Tam da Kuzey Kıbrıs TürkCumhuriyeti ile ilgili sıcak gelişmeler varken Yenişehir ile Derviş Eroğlu’nun ilintisini hatırladım. Sayın Eroğlu Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı idi. (Benim de onun cumhurbaşkanlığı döneminde Kıbrıs’a yolum düşmüştü. Ve Kıbrıs’ı yakından tanıma imkânı buldum. Orada bana ev sahipliği ve mihmandarlık yapan Düşünce Kulübü Temsilcisi Sayın Sevgi Tarhan ve değerli eşi Hasan Dede Tarhan’ında çok değerli katkıları ile Kıbrıs derin devletinin yapısını da görmüş oldum. Ve anladım ki koskoca Türkiye’nin YAVRU VATAN KIBRIS demesinin altında büyük bir derinlik yatıyor. Bu konulara girmeyeceğim tabi. En azından şimdilik) Biz Kıbrıs’ı eleştirebiliriz. Halkı bizi pek sevmiyor. Daha çok İngiliz kültüründen besleniyorlar filan diyebiliriz. O zamanların Kültür ve Turizm Bakanı’na ben de ayaküstü bir fırça atmıştım Kıbrıs’ı doğru tanıtamadıkları için. Ama mevzu bu değil. Yavrumuzdur kızarız, yeri gelir döveriz ama sokağa atmayız, kurda kuşa yem etmeyiz.)
Şimdiler de birçok evladımız gibi Selçuk Efe’mizde orada okuyor. Allah bütün öğrencilerimize, gençlerimize vatanlarına hayırlı birer evlat olmayı nasip etsin. Derviş Eroğlu da öğrencilik hayatının bir kısmını Yenişehir’de geçirmiştir ve adına bir bulvar yani bir cadde vardır. Buradan yürüyüp işte efendim o caddelerin durumu filan diyerek kimseye giydirmeyeceğim. İnanıyorum ki artık Yenişehir’in alt yapısı bitmiştir. Çünkü geçenlerde Sayın Çelik artık Yenişehir’in alt yapı sorunu kalmadığını bizlere deklare etti. İnandık.
İşte Yenişehir’de okuyan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olan zat seçimlerden yenilgi ile çıkınca siyaseti bırakmıştı. Yani şimdi belki sevmediğimiz İngiliz kültürünün sonucudur bu. Çünkü anavatan da siyaset yapan siyasetçilerin neredeyse tamamı kuyunun en dibine varıncaya kadar ve tabiri caizse son nefeslerine kadar bırakmıyorlar siyaseti.
Bütün isimler üzerinde tek tek durun isterseniz. Ben gözümü açtığımda Erbakan, Demirel, Türkeş ve Ecevit vardı… Tamam, iyi insanlardı hoş insanlardı da bu kadarda olmaz ki be kardeşim. Neredeyse beni gömeceklerdi toprağa.(Kişi olarak gömdükleri çoktur da ben nesil olarak diyorum). Erdoğan, Baykal, Kılıçdaroğlu ise evlatlarımızı gömecekler toprağa.
Geçmişime baktığımda en çok kızdığım kişiler parmak uçlarımıza cetvelle vuran öğretmenler, bile bile bize yanlış öğreten âlimler ve bu sürekli adlarını duya duya artık psikolojimizi bozan siyasetçilerdi. Japonlar gibi harakiri yapalım demiyorum ama belki bir gün istifa etme ya da bırakma kültürü bizim ülkemizde de hâkim olur da rahatlarız.
İşte ben ne zaman Derviş Eroğlu Bulvarı’nda yürüsem aklıma Kuzey Kıbrıs için çekilen cefalar ve bugünkü durumu gelir. O küçücük devlet, kumarbazların mekânı olmuş ama asıl, derin devletin derinliğini orada görebiliyorsunuz ancak. Neyse Kıbrıs’la ilgili görüşmelerin devam ettiği şu günlerde hayırlı olan sonuçların çıkması için dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Ama dua etmeyi bildiğimiz kadar yine girer ve fethederiz yeniden ve topyekûn diye de düşünmüyor değilim masada olmazsa sahada hallederiz en kötü ihtimalle. Nasılsa savaşa alıştık. Elbette her şeyi barışla çözmek en iyisidir ve bizimde asıl duamız bu dur ama olmuyorsa yavrumuzu yedirtecek değiliz ya. Nasılsa Selçuk Efe’miz orada.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Yavruvatan Kıbrıs
Şimdiler de birçok evladımız gibi Selçuk Efe’mizde orada okuyor. Allah bütün öğrencilerimize, gençlerimize vatanlarına hayırlı birer evlat olmayı nasip etsin. Derviş Eroğlu da öğrencilik hayatının bir kısmını Yenişehir’de geçirmiştir ve adına bir bulvar yani bir cadde vardır. Buradan yürüyüp işte efendim o caddelerin durumu filan diyerek kimseye giydirmeyeceğim. İnanıyorum ki artık Yenişehir’in alt yapısı bitmiştir. Çünkü geçenlerde Sayın Çelik artık Yenişehir’in alt yapı sorunu kalmadığını bizlere deklare etti. İnandık.
İşte Yenişehir’de okuyan ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olan zat seçimlerden yenilgi ile çıkınca siyaseti bırakmıştı. Yani şimdi belki sevmediğimiz İngiliz kültürünün sonucudur bu. Çünkü anavatan da siyaset yapan siyasetçilerin neredeyse tamamı kuyunun en dibine varıncaya kadar ve tabiri caizse son nefeslerine kadar bırakmıyorlar siyaseti.
Bütün isimler üzerinde tek tek durun isterseniz. Ben gözümü açtığımda Erbakan, Demirel, Türkeş ve Ecevit vardı… Tamam, iyi insanlardı hoş insanlardı da bu kadarda olmaz ki be kardeşim. Neredeyse beni gömeceklerdi toprağa.(Kişi olarak gömdükleri çoktur da ben nesil olarak diyorum). Erdoğan, Baykal, Kılıçdaroğlu ise evlatlarımızı gömecekler toprağa.
Geçmişime baktığımda en çok kızdığım kişiler parmak uçlarımıza cetvelle vuran öğretmenler, bile bile bize yanlış öğreten âlimler ve bu sürekli adlarını duya duya artık psikolojimizi bozan siyasetçilerdi. Japonlar gibi harakiri yapalım demiyorum ama belki bir gün istifa etme ya da bırakma kültürü bizim ülkemizde de hâkim olur da rahatlarız.
İşte ben ne zaman Derviş Eroğlu Bulvarı’nda yürüsem aklıma Kuzey Kıbrıs için çekilen cefalar ve bugünkü durumu gelir. O küçücük devlet, kumarbazların mekânı olmuş ama asıl, derin devletin derinliğini orada görebiliyorsunuz ancak. Neyse Kıbrıs’la ilgili görüşmelerin devam ettiği şu günlerde hayırlı olan sonuçların çıkması için dua etmekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Ama dua etmeyi bildiğimiz kadar yine girer ve fethederiz yeniden ve topyekûn diye de düşünmüyor değilim masada olmazsa sahada hallederiz en kötü ihtimalle. Nasılsa savaşa alıştık. Elbette her şeyi barışla çözmek en iyisidir ve bizimde asıl duamız bu dur ama olmuyorsa yavrumuzu yedirtecek değiliz ya. Nasılsa Selçuk Efe’miz orada.