SON DAKİKA
Hava Durumu

Toplum baskısı

Yazının Giriş Tarihi: 14.11.2017 12:06
Yazının Güncellenme Tarihi: 14.11.2017 12:06
İnsan, doğduğumu itibarı ile toplumla iç içe olan sosyal bir varlıktır. Bizden istenen doğup büyüdüğümüz topluma ayak uydurmamız gerektiğidir. Hayatımızı şekillendiren ve baskılayan içinde yaşadığımız çevredir. Öyle ki çevremiz bize neyi nasıl yapmamız gerektiğini söyler. Her toplumda yazılı olmayan olumlu veya olumsuz kurallar vardır. Tamamıyla bu normlara teslim oluruz ve bizi yönlendirmelerine izin veririz. Toplum içerisindeki farklılıklar ve uyuşmazlıklar toplum tarafından kolayca kabul edilebilir bir şey değildir, bunun sebebi insanları tek kalıba sokan, onlar için en iyisinin ne olduğunu belirleyen ve bir şekilde onları etkisi altına almış olan bu toplumsal kural adı altında toplumsal baskılardır.
 
Hayatımızı çevreleyen çeşitli baskılar vardır. Bunun ilki ailemizin üzerimizde kurduğu baskıdır. Ebeveynlerin çocuklarının fikirlerini önemsemedikleri ve her şeyi ben bilirim mantığıyla yaptıkları baskıdır. Ailede ‘’el âlem ne der?’’ zihniyeti ön plandadır. Öğrenme merakıyla meteoroloji okumak isteyen bir bireyi ailesi engeller ve bilmem kimin oğlu/kızı tıp okuyor diyerek sanki herkes doktor olmak zorundaymış gibi davranırlar.
 
Daha küçük yaşta ‘’bu çocuk okur ‘’, ‘’ bu çocuk okumaz’’ veya ‘’bir baltaya sap olmaz.’ ’laflarıyla yüzleşiriz. İlk doğduğumuz andan itibaren biçilen rollerle karşılaşırız. 
Aileler koruma içgüdüsüyle çocukları için en doğru ve de en güzel yolu çizdiklerine inanırlar. Bu baskılara tepki gösterildiğinde en çok karşılaştığımız ‘’her şey senin iyiliğin için, anne-baba olduğunda anlarsın.’’ lafıdır. Aile baskısına maruz kalan çocuğun kendi fikri yoktur ve kendi başına karar vermekten korkar. Bu nedenle çocuk kendi kimliğini ve yetilerini kullanamaz ve ailesinin öngördüğü pozisyonda ilerler. Bu bağlamda yetenekleri hiçe sayılan çocuk ailesinin yansıması haline gelir.
 
Kişi bir meslek kazanmak amacından ziyade aile baskısından kurtulmak ve özgürlüğe kavuşmak arzusuyla üniversiteye gider. Üniversiteyi kendi kararı veya aile dayatmaları sonucu kazanan kişi ‘’Sen ne okuyordun, oradan mezun olunca ne olacaksın?’’ baskılarına maruz kalır. Okul henüz bitmeden akrabalar, aile dostları, konu komşu çoktan senin için iş aramaya başlamışlardır. Sonrasında devam eden evlilik baskılarıdır. Evlenmeyi hiç düşünmeyen kişi kendini bir anda bu durumun içinde bulur. Evlendikten sonra ise çocuk beklenir. Eğer hala daha çocuğun yoksa mutlaka evliliğinle ilgili bir sorunun vardır. Belirlenen bu sıraya uymamak ve bu kavramların dışında kalmak dışlanmayı ve yargılanmayı getirir. Bu baskıların sonucunda yanlış meslek tercihi, toplumdan farklı olan kişinin dışlanması ortaya çıkar. Başkalarının dayatmaları sonucu istediğimiz hayatı yaşayamaz hale geliriz.
 
İlginç olanı şudur ki her ne kadar bu baskılara isyan edip kabullenmesek bile hayatımızı çevreleyen bu baskılar ister istemez bizi çemberine alır ve kendi yolumuzu çizemez hale geliriz. Neden kendi hayatımızı yaşarken başkalarını düşünmek zorundayız? Birbirinden alakasız olan insanlar için mi yaşıyoruz? Neden kendi kararlarımızı kendimiz almak yerine toplum kalıbına uymaya çalışıyoruz? Kendimiz olmayı unutuyoruz ve bu baskılara kapılıp gidiyoruz. Toplumun amacı, toplumdaki tüm farklılıklara rağmen bütünlüğü korumak ve devamlılığı sağlamak olmalıdır. Bütün bu baskılardan sıyrılmalı, bir şekilde bu baskılara karşı koyabilen bireyler olmalıyız. Yaşamımızı engelleyen baskıların olmadığı, hoşgörülü bir toplum olabilme ümidiyle…
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.