Hikâyeleri kim dinler? Aslında çocuklar dinler diyorsunuz belki ama bizlere anlatılan din aklıma geldikçe anlıyorum ki büyükler de dinler. Koca koca profesörler din adına öyle ipe sapa gelmez hikâyeler anlatıyorlar ki insanın aklı almıyor.
Gerçekten tamamen uzakta ve artık çocukların bile bir taraflarıyla güldüğü masallardan ne zaman kurtulacak bu dinler bilmiyorum ama bütün dinlerin ortak derdi bence masallar. Yani insanlar tarafından tahrif edilmiş olması. Şimdi diyeceksiniz ki “Onu biz indirdik, biz koruyacağız” diyor Allah kuran için Amenna.
Ama zaten olay kitabın orijinalinin bozulmasıyla ilgili değil ki. Levh-i Mahfuz’dan haberimiz var elbette. Lakin bugün muhatap olduğumuz kitabın tercümesi (çoğumuz Arapça bilmediğimiz için meallerini okuyoruz ya da hiç okumuyoruz zaten) ve ne yazık ki parantez içlerine yerleştirilen ama orijinal metinle hiç alakası olmayan kelimeler yüzünden, masallara inanıyoruz.
Ya da gerçeklerden ödümüz koptuğu için masallara inanmak işimize geliyor. Ama bazen öyle hikâyeler anlatılıyor ki Allah muhafaza, direk cehenneme odun olmak için başka gayrete gerek kalmıyor. Tabi günahı anlatanın boynuna ama dinleyenin hiç mi suçu yok kardeşim? Dinlemeyin, doğru olanı öğrenmeye çabalayın emin olun Allah kolaylaştıracaktır.
Tahrif edilmiş bütün kitapların aslında Allah’ın indirdiği kitaplar olduğunu unutmayalım. Ama sonradan insanlar işlerine geldiği gibi yorumlamaya başlayınca iş çığırından çıkıyor. Ayetler önce hükmünü yitiriyor sonra da başka bir anlam yüklenerek aslında Allah’a savaş açılmış olunuyor. Bütün kitaplar için, bütün kavimler için geçerli bu. Şimdi Müslümanlar olarak hemen itiraz etmeye başlarız ama ben yüzlerce örnekle bütün hatalarımızı yüzümüze çarpabilirim. Ama tabii derdim üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
Hadi gelin vazgeçelim masallardan da Allah’ın dini ile yüzleşelim. Hatalarımızdan tövbe ederek arınalım ve bir daha dönmemek üzere onları terk edelim. Allah’ın anlattığı, istediği, razı olduğu dinle barışalım ve kınayıcının kınamasından korkmadan masallarla ve masalcılarla mücadele edelim.
Yoksa biz masallara inandıkça, para kazanmaktan başka derdi olmayan binlerce masalcı üzerimizden geçinmeye devam edecek. Bu geçmişte de böyle oldu bundan sonra da böyle olmaya devam edecek. Tanıdığım o kadar çok masalcı akademisyen var ki, ben akademiden nefret etmekten yerden göğe kadar haklı olduğumu düşünüyorum çoğu kez. Ama tek kabahat onların değil az önce de dediğim gibi. Anlatan kadar dinleyenin de suçlu olduğunu unutmayalım. Dinleyecek kimse bulunmadığında kimse bir şey anlatmaz.
Allah’ın dini bütün masallardan daha mukaddes, aziz ve hidayet kaynağıdır. Ve hiçbir vaiz, Allah’ın elçisinden( elçilerinden) daha doğru sözlü olamaz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Hikâyeden dinler
Gerçekten tamamen uzakta ve artık çocukların bile bir taraflarıyla güldüğü masallardan ne zaman kurtulacak bu dinler bilmiyorum ama bütün dinlerin ortak derdi bence masallar. Yani insanlar tarafından tahrif edilmiş olması. Şimdi diyeceksiniz ki “Onu biz indirdik, biz koruyacağız” diyor Allah kuran için Amenna.
Ama zaten olay kitabın orijinalinin bozulmasıyla ilgili değil ki. Levh-i Mahfuz’dan haberimiz var elbette. Lakin bugün muhatap olduğumuz kitabın tercümesi (çoğumuz Arapça bilmediğimiz için meallerini okuyoruz ya da hiç okumuyoruz zaten) ve ne yazık ki parantez içlerine yerleştirilen ama orijinal metinle hiç alakası olmayan kelimeler yüzünden, masallara inanıyoruz.
Ya da gerçeklerden ödümüz koptuğu için masallara inanmak işimize geliyor. Ama bazen öyle hikâyeler anlatılıyor ki Allah muhafaza, direk cehenneme odun olmak için başka gayrete gerek kalmıyor. Tabi günahı anlatanın boynuna ama dinleyenin hiç mi suçu yok kardeşim? Dinlemeyin, doğru olanı öğrenmeye çabalayın emin olun Allah kolaylaştıracaktır.
Tahrif edilmiş bütün kitapların aslında Allah’ın indirdiği kitaplar olduğunu unutmayalım. Ama sonradan insanlar işlerine geldiği gibi yorumlamaya başlayınca iş çığırından çıkıyor. Ayetler önce hükmünü yitiriyor sonra da başka bir anlam yüklenerek aslında Allah’a savaş açılmış olunuyor. Bütün kitaplar için, bütün kavimler için geçerli bu. Şimdi Müslümanlar olarak hemen itiraz etmeye başlarız ama ben yüzlerce örnekle bütün hatalarımızı yüzümüze çarpabilirim. Ama tabii derdim üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil.
Hadi gelin vazgeçelim masallardan da Allah’ın dini ile yüzleşelim. Hatalarımızdan tövbe ederek arınalım ve bir daha dönmemek üzere onları terk edelim. Allah’ın anlattığı, istediği, razı olduğu dinle barışalım ve kınayıcının kınamasından korkmadan masallarla ve masalcılarla mücadele edelim.
Yoksa biz masallara inandıkça, para kazanmaktan başka derdi olmayan binlerce masalcı üzerimizden geçinmeye devam edecek. Bu geçmişte de böyle oldu bundan sonra da böyle olmaya devam edecek. Tanıdığım o kadar çok masalcı akademisyen var ki, ben akademiden nefret etmekten yerden göğe kadar haklı olduğumu düşünüyorum çoğu kez. Ama tek kabahat onların değil az önce de dediğim gibi. Anlatan kadar dinleyenin de suçlu olduğunu unutmayalım. Dinleyecek kimse bulunmadığında kimse bir şey anlatmaz.
Allah’ın dini bütün masallardan daha mukaddes, aziz ve hidayet kaynağıdır. Ve hiçbir vaiz, Allah’ın elçisinden( elçilerinden) daha doğru sözlü olamaz.