Benim gibi düşünmenizi değil, sadece düşünmenizi istiyorum!..
Yazının Giriş Tarihi: 10.03.2017 21:59
Hiçbir zaman Türkiye’nin sosyal yapısına uymamış, uyamamış, hiçbir zaman başarılı olamamış, hiçbir halta yaramamış ideolojileri hala köküne kadar savunanların kabul etmesi gereken gerçek şu:
Asıl olan ideoloji doktrini değil, toplumun yapısı olduğunu kabul etmek.
Kuruluştan çok partili sisteme geçene kadar devletimizin başındaki kişiler ülkemizin yararları doğrultusunda stratejiler geliştirmek yerine daha çok ideoloji geliştirmeye çalışmışlar.
Toplum da ideolojilere saplanıp kaldığından sorunlar içinden çıkılmaz hal almış ve toplumu içine çekerek adeta ideoloji bataklığında boğmuş!..
* * * Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yerel ve yaygın medyada Kadınlar Günü’ne özgü yazılar yazıldı, programlar yapıldı.
Yazılan-çizilenlere göre yine Cumhuriyetin diğer ülkelerden önce bizim kadınlarımıza verdiği seçme-seçilme hakkından söz edildi.
Ballandıra ballandıra anlatıldı!
Öyle öğretmişlerdi çünkü…
Ve bu kâğıt üzerinde de doğruydu ama uygulamada nasıldı?
Evet, 1934 yılında kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanınmıştı ama uygulama nasıl olmuştu? 1950 yılına kadar tek parti yönetiminde kadınlar nasıl aday oldu da seçilme hakkını kullandılar? Erkekler bile kullanamazken!..
Seçimlerin nasıl yapıldığı, listeleri kimlerin hazırlayıp millete onaylatıldığı, muhalefetsiz seçimlerin yapıldığı bilinmiyor mu ki?
Kadına verilen seçme-seçilme hakkı salt birkaç seçkin kadınının kullandığı bir hak olarak kalmadı mı acaba?
* * *
Eğer kadınlarımıza diğer Avrupalı ülkelerden önce seçme-seçilme hakkı verilmesi uygulamada geçerli olsaydı, daha 2000’li yılların başına kadar genç kızlarımızın, kadınlarımızın bırakın seçilme hakkını kullanmasını, daha okullara bile alınmamasını nasıl açıklayacağız?
Bu uygulama, bu zorlama ve kandırmaca hangi ideolojik saplantı sonucu sürdürülmeye çalışıldı?
Daha 2017 başlarında TSK dâhil kamunun bütün alanlında başı örtülü de çalışılabileceği hakkı getirilmesiydi, hangi seçilme hakkından söz edilebilinirdi ki?
Ne anlamı kalırdı kuru bir hakkın?
İnsana önce insan hakkı sağlanmadan başka hakların neye yararı olabilirdi ki, olabildi?!
** *
Komünistlerin ağabeyi olan süper devlet, Sovyetler Birliği 1991’de yıkılınca, onunla beraber komünizm de yıkılmış sayıldı.
Böylece, komünizm evrenselliğini yitirip yok oldu.
Çünkü bu ideoloji halklar tarafından değil, kişiler tarafından benimsenmişti. İdeoloji olmadan nasıl yaşanır yahut yaşanır mı? İdeoloji yoksa ne olmalı?
İllaki yeri doldurulmalı mı? İdeoloji bir kişisel tercih olduğuna göre; günümüz dünyasında özgür bireyler olarak yaşamayı tercih eden bizler neden bir ideolojik sisteme gerek duyalım?
Neden bir takım kalıplar içine girelim ve ötekileşelim, kutuplaşalım?
Bir başka deyişle ideolojinin bizi ötekileştirmesine, kutuplaştırmasına neden izin verelim?
İdeolojinin yerini; hukukun üstünlüğü, adalet, eşitlik, insan temel hak ve özgürlükleri, insani, toplumsal ve ahlaki değerlerin alması yeterli değil mi?
* * *
İki gün önce Bursa’dan Ankara’ya Kadınlar Günü kutlaması için giden bir grubu taşıyan otobüsün kaza yapması sonucu yaşamını yitirenler oldu, yaralananlar oldu. Bursa’ya başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kaplan
Benim gibi düşünmenizi değil, sadece düşünmenizi istiyorum!..
Asıl olan ideoloji doktrini değil, toplumun yapısı olduğunu kabul etmek.
Kuruluştan çok partili sisteme geçene kadar devletimizin başındaki kişiler ülkemizin yararları doğrultusunda stratejiler geliştirmek yerine daha çok ideoloji geliştirmeye çalışmışlar.
Toplum da ideolojilere saplanıp kaldığından sorunlar içinden çıkılmaz hal almış ve toplumu içine çekerek adeta ideoloji bataklığında boğmuş!..
* * *
Dünya Kadınlar Günü nedeniyle yerel ve yaygın medyada Kadınlar Günü’ne özgü yazılar yazıldı, programlar yapıldı.
Yazılan-çizilenlere göre yine Cumhuriyetin diğer ülkelerden önce bizim kadınlarımıza verdiği seçme-seçilme hakkından söz edildi.
Ballandıra ballandıra anlatıldı!
Öyle öğretmişlerdi çünkü…
Ve bu kâğıt üzerinde de doğruydu ama uygulamada nasıldı?
Evet, 1934 yılında kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanınmıştı ama uygulama nasıl olmuştu?
1950 yılına kadar tek parti yönetiminde kadınlar nasıl aday oldu da seçilme hakkını kullandılar?
Erkekler bile kullanamazken!..
Seçimlerin nasıl yapıldığı, listeleri kimlerin hazırlayıp millete onaylatıldığı, muhalefetsiz seçimlerin yapıldığı bilinmiyor mu ki?
Kadına verilen seçme-seçilme hakkı salt birkaç seçkin kadınının kullandığı bir hak olarak kalmadı mı acaba?
* * *
Eğer kadınlarımıza diğer Avrupalı ülkelerden önce seçme-seçilme hakkı verilmesi uygulamada geçerli olsaydı, daha 2000’li yılların başına kadar genç kızlarımızın, kadınlarımızın bırakın seçilme hakkını kullanmasını, daha okullara bile alınmamasını nasıl açıklayacağız?
Bu uygulama, bu zorlama ve kandırmaca hangi ideolojik saplantı sonucu sürdürülmeye çalışıldı?
Daha 2017 başlarında TSK dâhil kamunun bütün alanlında başı örtülü de çalışılabileceği hakkı getirilmesiydi, hangi seçilme hakkından söz edilebilinirdi ki?
Ne anlamı kalırdı kuru bir hakkın?
İnsana önce insan hakkı sağlanmadan başka hakların neye yararı olabilirdi ki, olabildi?!
** *
Komünistlerin ağabeyi olan süper devlet, Sovyetler Birliği 1991’de yıkılınca, onunla beraber komünizm de yıkılmış sayıldı.
Böylece, komünizm evrenselliğini yitirip yok oldu.
Çünkü bu ideoloji halklar tarafından değil, kişiler tarafından benimsenmişti.
İdeoloji olmadan nasıl yaşanır yahut yaşanır mı?
İdeoloji yoksa ne olmalı?
İllaki yeri doldurulmalı mı?
İdeoloji bir kişisel tercih olduğuna göre; günümüz dünyasında özgür bireyler olarak yaşamayı tercih eden bizler neden bir ideolojik sisteme gerek duyalım?
Neden bir takım kalıplar içine girelim ve ötekileşelim, kutuplaşalım?
Bir başka deyişle ideolojinin bizi ötekileştirmesine, kutuplaştırmasına neden izin verelim?
İdeolojinin yerini; hukukun üstünlüğü, adalet, eşitlik, insan temel hak ve özgürlükleri, insani, toplumsal ve ahlaki değerlerin alması yeterli değil mi?
* * *
İki gün önce Bursa’dan Ankara’ya Kadınlar Günü kutlaması için giden bir grubu taşıyan otobüsün kaza yapması sonucu yaşamını yitirenler oldu, yaralananlar oldu.
Bursa’ya başsağlığı ve yaralılara acil şifalar diliyoruz.