Coğrafi anlamda konulara yaklaştığımız vakit, yılanın zehri yılana Hayat verdiği can verdiği doğru, ama aynı yılanın zehri bir başka canlıya Hayat vermekte değil. Tabiri caizse başka canlıyı o zehir öldürüyor. Her şey aslında tabiatı yaratan yüce, Rabbimiz. Kainatı bir denge üstünde yaratmıştır. Kurulur yaşa yaşlar kuruya. Yani günümüzdeki deyimde olduğu gibi demir, kapının ağaç kapıya ihtiyacı olduğu gibi. Nedense Eski insanlar kadar çalışkan değiliz.  Oturduğumuz yerden bir şeyleri yapıp bir şeyleri başarmanın gayretini yapıyoruz. Oturduğun yerden insan hiçbir şey başarabilir mi, sadece laf üretir gürültü yapar.  Dediğimiz gibi Kişinin kendini özel şeylerini kendine yakışır bir şekilde, hayatını uygularsa, işte yılanın zehri gibi özü ile barışık bir düzen bir yol bir hedef doğrultusunda ilerler. Baktığın gibi yılanın üstünde zehri göremez o zehir onu kanında onun Vücudunda her yerinde. Dolayısıyla o zehir bir başkasına değdiği zaman başka bir canlıya ulaştığı zaman işte o kanı bozgunluğa, uğrattığını bilmeliyiz.  Çünkü Lima'nın karşısındaki çay ocağında oturup bir futbol takımı yönetmek isteyen karşıdaki çay ocağında oturup bir beldeyi bir Köyü bir memleket yönetmek isteyen boş düşüncelere sahiptir. Tıp dünyamızda yılanın zehri kendine has bir özellikte kendine, hayat verdiğini düşünürken. Bilinçli tertipli düzenli bir şekilde o zehri diğer canlılara ilaç olarak da alıp bireysel anlamda kullanılabildiğini de hatırlatmak isteriz. Bilimsel anlamda ve bilimselin dışında yılanın zehri zararlı olduğunu bildiğimiz halde o yılanla dans etmek salaklıktır. Olduğunu da kabul etmek lazım. Doğrudan bilerek akıllı bir işle işlem ile yılanın zehrini sağlığa hizmet etmesi Şifa olması için bir akılla ihtiyaç var. Biliyoruz ama hala laylaylom. İşten gelip işine gitmek varken. Köşe başında limanın karşısındaki çay ocağında, kahramanlık muhabbetlerini kim yapacak. Kolayı varken düzgün bir yolu varken. Yılanın zehrinin faydalarını farkına varmamız lazım. Önceki yazılarımızda da bahsettik kişi önce kendi üstündeki zehrini kendi üstündeki kanının tahlilini yaptırmalı yapmalıdır. Kendi konuştuğu dilinin düşüncelerini beynindeki Aklındaki fikrimdeki bütün bilimsel hayatını tanımlamalı.  Çünkü zehir bir cana yoldaş olabiliyorsa kişinin üstündeki değerlerde kişinin Yoldaşı olduğunu ve o değerlerle, o varlıklarla hayata doğru, eşlik edebileceğimizi bir an önce hayata geçirmemiz gerekir.  Hatırlatmak isterim de madem ki zehir iyi bir yol arkadaşı yılanı yaşatabiliyor, yılanla dost olabiliyor ama o zehir ona yaşatan zehir bir başkası bir başka kana yukarıda bahsettiğimiz gibi bulaşınca o canı yok ediyor, ise sadece hayatımıza, Hayatımıza bildiğimiz zehirleri tehlikeleri zorlukları unutmadan kendimize bulaştırmadan akıllı bir yönetimle yılanın nasıl zehrin onunla beraber dost olduğunu kendi içimizdeki değerlerimiz de bir yol haritasını belirlenmelidir. Biz yolculuğumuzu belirlemekte fayda olacağını söylemek isterim. Çıktığımız zorluklar öğrendiğimiz Hayat düzenini dışarısında kendi dünyamızı kurma mücadelesi ile başlayan bir takım başlık vardır. Kişi kendi kanındaki zehrini bilmeli farkında olmalı. Gönül coğrafyamızda ki çevremizi ne halde olduğunu Belki de düşüncelerimiz ile düşüncelerimizi karşılığı olarak gözümüzün önünde çekilen, perde ile göremeyeceğiz insan her zaman, kendi müzakere sini yapmadığı takdirde geriye dönük bıraktığı izleri fark edemez. Konumuz zehirin yılanla dost olduğu o zehir O yılanı hayat arkadaşı olduğu ve o zehrin bir başka Cana mezar olduğunu konuşuruz. Bütün canlılar yılanın zehrini bildiği ve yılanın o görseldeki yüzünün soğuk olduğu için ondan uzak dururlar. Biz de aynı sıvı zehrimiz olmasa da dilimizle kulağımızla yaptığımız uygulamalarımızda çevremize verdiğimiz zehri farkında olmayabiliriz. Bunun için insan bilimsel çalışmalarını kendi üstündeki deneylerini kendi üstündeki varlıklarını kesinlikle keşfetmelidir.