Gençlerimizin, geleceğin teminatı olduğunun farkına varması ve ebeveynlerin de üzerine düşeni yapması dileklerimle…
Ahlak üzerine yazılmış ve yazılacak çok yazı, söylenecek çok söz var. Hatta o kadar yukarı seviyede (akademik) tespitler var ki bencileyin birine yazı yazmak düşmez bu konuda diyebilirim. Ama kısaca benim de değinmek istediğim bir konu ahlak. Çünkü günümüz gençlerinin gidişatı hakkında çok derin endişelerim var. Belki çok akademik seviyede bir yazı olmayacak bu – ki gerek te yok zaten- ama yine de derdimi paylaşacağım köşemde. Benim derdim, aslında sizinde derdiniz. Biliyorum ki en az siz de benim kadar rahatsızsınız gençlerin bazı hallerinden… “Çocuğunuza bir şey öğretmeye çalışmayın. Kendiniz öğrenin. Çünkü o sizi birebir taklit eder “ diye güzel bir söz okumuştum bir zamanlar. “Çocuklarımız henüz anne karnında iken öğrenmeye başlıyorlar” diyor, konunun uzmanı bilim insanları. Demek ki ilk olarak anne karnında çocuklarımızla çalışmaya başlayacağız. Onların duyacağı müzikten, müzikteki makamlardan, seslerden, kelimelerden, yiyecekleri ve içeceklerinin helal ve sağlıklı oluşundan tutunda, annenin ne yediği, ne içtiği, ne izlediği ve ne konuştuğuna kadar, aslında çocuklarımızla ilgili her şeyin ne kadar çok önemli olduğunun bilinci ile davranacağız. Kendimize çeki düzen vereceğiz yani. Anne ve babalara, hem çocuk anne karnında iken, hem de dünyaya geldikten sonra çok önemli görevler düşüyor.
Sonra çocukların çevresi, arkadaşları, kullanacağı kelimeler, okuyacağı kitaplar, izleyeceği filmler, yiyeceği yemekler, proteinler, yapacağı spor, oynayacağı oyuncaklar ve oyunlar, gideceği okul, öğretmenleri gibi önemli konulardaki seçimlerinde yardımcı olmak (ya da onun yerine seçimleri yapmak)gerekir. Ki bunların hepsini farkında olmadan yapıyoruz aslında. Öyle değil mi?
Sonra asıl mesele başlıyor çocuklarımıza “İyiliği öğretmek ve emretmek “ yetmiyor, bir de “kötülükten alıkoymak” meselesi var. Ve bizim büyükler olarak en çok zorlandığımız konuların başında bu geliyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz kötülüklerle o kadar çabuk tanışıyorlar ve özümsüyorlar ki, ister istemez bizim onlardan daha çok, bu kötülüklerle mücadele etmemiz gerekiyor.
Onlara temiz bir dünya bırakamadığımız için üzgün ve de pişmanım. Günbegün kirlenen ve kan gölüne dönen bu dünyada biz üzerimize düşeni yaparak, ahlaklı bir baba, anne, abla, ağabey, kardeş, komşu, dede, nine, amca, dayı, hala, teyze kısacası ahlaklı bir birey olmak zorundayız. Hepimizin üzerine düşen bir farzdır bu, boynumuzun borcudur yani.
Yoksa ahlaktan yoksun bir toplum olarak sonumuzun büyük bir felaket olacağından hiç şüphem yok. Gençlerimizi başıboş bırakırsak onları sahiplenecek çok şeytan olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz eminim. Onlara örnek olalım ve onları kötülüklere teslim etmeyelim. Çünkü onlar bizim geleceğimiz.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Gördüğüm lüzum üzerine…
Ahlak üzerine yazılmış ve yazılacak çok yazı, söylenecek çok söz var. Hatta o kadar yukarı seviyede (akademik) tespitler var ki bencileyin birine yazı yazmak düşmez bu konuda diyebilirim. Ama kısaca benim de değinmek istediğim bir konu ahlak. Çünkü günümüz gençlerinin gidişatı hakkında çok derin endişelerim var. Belki çok akademik seviyede bir yazı olmayacak bu – ki gerek te yok zaten- ama yine de derdimi paylaşacağım köşemde. Benim derdim, aslında sizinde derdiniz. Biliyorum ki en az siz de benim kadar rahatsızsınız gençlerin bazı hallerinden…
“Çocuğunuza bir şey öğretmeye çalışmayın. Kendiniz öğrenin. Çünkü o sizi birebir taklit eder “ diye güzel bir söz okumuştum bir zamanlar. “Çocuklarımız henüz anne karnında iken öğrenmeye başlıyorlar” diyor, konunun uzmanı bilim insanları. Demek ki ilk olarak anne karnında çocuklarımızla çalışmaya başlayacağız. Onların duyacağı müzikten, müzikteki makamlardan, seslerden, kelimelerden, yiyecekleri ve içeceklerinin helal ve sağlıklı oluşundan tutunda, annenin ne yediği, ne içtiği, ne izlediği ve ne konuştuğuna kadar, aslında çocuklarımızla ilgili her şeyin ne kadar çok önemli olduğunun bilinci ile davranacağız. Kendimize çeki düzen vereceğiz yani. Anne ve babalara, hem çocuk anne karnında iken, hem de dünyaya geldikten sonra çok önemli görevler düşüyor.
Sonra çocukların çevresi, arkadaşları, kullanacağı kelimeler, okuyacağı kitaplar, izleyeceği filmler, yiyeceği yemekler, proteinler, yapacağı spor, oynayacağı oyuncaklar ve oyunlar, gideceği okul, öğretmenleri gibi önemli konulardaki seçimlerinde yardımcı olmak (ya da onun yerine seçimleri yapmak)gerekir. Ki bunların hepsini farkında olmadan yapıyoruz aslında. Öyle değil mi?
Sonra asıl mesele başlıyor çocuklarımıza “İyiliği öğretmek ve emretmek “ yetmiyor, bir de “kötülükten alıkoymak” meselesi var. Ve bizim büyükler olarak en çok zorlandığımız konuların başında bu geliyor. Çocuklarımız ve gençlerimiz kötülüklerle o kadar çabuk tanışıyorlar ve özümsüyorlar ki, ister istemez bizim onlardan daha çok, bu kötülüklerle mücadele etmemiz gerekiyor.
Onlara temiz bir dünya bırakamadığımız için üzgün ve de pişmanım. Günbegün kirlenen ve kan gölüne dönen bu dünyada biz üzerimize düşeni yaparak, ahlaklı bir baba, anne, abla, ağabey, kardeş, komşu, dede, nine, amca, dayı, hala, teyze kısacası ahlaklı bir birey olmak zorundayız. Hepimizin üzerine düşen bir farzdır bu, boynumuzun borcudur yani.
Yoksa ahlaktan yoksun bir toplum olarak sonumuzun büyük bir felaket olacağından hiç şüphem yok. Gençlerimizi başıboş bırakırsak onları sahiplenecek çok şeytan olduğunu sizler de benim kadar biliyorsunuz eminim. Onlara örnek olalım ve onları kötülüklere teslim etmeyelim. Çünkü onlar bizim geleceğimiz.