“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” yutturmacası!..
Yazının Giriş Tarihi: 28.09.2017 20:56
Geçtiğimiz hata sonu Irak’ta gerçekleşen gayri meşru bağımsızlık referandumuna yönelik tartışmalar sürerken aynı zamanda Türkiye dahil bölge ülkeleri Irak, İran çeşitli önlemler almaya, yaptırımlar uygulamaya başladılar.
Bilinmeli ki, öncelikle referandum çıkışı bölge halkları arasındaki birliği güçlendirecek, emperyalizmin bölgeye yönelik müdahalesini sınırlayacak bir sonuç hiçbir biçimde üretmeyecektir.
Kuşkusuz ki bir halk nasıl istiyorsa öyle yaşamalı ve kendi yazgısını özgürce belirleyebilmelidir.
Eyvallah…
Ancak bu hakkın Birleşmiş Milletler'ce de kabul edilmiş kimi koşulları bulunmaktadır.
Yani bu hak, genel ilkesel koşulardan tamamıyla bağımsız olarak ele alınamaz.
Bu bağlamda Barzani hareketinin hem Birleşmiş Milletler hükümlerine ve hem de bağlı bulunduğu Irak Anayasası’na aykırı olduğu bilinmektedir.
Ve bu bağımsızlık referandumununIrak’tan başlayarak bölgesel düzleme taşınacak yeni bir iç savaşın tetikleyicisi olacağı açıktır.
Böylece artık bölgede Amerika’nın, büyük güçlerin ve bölgesel aktörlerin daha çok müdahale olanağına kavuşması sonucunu doğuracağı apaçık ortadadır ve bu bütün çıplaklığı ile de ileriki günlerde görülecektir.
Aslında Irak’ta çözüm demokratik ilkeler etrafında bir Irak birliğinin oluşturulması ile bulunmalıydı.
Barzani çeşitli nedenlerle bunu görmek istemeyip, yanlış yollara saptı.
Ve süreç 25 Eylül’den itibaren de derinleşme sürecine evirildi.
* * *
Lenin'in 1915 yılında Almanca yazdığı bir kitapta sözünü ettiği bir kavram “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” kavramı…
Ne ki Lenin bunu kendisi ortaya atsa da kendisi uymamıştır öncelikle. Rus iç savaşından hemen sonra, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ı işgal edip ülkesine katma yolunu seçmiştir ki Lenin, bu konuda toplumların isteklerine falan da bakmamış, kendilerine filan da sormamıştır hiç! Lenin, ortaya attığı bu hakka kendi eylemiyle ne kadar inandığını da göstermiştir!..
Ama nedense Türk solunun ağzına sakız ettiği bir kavram olagelmiştir sürekli bu kavram! "Bir bölgenin halkı bir örgütü sahipleniyorsa bu onların bileceği iştir, hatta bu örgüt temasa geçilmesi gereken, onaylanması gereken örgüttür" yaklaşımı!..
Bunun neresi sol, neresi diyalektik, neresi insandan yanadır?
Anlamak olası değildir…
Bu olsa olsa yeni sömürgeciliğin son dönemde yeniden ısıtılarak dünya gündemine getirdiği bir şeydir.
* * *
Dönemin Amerikan Başkanı Thomas Woodrow Wilson tarafından açıklanan, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin on dört maddelik savaş amaçları bildirisi tarihe “Wilson prensipleri” olarak geçmiştir bilindiği gibi.
Ancak süreç bunun on dört noktada dile getirilen ilkelerin içeriği ile bunların ardında gizli olan gerçek niyetin birbirinden çok farklı olduğu, zaman içinde ortaya çıkmıştı.
Bu prensiplerden Osmanlı'dan yeni ayrılmış azınlıklar dayanacak bir temel bulmuş ve mücadelelerinde haklı olduklarını göstermeye çalışmışlardı.
Evet, ulusların kendi yazgılarını belirleme hakkı, güçlü devletlerin her zaman çıkarlarına göre davrandığı bir hak olagelmiştir sürekli.
Bu Sovyetler Birliği için de böyledir, Amerika için de, İngiltere için de, Çin için de…
* * *
Bizim Türk soluna sormak gerekmez mi? ABD neden kendisi 50 eyaleti bir araya getirmiştir ve onu bir arada tutmaya çalışmaktadır? Sovyetler neden birlik kurmuştur? AB, neden irili ufaklı birçok ülkeyi bir araya getirerek bir siyasi birliğe ulaşmayı hedeflemiştir de, ardından Balkanlar’da, Ortadoğu’da sürekli bölünmeleri teşvik etmiştir, etmektedir?
Ve şimdi de Kuzey Irak’ta!..
Ulusun hangi ulus olduğuna bağlı olarak bir anda tayin hakkından ‘tahin pekmezine’ dönüşecek bir laftır bu kavram artık! Barzanili bölgede de görüleceği gibi!
Bugünlerde herkes dış politika uzmanı, diplomat kesildi maşallah!.. Irkçı duygular kabardı!..
Sallayan sallayana!..
Şimdi biz bırakalım yeni topraklar katmayı topraklarımıza!
Zaten ülkemizin sınırları içerisindeki toprakları korumaya çalıştığımızda bile faşist, ırkçı oluyoruz!..
Hükümet bütün önlemleri aldı, alıyor, buna güvenmek gerek.
Davul zurnayla yapılmaz bu işler!..
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Orhan Kaplan
“Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” yutturmacası!..
Bilinmeli ki, öncelikle referandum çıkışı bölge halkları arasındaki birliği güçlendirecek, emperyalizmin bölgeye yönelik müdahalesini sınırlayacak bir sonuç hiçbir biçimde üretmeyecektir.
Kuşkusuz ki bir halk nasıl istiyorsa öyle yaşamalı ve kendi yazgısını özgürce belirleyebilmelidir.
Eyvallah…
Ancak bu hakkın Birleşmiş Milletler'ce de kabul edilmiş kimi koşulları bulunmaktadır.
Yani bu hak, genel ilkesel koşulardan tamamıyla bağımsız olarak ele alınamaz.
Bu bağlamda Barzani hareketinin hem Birleşmiş Milletler hükümlerine ve hem de bağlı bulunduğu Irak Anayasası’na aykırı olduğu bilinmektedir.
Ve bu bağımsızlık referandumunun Irak’tan başlayarak bölgesel düzleme taşınacak yeni bir iç savaşın tetikleyicisi olacağı açıktır.
Böylece artık bölgede Amerika’nın, büyük güçlerin ve bölgesel aktörlerin daha çok müdahale olanağına kavuşması sonucunu doğuracağı apaçık ortadadır ve bu bütün çıplaklığı ile de ileriki günlerde görülecektir.
Aslında Irak’ta çözüm demokratik ilkeler etrafında bir Irak birliğinin oluşturulması ile bulunmalıydı.
Barzani çeşitli nedenlerle bunu görmek istemeyip, yanlış yollara saptı.
Ve süreç 25 Eylül’den itibaren de derinleşme sürecine evirildi.
* * *
Lenin'in 1915 yılında Almanca yazdığı bir kitapta sözünü ettiği bir kavram “Ulusların kendi kaderini tayin hakkı” kavramı…
Ne ki Lenin bunu kendisi ortaya atsa da kendisi uymamıştır öncelikle.
Rus iç savaşından hemen sonra, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan'ı işgal edip ülkesine katma yolunu seçmiştir ki Lenin, bu konuda toplumların isteklerine falan da bakmamış, kendilerine filan da sormamıştır hiç!
Lenin, ortaya attığı bu hakka kendi eylemiyle ne kadar inandığını da göstermiştir!..
Ama nedense Türk solunun ağzına sakız ettiği bir kavram olagelmiştir sürekli bu kavram!
"Bir bölgenin halkı bir örgütü sahipleniyorsa bu onların bileceği iştir, hatta bu örgüt temasa geçilmesi gereken, onaylanması gereken örgüttür" yaklaşımı!..
Bunun neresi sol, neresi diyalektik, neresi insandan yanadır?
Anlamak olası değildir…
Bu olsa olsa yeni sömürgeciliğin son dönemde yeniden ısıtılarak dünya gündemine getirdiği bir şeydir.
* * *
Dönemin Amerikan Başkanı Thomas Woodrow Wilson tarafından açıklanan, ABD’nin Birinci Dünya Savaşı’na ilişkin on dört maddelik savaş amaçları bildirisi tarihe “Wilson prensipleri” olarak geçmiştir bilindiği gibi.
Ancak süreç bunun on dört noktada dile getirilen ilkelerin içeriği ile bunların ardında gizli olan gerçek niyetin birbirinden çok farklı olduğu, zaman içinde ortaya çıkmıştı.
Bu prensiplerden Osmanlı'dan yeni ayrılmış azınlıklar dayanacak bir temel bulmuş ve mücadelelerinde haklı olduklarını göstermeye çalışmışlardı.
Evet, ulusların kendi yazgılarını belirleme hakkı, güçlü devletlerin her zaman çıkarlarına göre davrandığı bir hak olagelmiştir sürekli.
Bu Sovyetler Birliği için de böyledir, Amerika için de, İngiltere için de, Çin için de…
* * *
Bizim Türk soluna sormak gerekmez mi?
ABD neden kendisi 50 eyaleti bir araya getirmiştir ve onu bir arada tutmaya çalışmaktadır?
Sovyetler neden birlik kurmuştur?
AB, neden irili ufaklı birçok ülkeyi bir araya getirerek bir siyasi birliğe ulaşmayı hedeflemiştir de, ardından Balkanlar’da, Ortadoğu’da sürekli bölünmeleri teşvik etmiştir, etmektedir?
Ve şimdi de Kuzey Irak’ta!..
Ulusun hangi ulus olduğuna bağlı olarak bir anda tayin hakkından ‘tahin pekmezine’ dönüşecek bir laftır bu kavram artık!
Barzanili bölgede de görüleceği gibi!
Bugünlerde herkes dış politika uzmanı, diplomat kesildi maşallah!..
Irkçı duygular kabardı!..
Sallayan sallayana!..
Şimdi biz bırakalım yeni topraklar katmayı topraklarımıza!
Zaten ülkemizin sınırları içerisindeki toprakları korumaya çalıştığımızda bile faşist, ırkçı oluyoruz!..
Hükümet bütün önlemleri aldı, alıyor, buna güvenmek gerek.
Davul zurnayla yapılmaz bu işler!..