SON DAKİKA
Hava Durumu

Nasreddin Hoca eşeğe neden ters binmiş ? (3)

Yazının Giriş Tarihi: 02.05.2017 22:03
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.05.2017 22:03
Fıkralarındaki Derinlik
Dokuz akçe fıkrası ve buna yapılan yorum şu şekildedir: Bir gece rüyasında Nasreddin Hoca’ya dokuz akçe para vermişler. Hoca, hele on akçe olsun diye ısrar etmiş derken uyanıp bakmış ki elinde bir şey yok. Gözünü tekrar kapatarak elini uzatan Hoca, “Getir dokuz, akçe olsun.” demiş. Bu fıkranın tasavvufi izahı şu şekildedir: Bu fani dünya bir rüya alemi gibidir. Kavga ve dövüşle daha çok kazanmak için çalışmanız boşunadır.
Bir başka fıkrada Hoca bir bahçeye girer. Bahçedeki sebzeleri çuvalına doldururken mal sahibi gelerek: ‘Burada ne yapıyorsun?’ diye sorar. Hoca: ‘Beni bir rüzgar buraya attı!’der. Bahçe sahibi: ‘Peki bu sebzeleri kim kopardı?’ diye sorar. Hoca: ‘Rüzgar şiddetli olduğundan, beni oradan oraya attı ben de onlara tutundum, bu yüzden koptular.’ der. Bostancı: ‘Peki bunları çuvala kim doldurdu?’ deyince Hoca: ‘işte ben de onu düşünüyordum.’ der. Fıkra şu şekilde yorumlanır: Gerçek hayata göre, bir gölge bir hayal gibi olan bu dünya hayatında, düşünmeden, helal haram demeden, yarını düşünmeden çalışmadan rızık toplayan kimseler, yarın bağbanı hakiki olan Yüce Divan’da öyle eğri büğrü sözleri kabul olunmayacağından, bu duruma düşmektense şimdiden tefekkür edip tedbir almalıdırlar.
Deveye kanat fıkrasında; Nasreddin Hoca: “Ey Müslümanlar Allah’a şükredin ki deveye kanat vermemiş. Eğer vermiş olsaydı evlerinize yahut bahçelerinize konarak başlarınızı yıkardı.” demiş. Yani Allah’ın azamet ve ihsanını müşahede edin her kuluna mal ve mansıp vermediğine şükredin. Zira, herkesin kabiliyetine göre ihsan olunur. Farklı bir fıkrada Nasreddin Hoca bir gün uzak bir yerden gelirken merkebi gayet susamış. Birden önünde gölü gören eşek hemen göle doğru koşmaya başlamış. Yüksek bir yerden inilen göle hızla ilerleyen eşek tam düşecek gibi iken göldeki kurbağalar ötmeye başlamış. Eşek de ürküp geriye kaçmış. Hoca eşeği tutup kurbağalara hitaben: “Aferin göl kuşları deyip göle üç para atarak varın bununla helva alın yiyin” demiş. Bu fıkranın yorumu olarak “Sizlere ve mallarınıza bir ziyan gelmezse Allah’a şükredin. Sadaka verip ihsan edin, zira vereceğiniz sadaka nice belaları ve kazaları defedip sizleri sûrî ve manevi tehlikeden kurtarıp ömrünüzü ve malınızın çok olmasına delâlet eder.” denmiştir.
‘Hoca’nın körleri Sudan Geçirmesi’ fıkrası: Yedi kör bir nehir kenarından karşı tarafa geçmek istemişler; Oradan geçmekte olan Nasreddin Hocaya bizi karşıya geçir, sana para verelim diyorlar. Hoca olur diyor, adam başına iki mangır alırım. Körler razı oluyorlar. Hoca önde, körler arkada, el ele nehrin ortasını bulunca, iki körün ayakları kayar, suya düşerler. Arkadaşları feryadı basar. Aman iki arkadaşımız suya gitti! Hoca onlara dönerek; Siz de birkaç mangır eksik verirsiniz… diyor. Bu fıkranın şerhi şu şekilde yapılmıştır: Bu âlem hiç durmadan akan zaman nehri içinden geçen bir geçittir. Bizler de, eğer Hakikati anlamamış, manayı görememişsek, birer körüz; yani akıl gözümüz kör demektir. Kur’ân da böyle söylemiyor mu? Burada kör olan, âhirette de kör, demiyor mu? Hz. Ali: (Ben görmediğim bir Rabbe ibâdet etmem,) diyor. Hz. Muhammed de: (Lev lelmürebbi mâ areftü Rabbi ) diyor. Yani: (Mürebbim olmasaydı, Rabbimi bilemezdim.) diyor. Eğer biz de bir bilenin elini tutmazsak, bu geçidi geçemeyiz. Geçidi geçemeyenlerin kıymeti de iki mangırdan ibarettir!”
‘Damdan Düşeni Getirin’ adlı Nasreddin Hoca Fıkrası şu şekilde açıklanır: “İnsanın, irfan kapılarını açabilmek için, önce dinî eğitim alıp, ilmini geliştirmesi lazımdır. Mutad olarak, bir insanda ilmin gelişmesi, aynen bir çocuğun büyümesine benzer. Çocuk, büyümeye heveslenir, ama büyümeden, büyümenin ne olduğunu bilemez. Ne zaman buluğ çağına gelirse, o zaman büyümenin bilincine varır. Manevi ilimler de insanda tahakkuk etmedikçe, insan çocukluktan çıkmış sayılmaz. Ne zaman tahakkuk eder de insan o ilmin içinde yaşamaya başlarsa, o zaman gerçek durumunu idrak eder ki, bu durum: “Tatmayan bilmez” denmiştir.
Nasreddin Hocanın damdan düştükten sonra halini soranlara: “İçinizde damdan düşen var mı, varsa benim halimi ancak o anlayabilir” deyişinin nedeni budur. Allah’ı bilmenin bir ikinci yolu da, Kendini bildirmek için verdiği işaretleri doğru algılamaktır. Burada aşk çok önemlidir ve bunu da tatmayan bilmez. Nasreddin Hocanın, damdan düştüğü zaman “Benim halimi ancak damdan düşen bilebilir” dediği nokta burasıdır. İmanın tam olması, kişinin bu ilmi yaşamasıyla mümkündür. (Son)
Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.