Meşhur bir ilahidir Talaa’Al- Badru Alayna. Medineli kadın, erkek ve çocuk Müslümanların, Allah’ın elçisini karşılarken sevinçlerini ifade etmek için söyledikleri güzel bir ilahidir. Son dönemlerde Mısırlı Ümmü Gülsüm okuduğu için dünyaca bilinen ve Bursa eski Müftüsü Mehmet Emin Ay tarafından da ülkemizde seslendirilerek bir kez daha ruhumuzu mest eden bir ilahi. Medineli Müslümanlar doğduğu yerde zulme maruz kalmış bir peygambere ev sahipliği yaparken sevinçlerini bu sözlerle dile getirdiler. Elbette bu hicretin temsilcisi bir ilahi oldu.
Ve işte 571 yılında Mekke’de doğan, yetim ve küçük yaşta öksüz kalan peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğum gününü kutluyor İslam âlemi. Tabii kutlamak derken ne anlamalıyız, nasıl kutlamalıyız, O’nun doğum gününün bize nasıl faydası olur bunun üzerine düşünmek gerek.
İslam âleminin durumu gayet vahim. İçler acısı bir hale düşmüş durumdayız Müslümanlar olarak. Bütün İslam coğrafyası bugün doğumuna sevindiği peygamberin öğütlerinden, yaşama biçiminden, hayata bakış açısından o kadar uzak ki. Bu nedenle de bu duruma düştü İslam coğrafyası. Üzerine 1447 yıl önce doğan ay, artık İslam coğrafyasını aydınlatmıyor maalesef. Çünkü ruhlarımızı şeytana satalı çok oldu ne yazık ki.
Evet, şimdi evlerimizde, iş yerlerimizde, okullarımızda, camilerimizde, sokaklarımızda kutlayabiliriz peygamberin doğum gününü. Yemen’de Müslümanlar açlıktan ölüyorken, Doğu Türkistan’da Müslüman Türkler katlediliyorken, Irak’ta Suriye’de, velhasıl nerede halkı Müslüman bir ülke varsa orada zulüm varken bizler kutlayabiliriz onun doğum gününü.
Peki, ne zaman içimize doğacak peygamber? Onun ahlakı, onun cesareti, onun dirayeti, onun samimiyeti? Yoksa biz sadece sıradan bir insanmış gibi onun doğum gününü de kutlayıp yarın yine unutacak mıyız peygamberi?
Bunun bedelini ödetiyor ya Allah bize bilmiyor muyuz? Anlamıyor muyuz? Üzerimize bir ay gibi doğan peygamberin öğretileri bizi hiç mi ilgilendirmiyor? İlgilendiriyorsa İslam âlemi neden bu halde? Ne zaman vazgeçeceğiz Müslümanmış gibi görünüp kâfir gibi yaşamaktan? Allah’ı kandırabileceğimizi mi zannediyoruz yoksa?
Eğer fetva makamında olsa idim, dünyadaki bütün zulüm durana kadar gülmeyi yasaklardım insanlara, sevinmeyi yasaklardım. Bunca kanın aktığı bir dünyada Müslüman peygamber gibi davranmak yerine eğer oturup evinde ahkâm kesiyorsa hem dünyasını hem ahretini kaybetmiş demektir.
Evet, Allah resulü doğdu bugün karanlıkların üzerine bir ay gibi. Hz. Muhammed âlemlere rahmet olarak gönderilen ve ömrünü zalimlerle savaşa adamış bir peygamberdir. Hadi kutlayalım şimdi onun doğum gününü onun ruhunu incitmek pahasına.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Okan Recep Aydın
Ay doğdu üzerimize...
Ve işte 571 yılında Mekke’de doğan, yetim ve küçük yaşta öksüz kalan peygamberimiz Hz. Muhammed’in doğum gününü kutluyor İslam âlemi. Tabii kutlamak derken ne anlamalıyız, nasıl kutlamalıyız, O’nun doğum gününün bize nasıl faydası olur bunun üzerine düşünmek gerek.
İslam âleminin durumu gayet vahim. İçler acısı bir hale düşmüş durumdayız Müslümanlar olarak. Bütün İslam coğrafyası bugün doğumuna sevindiği peygamberin öğütlerinden, yaşama biçiminden, hayata bakış açısından o kadar uzak ki. Bu nedenle de bu duruma düştü İslam coğrafyası. Üzerine 1447 yıl önce doğan ay, artık İslam coğrafyasını aydınlatmıyor maalesef. Çünkü ruhlarımızı şeytana satalı çok oldu ne yazık ki.
Evet, şimdi evlerimizde, iş yerlerimizde, okullarımızda, camilerimizde, sokaklarımızda kutlayabiliriz peygamberin doğum gününü. Yemen’de Müslümanlar açlıktan ölüyorken, Doğu Türkistan’da Müslüman Türkler katlediliyorken, Irak’ta Suriye’de, velhasıl nerede halkı Müslüman bir ülke varsa orada zulüm varken bizler kutlayabiliriz onun doğum gününü.
Peki, ne zaman içimize doğacak peygamber? Onun ahlakı, onun cesareti, onun dirayeti, onun samimiyeti? Yoksa biz sadece sıradan bir insanmış gibi onun doğum gününü de kutlayıp yarın yine unutacak mıyız peygamberi?
Bunun bedelini ödetiyor ya Allah bize bilmiyor muyuz? Anlamıyor muyuz? Üzerimize bir ay gibi doğan peygamberin öğretileri bizi hiç mi ilgilendirmiyor? İlgilendiriyorsa İslam âlemi neden bu halde? Ne zaman vazgeçeceğiz Müslümanmış gibi görünüp kâfir gibi yaşamaktan? Allah’ı kandırabileceğimizi mi zannediyoruz yoksa?
Eğer fetva makamında olsa idim, dünyadaki bütün zulüm durana kadar gülmeyi yasaklardım insanlara, sevinmeyi yasaklardım. Bunca kanın aktığı bir dünyada Müslüman peygamber gibi davranmak yerine eğer oturup evinde ahkâm kesiyorsa hem dünyasını hem ahretini kaybetmiş demektir.
Evet, Allah resulü doğdu bugün karanlıkların üzerine bir ay gibi. Hz. Muhammed âlemlere rahmet olarak gönderilen ve ömrünü zalimlerle savaşa adamış bir peygamberdir. Hadi kutlayalım şimdi onun doğum gününü onun ruhunu incitmek pahasına.