Salı geceleri Görükle’deki Gençlik Merkezi’nde Türk Halk Kültürü ve müziğimiz üzerine yaptığımız rutin çalışmalarımıza gidiyoruz. Gençleşen Türküler Proje Topluluğu Genel Sorumlusu Erdinç Ertüzün, şeflerimizden Osmancan Takmaklı, Neyzen Ahmet Murat Bilgiç, solistlerimizden Urfa Siverekli Mehmet Emin Sümbül, Ceren Gündüz ve ben bağlamamla üniversite öğrencilerine eşlik ettik. Türküler, Türk Halk Kültürü üzerine yaptığımız sohbetlerimize eşlik etti. Geç saatlere kadar sürdü atölye çalışmamız. Ama yazacağım olay çalışmaya giderken metroda Neyzen Murat Hoca ile yaptığımız ve ilahiyatçı bir kızımızın da katıldığı tasavvuf üzerine yaptığımız sohbet.
Elbette ki bir neyzenin tasavvufla ilgisi asla yadsınamaz. Neyzen olarak bir insanın tasavvufa dair hiç bir birikimi olmasa bile ney zaten başlı başına sufizmin temel çalgısı niteliğinde. Edebiyat, felsefe filan tamam da tasavvufta öyle konular var ki şeriat asla kabul etmiyor. Hallac-ı Mansur, Mevlana, Yunus, Nesimi ve aklıma gelmeyen diğerleri tasavvufun en uç kıyılarında gezinip, edindikleri ilhamı da şiirlerine, kitaplarına dökmüşler, döktürmüşler. Lâkin…
Öncelikle tasavvuf erbabının şeriata ters düşen bu fikirleri, bu kelimeleri neden kullandıklarını, nereden aldıklarını, neden alma ihtiyacı duyduklarını açıklamaları gerekir ki kafalarında soru işareti olan insanlar da bu konuda rahatlasınlar. Eğer Hallac-ı Mansur, ya da Hallac’ı Mansur’un taraftarları O’nun “Ene-l Hak” deyişini şer’i sınırlar içerisinde açıklayamazsa kafalardaki soru işareti devam edecektir. Bu öyle bir kapıyı aralar ki (aralamıştır ki artık bir daha İslam şeriatı dikiş tutmaz, tutmayacaktır).
Buyurun ey ehl-i tasavvuf açıklayın biz kafası karışık olanlara. Bizler neden tasavvufa (dolayısıyla tarikatlara) ihtiyaç duyuyoruz. Ya da duymalıyız. Siz neden böyle bir yolu tercih ettiniz? Size ne kazandırdı tarikatlarınız. Bizde olmayan ne var sizde? Hayatın hangi mecrasında bizim yapamadığımız bir çözümleme yaptınız ki biz böyle sizi anlayamıyoruz? Kur’an’ın bizim çözemediğimiz hangi anlamını çözdünüz?
Ya da madem davanızda samimisiniz dünya neden böyle yahu? Madem şeyhleriniz ellerinde bir sürü manevi ve maddi yetkiyi taşıyor da dünya İslam coğrafyası kan ağlıyor? Hanginiz yalancısınız? Siz ve sizlerin şeyhleri mi? yoksa ben Müslüman diyenler mi?
Dünyanın dönüşünü bile şeyhinin tasarrufu zanneden ile bu dünyanın dönmesini artık istemeyecek kadar zulme maruz kalmış Müslüman arasında kalan biz zavallı ahmaklara ne olacak merak ediyorum?
Kimse kusura bakmasın ama elinde herhangi bir gücü olup ta bunu İslam için harcamayan Müslümanın adı ne olursa olsun bendeki karşılığı büyük bir boşluktur.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Tasavvuf nedir?
Elbette ki bir neyzenin tasavvufla ilgisi asla yadsınamaz. Neyzen olarak bir insanın tasavvufa dair hiç bir birikimi olmasa bile ney zaten başlı başına sufizmin temel çalgısı niteliğinde. Edebiyat, felsefe filan tamam da tasavvufta öyle konular var ki şeriat asla kabul etmiyor. Hallac-ı Mansur, Mevlana, Yunus, Nesimi ve aklıma gelmeyen diğerleri tasavvufun en uç kıyılarında gezinip, edindikleri ilhamı da şiirlerine, kitaplarına dökmüşler, döktürmüşler.
Lâkin…
Öncelikle tasavvuf erbabının şeriata ters düşen bu fikirleri, bu kelimeleri neden kullandıklarını, nereden aldıklarını, neden alma ihtiyacı duyduklarını açıklamaları gerekir ki kafalarında soru işareti olan insanlar da bu konuda rahatlasınlar. Eğer Hallac-ı Mansur, ya da Hallac’ı Mansur’un taraftarları O’nun “Ene-l Hak” deyişini şer’i sınırlar içerisinde açıklayamazsa kafalardaki soru işareti devam edecektir. Bu öyle bir kapıyı aralar ki (aralamıştır ki artık bir daha İslam şeriatı dikiş tutmaz, tutmayacaktır).
Buyurun ey ehl-i tasavvuf açıklayın biz kafası karışık olanlara. Bizler neden tasavvufa (dolayısıyla tarikatlara) ihtiyaç duyuyoruz. Ya da duymalıyız. Siz neden böyle bir yolu tercih ettiniz? Size ne kazandırdı tarikatlarınız. Bizde olmayan ne var sizde? Hayatın hangi mecrasında bizim yapamadığımız bir çözümleme yaptınız ki biz böyle sizi anlayamıyoruz? Kur’an’ın bizim çözemediğimiz hangi anlamını çözdünüz?
Ya da madem davanızda samimisiniz dünya neden böyle yahu? Madem şeyhleriniz ellerinde bir sürü manevi ve maddi yetkiyi taşıyor da dünya İslam coğrafyası kan ağlıyor? Hanginiz yalancısınız? Siz ve sizlerin şeyhleri mi? yoksa ben Müslüman diyenler mi?
Dünyanın dönüşünü bile şeyhinin tasarrufu zanneden ile bu dünyanın dönmesini artık istemeyecek kadar zulme maruz kalmış Müslüman arasında kalan biz zavallı ahmaklara ne olacak merak ediyorum?
Kimse kusura bakmasın ama elinde herhangi bir gücü olup ta bunu İslam için harcamayan Müslümanın adı ne olursa olsun bendeki karşılığı büyük bir boşluktur.