Sanatın ve sanatçının ortak paydası insandır. Sanat insan tarafından insana yapılır yapılır. öznesi “ insan” dır.
Her toplumda sanat ve sanatçı vardır. Yaradanın, yarattıklarının en üstünü olarak dünyaya gelmemiz hasebiyle coğrafi,kültürel ortak noktalarımızda olacaktır elbet. Biz yardılanı yaradandan ötürü seven,hoşgören beraber yaşayabilen bir medeniyetin meyvalarıyız.
Evrensel olan şeyler aslında işte bu ortak noktalarımızdır. Ellerimiz, ayaklarımız, duyu organlarımız. İnsanı sadece fiziksel varlığı değil, ruhsal soyutsal ve somutsal tüm değerlerdir bizi “insan” yapan.
Ortak noktalarımız evrenseldir dedik ama bazen evrensel olarak adlandırdığımız ortak noktalarımızda bile çeliştiğimiz, anlaşamadığımız noktalar vardır.
Bir aşçının yaptığı yemeği kimimiz çok lezzetli bulurken kimimiz beğenmeyebiliriz. Kimimiz de idare eder diyebilir. Kimimiz Büyük besteci Mozartın yaptığı eserleri beğeniyorken,Maragalı Abdulkadirden, İmamîzâde Dede efendinin unutulmaz eserlerinden bihaber olabiliyoruz.
Klasik Batı Müziğinden pek haz etmeyenler Vivaldinin muhteşem “mevsimler”ine, Ludwig Van Beethoven’in Kardeşlik senfonisine (9.Senfoni) mesafeli duruken beğenmeyebiliyor.
İnşa/icra edilen eserlerin tüm dünya tarafından sadece bilinmesi onun evrensel olduğunu göstermez. Aslında bu dönemle de alakalıdır.
Teknolojik, Ekonomik ve Askeri alanlardaki güç dengeleri lehine olan toplum ve medeniyetler , birçok konuda olduğu gibi sanattaki “evrensellik” kriterlerinin merkezi, baskın karakteri olarak genel bakışı şekillendirmektedir. Bir zamanlar Dünyanın büyük bir bölümünde ortak dil olarak Arapça- Osmanlıca konuşulurken, bugün ingilizce ortak dil olarak kullanılmaktadır.Yerelde başlayan ve hız bulan kültürel sanatsal değişim, insan merkezli-medeniyet odaklı-bilimsel temelli olur ve gelişirse, 21.yüzyılın“Türk Medeniyeti” özneli bir asır olma hedefinin sağlam bir basamağı oluşturulmuş olur.
Bu yürüyüşe hız verecek olan “Türk İslam Medeniyet Anlayışı” merkezli kişi, kurum ve kuruluşların, tabularından arınmaya başlaması, geniş perspektifli bakış açılarına kavuşmaları, “gelenekten gelenin bozulmadan korunması gereken bir miras, yarınlara doğurgan formlar olmaları gerekliliğini” doğru algılayıp, mekanizmalarını güncelleyebilmelidir.
Değişime, gelişime, ilme ve teknolojiye ayak uyduramadan süren kendini tekrarlar terk edilmeli, yetişen yeni kuşaklara cesaret veren, sorumluluk veren, heyecan veren denetimli uygulamalara daha çok yer verilmelidir.
Sanatla iç içe olan toplum değerlerinin niteliği ve niceliğinin artması, sosyo-kültürel gelişimin derinliği ve genişliği hükmüne getirecektir. Sanat ve sanatçı, toplumun aynası olmakla “bu değişim ve gelişimin en göz önünde olanıdır ” Sanat ve sanatla uğraşan, kurum-kuruluşların uygulamalarının,muasır medeniyet seviyesine ne kadar uzaklıkta veya yakınlıkta olduğunun bir göstergesi haline gelmektedir.
Unutmayalım ki, Ulu Önderin de söylediği gibi değişimin ilk habercisi müzik ise; gelişimin öznesi sanat-sanatçı olacak demektir!
Asıl Sanatın ne olduğunu; Sanatının büyüklüğü itiraf edilmiş,kendisine törenle “Şairler Sultanı” unvanı verilmiş ve Attila İhan’ın deyişiyle “bizde heceyi yerine oturtan ilk şair” dediği Üstad Necip Fazıl şu sözlerle anlatmıştır; “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış. / Marifet bu gerisi, yalnız çelik çomakmış.”
Sevginiz ve sevgimiz daim olsun, yüzünüzden gülümseme eksik olmasın……
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Erdinç Ertüzün
Toplumsal Gelişimin Öznesi
Sanatın ve sanatçının ortak paydası insandır. Sanat insan tarafından insana yapılır yapılır. öznesi “ insan” dır.
Her toplumda sanat ve sanatçı vardır. Yaradanın, yarattıklarının en üstünü olarak dünyaya gelmemiz hasebiyle coğrafi,kültürel ortak noktalarımızda olacaktır elbet. Biz yardılanı yaradandan ötürü seven,hoşgören beraber yaşayabilen bir medeniyetin meyvalarıyız.
Evrensel olan şeyler aslında işte bu ortak noktalarımızdır. Ellerimiz, ayaklarımız, duyu organlarımız. İnsanı sadece fiziksel varlığı değil, ruhsal soyutsal ve somutsal tüm değerlerdir bizi “insan” yapan.
Ortak noktalarımız evrenseldir dedik ama bazen evrensel olarak adlandırdığımız ortak noktalarımızda bile çeliştiğimiz, anlaşamadığımız noktalar vardır.
Bir aşçının yaptığı yemeği kimimiz çok lezzetli bulurken kimimiz beğenmeyebiliriz. Kimimiz de idare eder diyebilir. Kimimiz Büyük besteci Mozartın yaptığı eserleri beğeniyorken,Maragalı Abdulkadirden, İmamîzâde Dede efendinin unutulmaz eserlerinden bihaber olabiliyoruz.
Klasik Batı Müziğinden pek haz etmeyenler Vivaldinin muhteşem “mevsimler”ine, Ludwig Van Beethoven’in Kardeşlik senfonisine (9.Senfoni) mesafeli duruken beğenmeyebiliyor.
İnşa/icra edilen eserlerin tüm dünya tarafından sadece bilinmesi onun evrensel olduğunu göstermez. Aslında bu dönemle de alakalıdır.
Teknolojik, Ekonomik ve Askeri alanlardaki güç dengeleri lehine olan toplum ve medeniyetler , birçok konuda olduğu gibi sanattaki “evrensellik” kriterlerinin merkezi, baskın karakteri olarak genel bakışı şekillendirmektedir.
Bir zamanlar Dünyanın büyük bir bölümünde ortak dil olarak Arapça- Osmanlıca konuşulurken, bugün ingilizce ortak dil olarak kullanılmaktadır. Yerelde başlayan ve hız bulan kültürel sanatsal değişim, insan merkezli-medeniyet odaklı-bilimsel temelli olur ve gelişirse, 21.yüzyılın“Türk Medeniyeti” özneli bir asır olma hedefinin sağlam bir basamağı oluşturulmuş olur.
Bu yürüyüşe hız verecek olan “Türk İslam Medeniyet Anlayışı” merkezli kişi, kurum ve kuruluşların, tabularından arınmaya başlaması, geniş perspektifli bakış açılarına kavuşmaları, “gelenekten gelenin bozulmadan korunması gereken bir miras, yarınlara doğurgan formlar olmaları gerekliliğini” doğru algılayıp, mekanizmalarını güncelleyebilmelidir.
Değişime, gelişime, ilme ve teknolojiye ayak uyduramadan süren kendini tekrarlar terk edilmeli, yetişen yeni kuşaklara cesaret veren, sorumluluk veren, heyecan veren denetimli uygulamalara daha çok yer verilmelidir.
Sanatla iç içe olan toplum değerlerinin niteliği ve niceliğinin artması, sosyo-kültürel gelişimin derinliği ve genişliği hükmüne getirecektir. Sanat ve sanatçı, toplumun aynası olmakla “bu değişim ve gelişimin en göz önünde olanıdır ”
Sanat ve sanatla uğraşan, kurum-kuruluşların uygulamalarının,muasır medeniyet seviyesine ne kadar uzaklıkta veya yakınlıkta olduğunun bir göstergesi haline gelmektedir.
Unutmayalım ki, Ulu Önderin de söylediği gibi değişimin ilk habercisi müzik ise; gelişimin öznesi sanat-sanatçı olacak demektir!
Asıl Sanatın ne olduğunu; Sanatının büyüklüğü itiraf edilmiş,kendisine törenle “Şairler Sultanı” unvanı verilmiş ve Attila İhan’ın deyişiyle “bizde heceyi yerine oturtan ilk şair” dediği Üstad Necip Fazıl şu sözlerle anlatmıştır; “Anladım işi, sanat Allah’ı aramakmış. / Marifet bu gerisi, yalnız çelik çomakmış.”
Sevginiz ve sevgimiz daim olsun, yüzünüzden gülümseme eksik olmasın……