Biz On Medya’da müzik programı yaparken dışarıda Galatasaray-Fenerbahçe derbisini izliyordu insanlar. E tabi herkes bizi izleyecek değil ya isteyen maç izler isteyen On Medyayı izler. Bu konuda kimseye baskı yapmaya hakkımız yok elbette. Ama maç özetlerini izlediğimde meclise bir önerge vermek isteği uyandı bende. Milletin meclisine direk bu yazı ile sunuyorum önergemi. “Kıymetli fitbol adamları (futboldan ne kadar anladığımı anladınız herhalde)sizden bir ricam olacak. Lütfen futbolcularınıza zorunlu antrenman olarak karate, judo, boks gibi sporları öğretin. Dövüşeceklerse adam gibi dövüşsünler madem.“ Hayır, hayır bu değil tabi. Uzakdoğu sporları ile uğraşanlar kavga etmezler kolay kolay da ondan böyle diyorum. Allah aşkına bu nedir yahu. Dünyanın en önemli derbilerinden birinde derbi ruhu yerini savaşçı ruhuna bırakmış. Demek ki rahmetli babaannem haklıymış “Kavga çıkması normal evladım. Bir topun peşinden yirmi adam koşuyor” derdi hep. Eğer kavgaların önünü alacağını düşünüyorsanız bir de her futbolcuya bir top verin de öyle oynasınlar. Belki herkes kendi topuyla oynarsa kavga çıkmaz.
On Medya Haber kanalı
Derbinin oynandığı saatlerde bizler de müzik yapacağız diye uğraşıyorduk. Çok kıymetli konuklarım Osmancan Takmaklı ve Uğur Özkurt ile beraber, türkülü şiirli güzel bir program yaptık. Her ne kadar ben konuklarımın yanında sönük kalsam da önemli olan programın güzel olması idi ki olduğuna dair bir sürü telefon ve yorum aldım. Tabi ki kıymetli kardeşlerim Osmancan Takmaklı ve Uğur Özkurt sayesinde. Şimdi bize bu fırsatı sunan Orhan Efe’yi de anmam gerek ama adam Cuma akşamı derbi var diye kendi programını bana satıp maç izlemeye gitti. Siz olsanız ne dersiniz? Hani idam mahkûmuna sormuşlar son bir diyeceğin var mı diye? Bu da bana ders olsun demiş. O hesap oldu benimki.
Çay ve ters köşe
Hepimizin bir takım tiryakilikleri vardır elbette. Ben de çay içmeden köşe yazamayanlardanım. Hoş çay içiyorum köşe yazıyorum da ne oluyor Bu da ayrı bir tartışma konusu ama yine de kâinat boşluk kabul etmediği için bir boşluğu benim doldurmam gerekiyor. Ben de ki büyük boşluğu da çayın.
Gençleşen türküler
Türküler hayatımızın illa ki bir döneminde en azından ilgimizi çekmiştir. Durup dinlemişizdir en azından. Ya da daha beşikte iken ninnilerle kulağımıza türküler çalınmıştır illa ki. Yani asla kurtulamayacağınız bir alandır müzik. Ben de yıllarımı müzikle geçirmiş biri olarak türkülerin önemini sizler kadar olmasa da bilenlerdenim.  Gençleşen Türküler Proje Topluluğu ve proje kurucusu Erdinç Ertüzün ile tanışmam bundan iki üç yıl öncesine dayanır. Belki bundan sonra ki programlardan birinde konuğum olur da canlı canlı kendi ağzından dinleriz tanışma hikâyemizi. Ama onun türküleri gençlere sevdirme yolunda verdiği mücadele o kadar önemli, o kadar takdire şayan ki, ben bile yaşıma başıma bakmadan bu projenin bir parçası oluverdim o heyecanla. Yenişehir Osmanlı’nın ilk başkenti. Kim bilir ne güzel türküler ve ne türkü yürekli gençler barındırıyor içinde. “Nerede bir türkü söyleyen varsa çekinmeyin oturun yanına. Türkü söyleyen insandan zarar gelmez” demiş usta. Tabi oturup şunu çal bunu çal diyerek adamı canından bezdirmezseniz…