Toplum olarak okumayan veya az okuyan, araştırmayan, analiz etmeyen, sorgulamayan, düşünmeyi dahi gereksiz görme noktasında olduğumuzu kaygı ile gözlemliyorum. İşte bu noktada siz okurlarıma (tabii okunursa)yol göstereceğine, ışık tutacağına inandığım ^Nasrettin Hoca ve Dünya Görüşü ^ yazısını okumalarını şiddetle tavsiye ederim.
Nasreddin Hoca’nın şahsiyetinde şekillenen Türk halk düşüncesi, dünya görüşü, insan anlayışı ve cemiyet hayatında cereyan eden olaylara karşı alınan tavır ve tutumların genel yapısı fıkralara yansımıştır. Nasreddin Hoca’ya bağlı olarak anlatılan fıkralar âdeta Türk düşüncesinin olukları, çeşitli ifade kalıpları gibidir. Bu sebeple de Nasreddin Hoca, bir fıkra tipi olduğu kadar, Türk düşüncesini, dünya görüşünü, insan anlayışını en iyi şekilde anlatan, ifade eden bilgemizdir. Onun dünya görüşü akıl ile duygunun dengesine dayanır. O toplumun rahatsızlıklarını teşhis ederek bunlara espri gücü ile neşter atan, bir sosyal hekimdir.
Nasreddin Hoca fıkralarındaki dünya görüşü genellikle, Seyyid Mahmud Hayrani gibi, Yunus Emre gibi, Hacı Bektaş Veli gibi dervişlerin ve öteki tasavvuf erlerinin dünya görüşlerine benzer. Bunlar Halk Müslümanlığında bağımsız düşüncenin temsilcileridir. Bu tasavvuf erleri devletten ve servetten uzak kalmışlar, politikanın otoritelerine ya yaklaşmamışlar yahut ellerine fırsat geçmişse onlara karşı gelmişlerdir. Her zaman yoksuldan yana olmuşlar; kaba kuvvetle ve kılıçla değil, sevgi ile gönüllerde taht kurmayı yeğlemişlerdir. Sözlerinde, nefeslerinde her zaman halkın anlayacağı bir dil kullanmışlardır.
Adıyla bütünleşen nüktenin küçük hikayecikleri olan fıkraları ile insanoğlunun her iki dünya algısını, irade zayıflığını, düşüncelerini, erdemlerini, eleştirilerini, günlük hayata dair sevinçlerini ve kederlerini dile getirir; hayata ve hadiselere bakış açısını yansıtır. Nasreddin Hoca bir fıkra yazarı değil, bir fıkra anlatıcısı olmadığı gibi. Bugün fıkra adıyla bildiğimiz kıvrak bir zekanın ve nükte yeteneğinin ürünü olan bu küçük hikayecikler, Nasreddin Hocanın dünya algısını ve eğitim anlayışını somutlaştıran önemli metinlerdir. Toplumla Olan İletişimi
Hocanın fıkraları günlük yaşamın, kişiler-arası iletişimin birebir yaşandığı, sosyal hayatın gerçek kesitleridir. Daha çok sözlü iletişim örneklerini gördüğümüz fıkralarda yazı ve mektup şeklinde iletişimden bahsedilse de, Hocanın karşılıklı iletişimi tercih ettiği görülür. Bu da onun insan ile iç içe olma, sıcak dostluklar kurma isteğinden kaynaklanmaktadır.
Nasreddin Hoca, her şeyden önce kendisine öz-güveni olan, kendisini nasıl ifade edeceğini bilen, bilinçli, nüktedan, bilgelik vasıflarına sahip bir kişidir. O, sosyal hayatın aksaklıklarını sergilerken bir oyuncu, çözümler getirirken ana-baba, hadiselere bakış açısıyla bir psikologdur. “Hoca, ana-baba, yetişkin ve çocuk rollerini yerine ve zamanına göre kullanmasını bilir. Çoğunlukla da bunları aynı fıkra içinde kaynaştırarak sergiler.” Kadılık görevini yaparken, davacının kulağına “Yemeğin buharını satan, paranın şıkırtısını alır” sözleriyle adaleti sağlayan Hoca, Yetişkin rolünü üstlenir. Davacıyı eleştirdiği için Ana-baba, bütün bunları yaparken hem kendisi hem de izleyenlere keyifli vakit geçirdiği için Çocuktur.
Nasreddin Hocanın, derdini anlatan herkese “sen de haklısın” demesi onun “Her ağızdan bir laf” adlı fıkrasıyla aynı mesajı verir: “Her insanın kendine ait doğruları vardır ve saygı gösterilmesi gerekir. Nasrettin Hoca bir yetişkindir. Akılcıdır; fiziksel gerçeği ve sosyal kuralları aklını kullanarak test etmeyi sever. Bireyselleşmiştir; çevrenin otoritesine boyun eğmek yerine kendi aklımızı kullanmamızı önerir.”
Bazı kimseler, Nasreddin Hocayı sadece güzel esprileri olan bir kimse olarak tanırlar. Bu bakış açısı noksandır. Nasreddin Hoca, Anadolu kültürünü nakış gibi işleyen en güzel, en büyük, en yüce insanlardan biridir. O, hem bir âlim, hem bir bilge, hem de bir mutasavvıftır. Çok küçük yaştan itibaren bir yandan insan ruhunu, bir yandan toplumu anlayabilmek için olağanüstü bir çaba harcamıştır. İnsanlık kültür tarihinde Nasreddin Hoca kadar insan ruhunun derinliklerine inebilmiş çok az kimse vardır.(devam edecek)
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Mustafa BAYRAM BEKTAŞ
NASREDDİN HOCA (1)
Nasreddin Hoca’nın şahsiyetinde şekillenen Türk halk düşüncesi, dünya görüşü, insan anlayışı ve cemiyet hayatında cereyan eden olaylara karşı alınan tavır ve tutumların genel yapısı fıkralara yansımıştır. Nasreddin Hoca’ya bağlı olarak anlatılan fıkralar âdeta Türk düşüncesinin olukları, çeşitli ifade kalıpları gibidir. Bu sebeple de Nasreddin Hoca, bir fıkra tipi olduğu kadar, Türk düşüncesini, dünya görüşünü, insan anlayışını en iyi şekilde anlatan, ifade eden bilgemizdir. Onun dünya görüşü akıl ile duygunun dengesine dayanır. O toplumun rahatsızlıklarını teşhis ederek bunlara espri gücü ile neşter atan, bir sosyal hekimdir.
Nasreddin Hoca fıkralarındaki dünya görüşü genellikle, Seyyid Mahmud Hayrani gibi, Yunus Emre gibi, Hacı Bektaş Veli gibi dervişlerin ve öteki tasavvuf erlerinin dünya görüşlerine benzer. Bunlar Halk Müslümanlığında bağımsız düşüncenin temsilcileridir. Bu tasavvuf erleri devletten ve servetten uzak kalmışlar, politikanın otoritelerine ya yaklaşmamışlar yahut ellerine fırsat geçmişse onlara karşı gelmişlerdir. Her zaman yoksuldan yana olmuşlar; kaba kuvvetle ve kılıçla değil, sevgi ile gönüllerde taht kurmayı yeğlemişlerdir. Sözlerinde, nefeslerinde her zaman halkın anlayacağı bir dil kullanmışlardır.
Adıyla bütünleşen nüktenin küçük hikayecikleri olan fıkraları ile insanoğlunun her iki dünya algısını, irade zayıflığını, düşüncelerini, erdemlerini, eleştirilerini, günlük hayata dair sevinçlerini ve kederlerini dile getirir; hayata ve hadiselere bakış açısını yansıtır. Nasreddin Hoca bir fıkra yazarı değil, bir fıkra anlatıcısı olmadığı gibi. Bugün fıkra adıyla bildiğimiz kıvrak bir zekanın ve nükte yeteneğinin ürünü olan bu küçük hikayecikler, Nasreddin Hocanın dünya algısını ve eğitim anlayışını somutlaştıran önemli metinlerdir.
Toplumla Olan İletişimi
Hocanın fıkraları günlük yaşamın, kişiler-arası iletişimin birebir yaşandığı, sosyal hayatın gerçek kesitleridir. Daha çok sözlü iletişim örneklerini gördüğümüz fıkralarda yazı ve mektup şeklinde iletişimden bahsedilse de, Hocanın karşılıklı iletişimi tercih ettiği görülür. Bu da onun insan ile iç içe olma, sıcak dostluklar kurma isteğinden kaynaklanmaktadır.
Nasreddin Hoca, her şeyden önce kendisine öz-güveni olan, kendisini nasıl ifade edeceğini bilen, bilinçli, nüktedan, bilgelik vasıflarına sahip bir kişidir. O, sosyal hayatın aksaklıklarını sergilerken bir oyuncu, çözümler getirirken ana-baba, hadiselere bakış açısıyla bir psikologdur. “Hoca, ana-baba, yetişkin ve çocuk rollerini yerine ve zamanına göre kullanmasını bilir. Çoğunlukla da bunları aynı fıkra içinde kaynaştırarak sergiler.” Kadılık görevini yaparken, davacının kulağına “Yemeğin buharını satan, paranın şıkırtısını alır” sözleriyle adaleti sağlayan Hoca, Yetişkin rolünü üstlenir. Davacıyı eleştirdiği için Ana-baba, bütün bunları yaparken hem kendisi hem de izleyenlere keyifli vakit geçirdiği için Çocuktur.
Nasreddin Hocanın, derdini anlatan herkese “sen de haklısın” demesi onun “Her ağızdan bir laf” adlı fıkrasıyla aynı mesajı verir: “Her insanın kendine ait doğruları vardır ve saygı gösterilmesi gerekir. Nasrettin Hoca bir yetişkindir. Akılcıdır; fiziksel gerçeği ve sosyal kuralları aklını kullanarak test etmeyi sever. Bireyselleşmiştir; çevrenin otoritesine boyun eğmek yerine kendi aklımızı kullanmamızı önerir.”
Bazı kimseler, Nasreddin Hocayı sadece güzel esprileri olan bir kimse olarak tanırlar. Bu bakış açısı noksandır. Nasreddin Hoca, Anadolu kültürünü nakış gibi işleyen en güzel, en büyük, en yüce insanlardan biridir. O, hem bir âlim, hem bir bilge, hem de bir mutasavvıftır. Çok küçük yaştan itibaren bir yandan insan ruhunu, bir yandan toplumu anlayabilmek için olağanüstü bir çaba harcamıştır. İnsanlık kültür tarihinde Nasreddin Hoca kadar insan ruhunun derinliklerine inebilmiş çok az kimse vardır.(devam edecek)