Türkiye’de son yıllarda tarımda çalışan nüfus gözle görülür bir biçimde azalmasına karşın tarımsal üretimde ise ters orantılı bir gelişme yaşanmakta.
Teknolojik gelişmeler, tohum ıslahında geldiğimiz nokta, gübreleme, sulama olanaklarının artması ve arazi toplulaştırılması gibi unsurlar Türkiye’de eskiye oranla aynı birimden daha fazla ürün elde edildiğini göstermekte.
Birim alana göre verim, çeşitli meyve sebzelerde ve ayrıca mısırdan çeltiğe, pamuktan ayçiçeğine çok sayıda tarla ürününde hatırı sayılır biçimde artış sergiledi.
Üretim alanlarına ve miktarlarına dair verilere bakıldığında, bu gelişim çok net görülüyor.
Verimlilik artışının nedenleri arasında ise yukarıda da değindiğimiz gibi, tohumluk, ilaçlama, sulama, gübreleme ve teknolojik gelişim geliyor.
Bugün Türkiye tarım üretiminde Avrupa’da 1., dünyada 7. sırada yer alıyor.
Dünya üretiminde lider olduğumuz çok sayıda tarım ürünü var. Bunların başında, küresel üretimde yüzde 70’in üzerinde pay sahibi olan fındığımız geliyor.
Türkiye’de bin 600’ün kalem üzerinde tarım ürünü 180 ülkede alıcı buluyor.
2023 hedefimiz, dünyada ilk 5 tarım üreticisinden biri olmak.
Bunu başarabilmenin yolu ise, verimliliği artırmak ve yeni fırsatlara yönelmekten geçiyor.
 
* * *
 
Tarım, Türkiye ekonomisi için üretimden istihdama, dış satımdan enflasyona kadar birçok dinamiği etkileyen kritik bir sektör.
Milli gelir içindeki payının nispeten küçük bir seviyede olması ise, zaman içinde sanayi ve hizmetlerin ekonomideki yerinin artmasının yani ekonomik gelişimimizin doğal bir sonucu.
Yoksa tarımın, dünden bugüne büyümesini sürdürmüş yaşamsal bir sektörümüz olduğunu vurgulamak gerek.
Zengin coğrafi ve iklimsel özelliklerine bağlı olarak, ülkemizde gerek tahıllardan yağlı tohumlara uzanan tarla bitkilerine, gerekse meyveden sebzeye çeşitli bahçe bitkilerine kadar envai tür tarımsal üretim yapılıyor.
Tarımın, gayrisafi yurtiçi hasıla içindeki payı nispeten düşük olmakla birlikte bu payı, mümkün olan en yüksek katma değere dönüştürecek şekilde kullanmanın önemli olduğunu söyleyebiliriz. Bunun ana yolu ise, verimlilikten geçiyor.
Zaten Türkiye'de tarım sektörünün bugün mücadele ettiği sorunların önemli bir bölümü de, verimlilikle ilgili...

* * * 
Tarımdaki bu avantajımızı fırsata dönüştürmemiz gerekiyor.
Bunun için de Türkiye yakaladığı 60 milyar dolarlık tarımsal hasılayı hem daha da yukarılara çıkarması ve hem de dış satıma daha fazla çaba göstermesi gerekiyor.
Türkiye bugün 186 ülkeye bin 730 çeşit tarımsal ürün dış satımı yapmaktadır.
Bu üretimlerinde dış satım değeri 18 milyar dolar.
Yaklaşık 11,5 milyar dolar liralık da dış alımımız var.
Türkiye, görüleceği gibi tarımsal hasıla ve dış satım bakımından net bir dış satımcı ülke durumundadır.
Dünyanın geleceğine gıda ve üretimiyle ilgili “biz de varız” diyecek önemli bir adaydır.
2006'dan 2016 yılı haziran sonuna kadar tarım gıda dış satımının 140,1 milyar dolar, dış alımının ise 94,1 milyar dolar olduğunu, 10 yılda tarım ve gıdada 46 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verildiğinin bilinmesi gerek.
Ancak bunun daha da artırılması gerekliliği ortada.
Tarımsal sanayiye ve dış satıma daha çok eğilmemiz gerekliliği var.
Türkiye bu alanda kuşkusuz bir çaba içinde…
Bursa bu konuda öncü bir rol oynamakta…
Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın (BTSO) Gıda Ur-Ge Projesi kapsamında bu yıl ikincisi düzenlenen ve 39 ülkeden 250’ye yakın iş insanının katıldığı alım heyeti organizasyonunda 800’e yakın iş görüşmesi gerçekleştirildiğini ve çeşitli alım bağlantıları gerçekleştirildiği görüldü yine.
BTSO öncülüğünde Ekonomi Bakanlığı’nın destekleriyle ‘Bursa Food Point’ kurumsal kimliğiyle yaşama geçirilen Gıda Sektörünün Uluslararası Rekabetçiliği Geliştirme Projesi’nin (Ur-Ge), sektörün dış satım yeteneğini artırdığına tanık olundu.
Türkiye’nin büyüme yolculuğunda Bursa’nın lokomotif görev üslenmesi ve bunu başarıyla sürdürmesi kuşkusuz ilerisi için de umut verici bir gelişme olsa gerektir.