Bu gün 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı…
Dünya çapında kutlanan, Birlik, Dayanışma ve Haksızlıklarla Mücadele Günü.
Dünya üzerindeki pek çok ülkede, resmî tatil olarak kabul ediliyor bu 1 Mayıs.
Türkiye’de ilk kez 1923′de resmî olarak kutlandı…
Geçmişte birçok kavga ve gerilimlere neden olan 1 Mayıs, AK Parti tarafından 2008 Nisan’ında, “Emek ve Dayanışma Günü” olarak yasal güvenceye kavuşturuldu.  
Yine AK Parti döneminde 22 Nisan 2009 tarihinde TBMM’de kabul edilen yasa ile 1 Mayıs resmi tatil ilan edildi.
Günümüzde 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramına birçok Müslüman da destek olmaktadır.
Konu hak-hukuk, adalet ve alın teridir…
Peygamber Efendimiz de, "İşçinin ücretini alın teri kurumadan önce ödeyiniz" demiştir.
Ve bilindiği üzere İslam’da varsılın da yoksulun da, işverenin de, işçinin de yeri vardır.
Ne ki, 1 Mayıs haklı nedenlerle dünyada gündeme gelmiş olsa da sonradan bu konu değişik düşünce akımlarına sürekli malzeme olmuştur.  
 
* * *
1 Mayıs başından beri sürekli siyasi çıkar çatışmalarında kullanılan önemli bir malzeme oldu.
Sol, sosyalizm ona farklı anlamlar yükledi.
Emeğin haklı mücadelesi hep birileri tarafından siyasi amaçlarla kullanıla geldi.
Halka yabancı iktidarların payandası olarak kullanıldı.
İşçilere önemli haklar hep kapitalist ülkelerde sağlanmış olmasına karşın Sosyalizm bunu görmezden geldi.
Solun, Sosyalizmin 1 Mayıs’ı kendi düşünce kalıpların içinde değerlendirip, onu salt kendi hedeflerine alet etmesini belki bir ölçüde anlamak olanaklı ama şu “Anti-Kapitalist İslamcılar”ı nasıl tanımlamak gerekir?
Bir kısım Müslüman gençlerin Kapitalizm eleştirisi yaparak Sosyalist guruplarla Taksim meydanına çıkma çabalarını nasıl anlamak gerekir?
Kapitalizme getirilen her eleştiriyi mutlaka saygıdeğer bulmak gerekse de bunun altının doldurulamamış olması Komünist ideolojiye hizmet etmiş olmaz mı?
Bunların dertlerinin ne emek, ne İslam olmadığı açık değil midir?
Amaç gençliği yanlış yönlendirmek değilse nedir?
 
* * *
 
 Yüce kitabımızda, (Al-i İmran 26) “De ki: “Ey mülkün sahibi olan Allah’ım! Sen mülkü dilediğine verirsin. Dilediğinden de mülkü çeker alırsın. Dilediğini aziz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Şüphesiz sen her şeye hakkıyla gücü yetensin” ayetini ve Allah’ın Müslümanlara zekat ve sadaka müessesi getirip yoksuların da gereksinimini bu şekilde gidermeyi amaçladığını görememek nedir?
Kendilerini ‘Anti Kapitalist Müslümanlar’ olarak tanımlayan bu kişiler “Yeşil komünist”liği savunmak yerine farz olan zekatı ve bir çok fazileti bulunan sadakayı teşvik etseler daha yerinde olmayacak mıdır?
Toplumumuzda zekât ve sadaka müessesesi gerçekten olması gereken şekliyle işlemiş olsaydı Müslüman yoksulların hakkı da korunmuş olmayacak mıydı?
Bu gün Müslümanların zekât ve sadaka adı altında harcamalarının gerçek yerlerine ulaşmadığı ve amacına hizmet etmediği görülmüyor mu?
 
* * *
 
 
İslam tümüyle adalet sistemidir…
İslamiyet yaşandığı zaman Kapitalizm’i de, Komünizm’i de, Siyonizm’i de yok edecektir.
Bu dünyada adalet isteyenler gerçekten samimi iseler bu gerçeği görmek zorunda değiller midir?
Merkezinde insan ve insanlık ve vicdan olmayan, refahı topluma yayma amacından uzaklaşmış, salt ülke ekonomisini büyütmeye kilitlenmiş ekonomi politikalarına karşı hiç kuşkusuz eleştirel yaklaşacağız.  
Hiç kuşkusuz vergi yükünün en ağır kısmının emekçilerin sırtına yüklendiği, işçilerin yarısına yakınının asgari ücretle çalışmaya mahkûm edildiği düzene eleştirel yaklaşacağız.
Gelir dağılımı sorununa çözüm adına gerekli, yeterli dönüşümün sağlanabilmesi taleplerimizi sürekli diri tutmak dileği ile…