Çocukluğumda anımsarım, et yemeği veya köfte yerken rahmetli annem “Ekmeksiz yemeyin, karnınız doymaz” derdi…
Doğru söylüyordu, yoksulduk ve 7-8 kişiyi yarım kilo köfte doyurmuyordu. Ekmeğe yumuluyorduk…
Bırakın köfteyi, pilavı, makarnayı bile ekmek ile yediğimizi anımsarım.
Zaten genel olarak da kişi başı en çok ekmek, tahıl tüketen toplumlardan biri değil miyiz?
* * *
Nedense bilim insanları da yıllarca kırmızı etin, tereyağının, yumurtanın zararlarından söz etti durdu bu topluma.
Et yiyen toplumların nedense hep gelişmiş ülkeler olması, tahılla beslenen ülkelerin de genlikle daha az gelişmiş ve yoksul ülkeler olması bir rastlantı olabilir mi? Türkiye’de yıllık kişi başı et tüketimi 36,3 kilo.
Dünya ortalaması 38,7.
Avrupa ortalaması ise 77 kilo.
Yani biz bir Avrupalının yarısı kadar et yiyoruz demektir bu.
Dünya ortalamasının bile altındayız…
* * *
Prof. Dr. Canan Karatay’ın birkaç yıldır çıkışından sonra millet pahalı olduğu için yeterince et yiyemese de yumurta yemeye başladı en azından.
Hiç kimse Türkiye’de etin pahalılığını dile getirince kırmızı etin zararlarından söz etmesin. Ekmeği, otu bırakıp da sürekli et yiyelim falan diyen yok ki.
Rakamlar ortada…
“Et önemli değil, otla da olur” diyenlere sözümüz.
Bakın dünya ülkelerinden birkaç örnek verelim.
Yıllık kişi başı et tüketimi, (kırmızı et, tavuk ve balık dahil) en az olan ülke 4 kilo ile Bangladeş…
Onu 4. 4 kilo ile Hindistan izliyor.
Daha sonra sırasıyla Sri Lanka 6,3- Mozambik 7,8- Tanzanya 9,6- Kuzey Kore 13,3- Suriye 22,8- Mısır 26- Özbekistan 29- Azerbaycan 32- Libya 33,5- Türkiye 36,3- Ermenistan45- Ukrayna 48- Bulgaristan 53- Rusya 63- Yunanistan 75- İsveç 80- Fransa 86- Almanya 88- Danimarka 95- Avusturya 102 ve ABD 120 kilo…
Rakamlar bunlar…
Ve et tüketimi bizden fazla olan ülkelerde ortalama yaşam süresinin de uzun olduğunu ekleyelim buna. Hz. Ali'nin, “Kırk gün et yemeyenin huyu ve çehresi kötüleşir (bozulur); kırk gün üst üste et yemeyi sürdürenin de kalbi katılaşır!” dediği rivayet ediliyor. “Kırk gün et yemeyen” ifadesini o günkü koşullar göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir. Protein gereksinimini başka gıdalarla gidermenin de olası olmadığı ortamlarda etin önemi daha da anlaşılır.
Yani iyi beslenememekten kaynaklanan sinirlilik, gerginlik gibi haller kastedilmiş olabilir burada.
Kuşkusuz Hz. Ali’nin bu sözünü, bedeni zayıf düşürecek kadar az yemenin, kalbi karartacak kadar da çok yemenin zararına dikkat çekmek için verilmiş bir örnek olduğu ve bu sözün diğer gıdalar için de bir formül olacağı şeklinde değerlendirebiliriz.
* * *
Konumuz et mi, ot mu yiyelim konusu değil…
Allah insanı hem ot ve hem de et yesin diye yaratmış.
Sorun eti yeterince yiyebiliyor muyuz?
Yiyebilenlerle yiyemeyenler arasındaki fark bir de… Az yiyebilmemizin nedenleri ise ayrı bir konu…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kaplan
Hiç et yiyen ile ot yiyen bir olur mu?
Doğru söylüyordu, yoksulduk ve 7-8 kişiyi yarım kilo köfte doyurmuyordu.
Ekmeğe yumuluyorduk…
Bırakın köfteyi, pilavı, makarnayı bile ekmek ile yediğimizi anımsarım.
Zaten genel olarak da kişi başı en çok ekmek, tahıl tüketen toplumlardan biri değil miyiz?
* * *
Nedense bilim insanları da yıllarca kırmızı etin, tereyağının, yumurtanın zararlarından söz etti durdu bu topluma.
Et yiyen toplumların nedense hep gelişmiş ülkeler olması, tahılla beslenen ülkelerin de genlikle daha az gelişmiş ve yoksul ülkeler olması bir rastlantı olabilir mi?
Türkiye’de yıllık kişi başı et tüketimi 36,3 kilo.
Dünya ortalaması 38,7.
Avrupa ortalaması ise 77 kilo.
Yani biz bir Avrupalının yarısı kadar et yiyoruz demektir bu.
Dünya ortalamasının bile altındayız…
* * *
Prof. Dr. Canan Karatay’ın birkaç yıldır çıkışından sonra millet pahalı olduğu için yeterince et yiyemese de yumurta yemeye başladı en azından.
Hiç kimse Türkiye’de etin pahalılığını dile getirince kırmızı etin zararlarından söz etmesin.
Ekmeği, otu bırakıp da sürekli et yiyelim falan diyen yok ki.
Rakamlar ortada…
“Et önemli değil, otla da olur” diyenlere sözümüz.
Bakın dünya ülkelerinden birkaç örnek verelim.
Yıllık kişi başı et tüketimi, (kırmızı et, tavuk ve balık dahil) en az olan ülke 4 kilo ile Bangladeş…
Onu 4. 4 kilo ile Hindistan izliyor.
Daha sonra sırasıyla Sri Lanka 6,3- Mozambik 7,8- Tanzanya 9,6- Kuzey Kore 13,3- Suriye 22,8- Mısır 26- Özbekistan 29- Azerbaycan 32- Libya 33,5- Türkiye 36,3- Ermenistan 45- Ukrayna 48- Bulgaristan 53- Rusya 63- Yunanistan 75- İsveç 80- Fransa 86- Almanya 88- Danimarka 95- Avusturya 102 ve ABD 120 kilo…
Rakamlar bunlar…
Ve et tüketimi bizden fazla olan ülkelerde ortalama yaşam süresinin de uzun olduğunu ekleyelim buna.
Hz. Ali'nin, “Kırk gün et yemeyenin huyu ve çehresi kötüleşir (bozulur); kırk gün üst üste et yemeyi sürdürenin de kalbi katılaşır!” dediği rivayet ediliyor.
“Kırk gün et yemeyen” ifadesini o günkü koşullar göz önünde bulundurarak değerlendirmek gerekir.
Protein gereksinimini başka gıdalarla gidermenin de olası olmadığı ortamlarda etin önemi daha da anlaşılır.
Yani iyi beslenememekten kaynaklanan sinirlilik, gerginlik gibi haller kastedilmiş olabilir burada.
Kuşkusuz Hz. Ali’nin bu sözünü, bedeni zayıf düşürecek kadar az yemenin, kalbi karartacak kadar da çok yemenin zararına dikkat çekmek için verilmiş bir örnek olduğu ve bu sözün diğer gıdalar için de bir formül olacağı şeklinde değerlendirebiliriz.
* * *
Konumuz et mi, ot mu yiyelim konusu değil…
Allah insanı hem ot ve hem de et yesin diye yaratmış.
Sorun eti yeterince yiyebiliyor muyuz?
Yiyebilenlerle yiyemeyenler arasındaki fark bir de…
Az yiyebilmemizin nedenleri ise ayrı bir konu…