Türk filmlerinin hepimizin hayatında, unutulmaz hatta tadına doyulmaz bir yeri vardır, eminim. Cüneyt Arkın’ın “N’ayır n’olamaz” ını, ropdöşmabır ve elinde kadehiyle  “Nen var kuzum” unu, Hulusi Kentmen’in babacan tavırlarını, Adile Naşit’in kahkahalarını, Kemal Sunal’ın “Şabanlıklarını” hangimiz unutabiliriz. Yüzlerce karakter hayatımızın neşesi, elemi hatta mihenk taşı olmadılar mı?
Bir gün bir İbrahim Tatlıses filmi seyrederken daha sonra çok meşhur olacak bir replik duymuştum filmin bir sahnesinde. İbrahim Tatlıses bir meyhanede içki içiyor ve küçük çocuğuna flüt alamadığı için isyan ediyordu. “Kaç lira ulen bi fülüt” diye nara atıp masayı yumruklarken, önümüzde oturan bir arkadaş “Kesinlikle içtiğin rakıdan ucuzdur” diyerek filmin bütün gizemini, tadını tuzunu bozmuştu.
Aslında o arkadaş haklıydı. Yani ben olsam İbrahim Tatlıses’in yerinde içkiye vereceğim parayla gider oğluma flüt alırdım. Ama tabi bir de işin senaryo kısmı var. Senaryoyu yazan eller böyle istemişti besbelli. Yoksa belki İbrahim Tatlıses’te bunu düşünecek kadar zekiydi. Belki de böyle olmasa bu replik hafızalarımıza kazınmayacak ve biz bu filmi seyredip unutacaktık. Belki de senaristler aslında çok zeki insanlardı ve istedikleri gibi oynuyorlardı beyinlerimizle.
Ülkemiz üzerinde yazılan genel ve özel senaryolara dikkat çekmek için yazdım bütün bunları. Haa bir de son günlerde bir yazar Atatürk’le ilgili bir kitap yazmış ve kitabı 2.500 liradan satıyormuş. “Ee varsın satsın tabii. Parası olan alır bundan bana ne?” diyeceksiniz. Hoş ben de öyle dedim demesine de “Atatürk’ün kendi elleriyle yazdığı koskoca NUTUK bile 25 liradan satılıyorken bu yazar ne yazmış ki 2500 liradan satıyor bu kitabı?” diyorlar. İnanın hiç alıp okumaya niyetim yok. Umurumda da değil zaten.
Ama beni ilgilendiren bir başka kısmı var olayın. Hani şu basım âdeti, saati filan ilginç olan kısmı. Yani 1881 tane şanslı insan alacak bu kitabı ve başka baskı yapılmayacak. Yazık değil mi diğer Kemalistlere? Bu ülkede sadece 1881 kişi mi Atatürkçü yahu? Ya da onlarda kendi içlerinde Beyaz Atatürkçüler, Varoş Atatürkçüler diye ikiye, üçe, beşe mi ayrılıyorlar?
Yazarı köşemden kınıyorum. Bu millete hakaret edemezsiniz. Kitabınızı 1881 adet basmakla, kitabınızı alamayacak olan insanları ötekileştirdiğinizin farkında mısınız? Şimdi elinde sizin o nadide kitabınızdan bulunan şanslı kesim ile o kitaba ulaşamamış ve hayatı boyunca ulaşamayacak olan kesim arasında bir savaş çıkarsa bunun bedelini kim ödeyecek diye düşündünüz mü hiç? Kitabın fiyatıyla basım âdetini çarptığımızda elde ettiğiniz geliri hangi kurum veya kuruluşa bağışlayacaksınız bunu da merak ediyorum doğrusu.
Haa bu arada ben de kendimden bahseden bir kitap yazıyorum, ama kaç tane basayım, kaça satayım düşünüyorum?
Sahi  “Kaç liraydı ulen bi fülüt?”