Son günlerde Türkçe okunsun diye bir damla suda fırtınalar kopartılan ezanın sözlerinde geçer “hayya ale’salah” ve “ hayya alel- felah” cümleleri. Hemen Türkçesini de yazayım ki kavga çıkmasın. Haydi, duaya, haydi kurtuluşa filan gibi bir anlama geliyor yaklaşık olarak. E bayram değil seyran değil ben neden sizi savaşa davet ediyorum o halde değil mi? Valla bu zamana kadar hep aşka sevgiye barışa davet ettim. Ama baktım ki kimsenin umurunda bile değil, herkes bir savaşın tarafı ya da taraftarı olmuş. Bari “Savaşa çağırayım da, hiç olmazsa millet benim sözümü dinledi de savaşıyor derim” diye düşündüğüm için sizleri bir savaşa çağırıyorum. İşin şakası bir yana ülkemde yine suni bir gündemle bir kavga ortamı yaratılmaya çalışılıyor. Yaratmak kelimesini kullandığım için bile bir savaşa sebebiyet verebilirim diye korkar oldum açıkçası. İnsanlar fena halde gergin ve sosyal medyada kin kusuyorlar birbirlerine. Sosyalleşmenin bir yolu da belki böyle mecralardan geçiyordur. Hocalarımız bize de yıllarca kata (hayali dövüş) öğreterek dövüşme hırsımızı yok etmeye çalışmadılar mı karate salonlarında? Belki sosyal medyada hıncını boşaltan zevat sokaklara inmiyordur bu nedenle. İnşallah sokaklara inilmez de böyle saçma sapan sebeplerden dolayı. Bu ülkenin kaybedecek vakti ve enerjisi yok. Kavga trendimiz
Şimdilerde ülkemizin kavga trendi daha çok 10 Kasım, Atatürk ilah mıdır, değil midir? Tarikatlar şirk midir, küfür müdür? Bu tür konularla insanlar ortalığı savaş yerine çevirdi. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin zaaflarından biridir. Tarikatlar ve İslam da öyle. Bu ülkede Atatürkçüler var, tarikatçılar var, İslamcılar var, var da var. Kavga edecek bir sürü bölünme ve fikir bulabiliriz istersek. Ki kanaatimce bizim gelişmemizi istemeyen harici ve dâhili düşmanlarımız da bunu istiyor zaten. “Gelin canlar bir olalım “ diyenleri unutalı yüzyıllar oldu Atatürk kim peki?
Atatürk 1938’ de öldü. Tarih ve insan buna tanıktır. Bazı aklı evveller – ki sayıları çok azdır- ona ölümsüzlük atfetse de bu bedeni değil felsefidir. Bu nedenle Atatürk bu ülke için yaptıkları ile anılmalıdır. Yoksa “O dinsizdi, hocaları astı, hacıları kesti” filan gibi sözlerle sadece içimizdeki kini besleriz ve bu kin bir gün bizi boğuverir. Diyelim ki dinsizdi. Olur ya insandır bu. Herkes inanmak zorunda değil ki? Şimdi bunu söyleyenler bir İslam devleti kursalar başka dine tabi olan tebaalarını asacaklar mı? Ya da bir savaşta bir komutan zafer kazandığında “Yahu sen bizimle aynı dine inanmıyorsun” diyerek zaferi yok mu sayacaklar? Evimiz yandığında bizimle aynı dine mensup olmayan biri yarıma gelirse ” İstemiyoruz” mu diyeceğiz? Atatürk’ün hangi dine mensup olduğu, yediği, içtiği, düşüncesi, felsefesi tamamen kendini bağlar. Bizim inancımıza göre herkes gibi o da bir fanidir, ölmüştür ve bir hatası varsa (ki hatasız kul olmaz) onun hesabını Allah’a verir. Bize değil. İkincisi öldüğünü söylediğimiz birine nasıl saldırabiliriz ki? O kendini savunamazken, o bize cevap veremezken? O bize derdini anlatamazken? Bu İslam ile bağdaşır mı?
Evet, onun ilahlaştırılmasını kesinlikle tasvip etmiyorum ama görmezden gelinmesi de bir o kadar canımı sıkıyor. Bu ülkenin tarihini iyi bir şekilde ve yeniden okumak lazım. Allah bize nankör olmamayı emreder. Bir insanı sevmiyor olmak ona hakaret edeceğimiz anlamına gelmez ki. Hele hele bu zat artık bizimle konuşacak, kendini savunacak durumda değilse. Güzel bir söz vardır eskiler bilir “Ölüden şeytan vazgeçer” diye. Ey Atatürk hakkında atıp tutanlar. Vazgeçin. Siz eğer yürekli kişiler iseniz Kemalistlerle uğraşın. Hatta bırakın Kemalistleri filan. Şeyhlerinizle, hocalarınızla uğraşın. Biri şeyhinize, hocanıza, dininize bir laf söylediğinde bir yerinize diken batmış gibi nasıl sıçrıyorsanız Atatürk’ü sevenlerin de size tavır koymasını anlamanız lazım. Öte yandan Bosna Hersek Baş Müftüsü’nün bir zamanlar dediği gibi “Bir bomba düştüğünde ayrım yapmaz ki, bu laikti bu değildi, bu Kemalist’ti bu değildi, bu sağcıydı bu solcuydu filan” Unutmayın millet meclisinin bombalandığı geceyi.
Hadi şimdi savaşa. Ama tabularınızla, putlarınızla, nefsinizle başlayın bu savaşa. Bırakın Atatürk’e tapıyorsa birileri tapsınlar. Size ne? Siz ne ile emrolundu iseniz onu yapmaya gayret edin yeter. Yaşama hakkı kutsaldır ve ilahidir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Hayya ale’savaş!
Kavga trendimiz
Şimdilerde ülkemizin kavga trendi daha çok 10 Kasım, Atatürk ilah mıdır, değil midir? Tarikatlar şirk midir, küfür müdür? Bu tür konularla insanlar ortalığı savaş yerine çevirdi. Mustafa Kemal Atatürk bu ülkenin zaaflarından biridir. Tarikatlar ve İslam da öyle. Bu ülkede Atatürkçüler var, tarikatçılar var, İslamcılar var, var da var. Kavga edecek bir sürü bölünme ve fikir bulabiliriz istersek. Ki kanaatimce bizim gelişmemizi istemeyen harici ve dâhili düşmanlarımız da bunu istiyor zaten. “Gelin canlar bir olalım “ diyenleri unutalı yüzyıllar oldu
Atatürk kim peki?
Atatürk 1938’ de öldü. Tarih ve insan buna tanıktır. Bazı aklı evveller – ki sayıları çok azdır- ona ölümsüzlük atfetse de bu bedeni değil felsefidir. Bu nedenle Atatürk bu ülke için yaptıkları ile anılmalıdır. Yoksa “O dinsizdi, hocaları astı, hacıları kesti” filan gibi sözlerle sadece içimizdeki kini besleriz ve bu kin bir gün bizi boğuverir. Diyelim ki dinsizdi. Olur ya insandır bu. Herkes inanmak zorunda değil ki? Şimdi bunu söyleyenler bir İslam devleti kursalar başka dine tabi olan tebaalarını asacaklar mı? Ya da bir savaşta bir komutan zafer kazandığında “Yahu sen bizimle aynı dine inanmıyorsun” diyerek zaferi yok mu sayacaklar? Evimiz yandığında bizimle aynı dine mensup olmayan biri yarıma gelirse ” İstemiyoruz” mu diyeceğiz? Atatürk’ün hangi dine mensup olduğu, yediği, içtiği, düşüncesi, felsefesi tamamen kendini bağlar. Bizim inancımıza göre herkes gibi o da bir fanidir, ölmüştür ve bir hatası varsa (ki hatasız kul olmaz) onun hesabını Allah’a verir. Bize değil. İkincisi öldüğünü söylediğimiz birine nasıl saldırabiliriz ki? O kendini savunamazken, o bize cevap veremezken? O bize derdini anlatamazken? Bu İslam ile bağdaşır mı?
Evet, onun ilahlaştırılmasını kesinlikle tasvip etmiyorum ama görmezden gelinmesi de bir o kadar canımı sıkıyor. Bu ülkenin tarihini iyi bir şekilde ve yeniden okumak lazım. Allah bize nankör olmamayı emreder. Bir insanı sevmiyor olmak ona hakaret edeceğimiz anlamına gelmez ki. Hele hele bu zat artık bizimle konuşacak, kendini savunacak durumda değilse. Güzel bir söz vardır eskiler bilir “Ölüden şeytan vazgeçer” diye. Ey Atatürk hakkında atıp tutanlar. Vazgeçin. Siz eğer yürekli kişiler iseniz Kemalistlerle uğraşın. Hatta bırakın Kemalistleri filan. Şeyhlerinizle, hocalarınızla uğraşın. Biri şeyhinize, hocanıza, dininize bir laf söylediğinde bir yerinize diken batmış gibi nasıl sıçrıyorsanız Atatürk’ü sevenlerin de size tavır koymasını anlamanız lazım. Öte yandan Bosna Hersek Baş Müftüsü’nün bir zamanlar dediği gibi “Bir bomba düştüğünde ayrım yapmaz ki, bu laikti bu değildi, bu Kemalist’ti bu değildi, bu sağcıydı bu solcuydu filan” Unutmayın millet meclisinin bombalandığı geceyi.
Hadi şimdi savaşa. Ama tabularınızla, putlarınızla, nefsinizle başlayın bu savaşa. Bırakın Atatürk’e tapıyorsa birileri tapsınlar. Size ne? Siz ne ile emrolundu iseniz onu yapmaya gayret edin yeter. Yaşama hakkı kutsaldır ve ilahidir.