köpekleri protestocuların üzerine saldırtması hiç kuşkusuz karşılık bulacaktır, bulmalıdır.
Faşiste ‘Faşist’ demek suç mudur?