SON DAKİKA
Hava Durumu

YENİŞEHİR LİSESİ’NİN İLK ÖĞRETMENLERİNDENANILAR : FAHİR PEŞLUKve SADİYE ELAL PEŞLUK - 1

Yazının Giriş Tarihi: 23.09.2018 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 23.09.2018 21:48
Daha önceki bir yazımızda 1968/69 Eğitim ve Öğretim Yılında açılan Yenişehir Lisesi’nin ilk öğretmenlerinden İldar Çam Üçerler, Suat Akdeniz ve Zülfikar Tatallar ile bir röportaj yapmış ve gazetemizde yayınlamıştık. O dönemin diğer unutulmaz ve öğrencilerin kalbinde önemli bir yeri olan Sabiha ElalErçek,SadiyeElalPeşluk ve eşi FahirPeşluk ile 45 yıl sonra Bursa’nın Marmara Körfezi Kıyıları’nda Gemlik’e bağlı şirin bir belde Küçük Kumla’daki yazlıklarında buluşmak için randevulaştık. Zeytinlikler için yaz boyunca 3 aydır beklediğimiz yağmurun hışımla yağarak nihayet  bereketli topraklara can verdiği güzel bir günde Fahir Hocam beni duraktan alıp,evlerinin bulunduğu havuzlu ve geniş bahçeli Seçkin Sitesi’ni gezdirdi. Deniz kıyısında güzel bir yer. Daha sonra Şelale Aile Çay Bahçesi’ne geçtik. SonraSadiyeHocam’da geldi ama  hayattaki tek çocuğu olan 46 yaşındaki kızı Beril Erçek’i kaybeden Sabiha Öğretmenimiz rahatsızlığı nedeniyle bu sohbet ve röportajımıza katılamadı. Lisemizin tüm öğrencileri tarafından çoksevileno sarışın,o masum yüzlü,yüreği sevgi dolu o altın kalpli öğretmeni SabihaHanım’ın okul anılarını dinleyip sizlere aktarmak nasip olmadı. O’nun çok zor günleri atlatmaya çalıştığını anlıyor ve Yenişehir Lisesi’ndeki tüm öğrencileri adına buradan “başsağlığı” dileklerimizi sunuyoruz.



            Fahir Öğretmenimi daha önceleri birkaç kez görmüş ve konuşmuştuk ama lisemizin o yıllarda önemli ve unutulmaz öğretmenlerinden eşi Sadiye Hocamızı yaklaşık 45 yıl aradan sonra ilk defa görüyordum.  Karşılıklı hoş geldiniz ve iyi dileklerimiz ile kısa ve özel sohbetimizden sonra ilk sorumuzu soruyoruz :
            E.K. : Sevgili öğretmenlerim önce kendinizi kısaca tanıyabilirmisiniz ?
            F.P. : 1944 İstanbul-Fatih doğumluyum. Bursa Eğitim Enstitüsü 1966 yılı F.K.B. mezunuyum. İlk görev yerim Sivas’tı. Orada 2 yıl çalıştıktan sonra askere gittim. Sonra 1972 yılında Yenişehir’e atandım. Sadiye Hanım ile evlendik ve 1979 yılına kadar Yenişehir Lisesi’nde birlikte çalıştık. 1979 yılında tayinim Bursa-Çelebi Mehmet Lisesi’ne çıktı.  Orada 12 yıl çalıştıktan sonra emekli oldum ve 12 yılda Bursa’da dershanede çalıştım. Görev yaparken bu arada Basketbol Hakemliği de yaptım. Türkiye’nin lisanslı Milli Hakemlerinden biriyim. Ancak Yabancı Dilim olmadığı için Uluslararası bir hakem olamadım maalesef. Babam icra memuru, annem ev hanımıdır.
            S.E.P.: 1947 Bursa doğumluyum. Bursa Kız Lisesi’ni bitirdikten sonraBursa Eğitim Enstitüsü F.K.B. Bölümü’nden 1966 yılında mezun oldum.Fahir Bey ile aynı sınıftaydık. Zaten tanışmamızda burada oldu.Resmi olarak ilk görev yerim Yenişehir Ortaokulu’ydu ve 1966 yılında burada göreve başladım. 1968 yılında Yenişehir’de lise açılınca sizlerin dersine girdim. 1979 yılında Bursa-Mehmet Çelebi Lisesi’ne atandım. Buradan emekli oldum ve ben de daha sonra 12 yıl dershanelerde çalıştım.Yani toplam 37 yıl hizmetim var. Babam tuhafiyeci, annem ev hanımıdır. Ozan adında bekar bir oğlumuz var.Sibel adında evli bir kızımız var. Ilgaz adında da bir torunumuz var.
            E.K.:Fahir hocam da, siz  de epey çalışmışsınız. Ben İznikli olmama rağmen liseyi burada okuduğum gibi ortaokuluda Yenişehir’de okudum ve ortaokulda da derslerime girmiştiniz Sadiye Hocam.
            S.E.P. : Evet hatırlıyorum. Lisede ilk folklor ekibini kurmuş,  4 erkek  ve 4 kız öğrenciden oluşan ekibe seçmeler sonunda seni de almıştım.Folklörelbiselerini  Zülfikar hocamın bir arkadaşı vardı o getirmişti. En güzel ve en iyi oynayan sendin. İyi hatırlıyorum ayak hareketlerinin o kıvraklığı ve estetik görünüşü süperdi.
            E.K. : Yok hocam yaaaa… O kadar da değildim galiba ? Sanırım daha iyi arkadaşlar vardı.
            S.E.P. : Öyleydi…öyleydi. Güzel oynardın. Şimdi ne yapıyorsun sen ?
            E.K. : Öğretmenlikten emekli olduktan sonra köyümün MÜŞKÜLE-1 adında bir kitabını yazdım. Size göndermiştim herhalde ?
            F.P. : Evet gönderdin. Aldık.
            E.K. : Benim 19 yılım idarecilikle geçti.  Emekli olduktan sonra İznik Doğuş, Bursa Post ve A Gazete gibi gazetelerde köşe yazıları yazdım ve şimdi de Yenişehir Yörem Gazetesi’nde yazıyorum. Köyümde zeytinliklerim var onların bakımı ile uğraşıyorum. Zeytin ve zeytinyağı gibi kendi ürünlerimin satışınıgörev yaptığım yerlere,tanıdık dost ve arkadaşlara veya isteyenlere internet üzerinden yapıyorum. İkinci bir kitap hazırlığım var. Ben Sosyal Bilgiler Öğretmeniyim ama edebiyatım okulda da fena sayılmazdı. Ben bu edebiyat bilgimi Okul Müdürümüz rahmetli İzzettin Atik Bey’e borçluyum. Ondan çok şey öğrendim. SESİMİZ adındaki okulumuzun duvar gazetesi’ni Kâmil Öz ile birlikte çıkarır organize ederdik. Bazen arkadaşlardan yazı gelmeyince o hafta Kâmil ile ne yapar eder ikimiz mutlaka gazeteyi çıkarırdık.
            E.K. :(Devam ederek) O yıllarda görev yaparken öğretmenlerle ve öğrencilerle başınızdan geçen ve unutamadığınız ilginç olaylar olmuştur mutlaka… Birkaç tanesini anlatabilir misiniz ?            
            F.P : Bir dersimde yazılı yapıyorum. Kız öğrencinin biri, sorduğum soruların cevaplarını bacaklarına yazmış. Sürekli oradan bakarak yazıyor. Durumu anladım ve bakamadığım için uyardım ama kopya çekmeye devam ediyor. Daha sonra bayan öğretmen olarak Suat Akdeniz hanımı çağırdık. O geldi baktı ve kopya kağıtlarını çıkardı. Bende kız öğrenciye : ”Kağıdın üzerine nasıl kopya çektiğini yaz ve imzala” dedim. Yazdı ve imzaladı. Disipline verdik ve gerekli cezayı aldı.
            E.K. : Hocam kimdi o kız öğrenci ?
            F.P. : Söylenmezki… Yanlış olur.
            E.K. : İsminin baş harfini bari söyleyin.
            F.P. : Baş harfini söylesem hemen bilirsiniz .
            E.K. :Peki  hocam ısrar etmeyelim. Siz söylemeseniz de ben O’nu kesin öğrenirim. Çünkü ben o olayı duymuştum. Ama O kız arkadaşı hatırlayamadım.Diğer anılarınız?
            F.P. : Fizikte sınıfın süperi Vedat’tı.
              E.K. : Vedat Özkan mı ?
F.P. : Evet…Vedat Özkan’ı sözlüye kaldırdım. Her soruyu yapar dediler. “Ama bu kez yapamayacak”  dedim. Çünkü soracağım sorunun cevabı yoktu. Gökten düşen bir yağmur tanesi ile ilgili bir soruydu. Vedat tahtaya tüm formülleri yazdı ama yapamadı tabi. Notlar o zaman 10 üzerindendi.  1 verdim.  Ama herkes şaşkındı. Sonra  <sıfır ekledim ve  1O oldu. Tabi durumu açıkladım ve sorun cevabı olmadığı için her yolu denediğini onun için 1O verdiğimi söyledim. Ahmet Çalışkan adında bir öğrencimiz son sınıfta okuyor ve üniversiteye gidecek. Kimya Bölümü’nü seçeceğini söyledi. İmam Hatip’den geldiği için bende kendisine “Sen güzel konuşuyorsun. Siyasal Bilgiler’e git ve siyasete atıl” dedim.  Ama sonunda Kimya Bölümü’nü seçmiş ve Kimya Mühendisi olmuş. Mahir Aşık Diyarbakır’da savcıydı. “İstifa edeceğim, buralar beni çok yordu” diyordu. Nitekim ayrılmış ve avukatlığa başlamış.



E.K. : Başka anılarınız var mı ?
F.P. :  Var tabi… Anılar aslında çok ama birkaçını daha anlatayım. Erdoğan Bıçak ile Kamil Öz bir gün bana “Hocam biz liseyi bitiriyoruz. Deniz Astsubay Okulu’nu kazandık. Gidelim mi ? Gitmeyelim mi ?” dediler. Ben de kendilerine “ Geleceğiniz garanti,devlet size bakacak,masraflarınız pek olmayacak,maaş alacaksınız. Gidin” dedim.Erdoğan Bıçak bir gün tekrar geldi. “Hocam benden Denizaltıcı olur mu ? “ dedi. “Olur, olur” dedim.  Her ikisi de Deniz Astsubayı oldular. Faruk Koç, son sınıfta Fizikten 1 dersten kalmış ama bu arada mühendisliği kazanmış. Bir gün evdeyim ve kapı çaldı. Baktım kız öğrencilerden Serap Özdemir. Faruk’un durumunu anlattı ve üniversiteyi kazandığını ve yapılacak sınavda mutlaka fizik dersinden geçmesi gerektiğini söyledi. O zamanlar en yüksek not 10 -du ve 5 alan sınıfı geçiyordu. Ben de Serap’a “söyle O’na 3,5 luk yapsın geçer” dedim.
E.K. : Evet… Daha sonra Faruk Koç yanılmıyorsam Elektrik Mühendisi oldu. Benim hatırladığım kadarıyla o yıllarda İznik-Göllüce Köyü’nden arkadaşımız Hatice Kutlu’da aynı olayı yaşamış ve Tıp Fakültesi’ni kazanmıştı. Ama Tarih Öğretmenimiz Mustafa Türker onu 1 dersten bırakınca mezun olamamış ve Tıp Fakültesi’ne girememişti. Ben Hatice ile bu konuyu yıllar sonra konuştuğumda bana”boşver Ercan takmıyorum kafama. İyiki sınıfta bırakmış. T.İşBankasına girdim. İşim çok iyiydi ve rahattım. İyi paralar kazandım. Şimdi Gezi Turları düzenliyorum. Rahatım iyi” demişti. Bende kendisine “ yanlış düşünüyorsun. Keşke doktor olsaydın “ demiştim. Faruk Koç’un babası Yusuf Amca ile babam arkadaşlardı ve aile dostumuzdu. Yenişehir’de ortaokul ve lisede benim velimdi. Yusuf Amca terziydi ve çok muhterem bir insandı.
S.E.P. : Anlatacağım bazı anılar aramızda kalacak. Yazma dediklerimi yazma olur mu ? (SadiyeHocam’ın yazmadedikleri aramızda kalmak şartıyla yazmadık.) Ben Fahir Bey’den daha önce geldim Yenişehir’e. Fahir buraya atanınca ilk maaşımı almak için Okulun Katibi Kaya Ağbinin odasına gittim. Bana maaşımı vermedi. “Artık eşinevereceğiz maaşı. Eşin varken sana maaş vermek yok“ dedi. Okul Müdürü yan oda da Türkçe dersine, bende Matematik dersine girerdim. Aynı sınıfta Derbent Köyü’nden 25 öğrenci vardı. Grafik yapıyoruz ve 25 Derbentli öğrencinin aynı sınıfa verilmesi ve aynı sınıfta birlikte okumaları hataydı.  Onları okutan ve ilkokuldan hepsini topluca mezun eden öğretmenle görüştüm. Durumu kendisine anlattım.Köy yerinde öyle yapmak zorunda kaldığını ve aslında hatalıolduğunu söyledi. İsmet İnönü’nün cenazesinden sonra Ankara’dan dönerken  trafik kazasında 3 kişi vefat etmişti.
E.K. : Evet hocam. Bu kaza biz mezun olduktan sonra olmuş. Nazmi  Çomçum’u tanıyorum. Ortaokul’da sınıf arkadaşımdı. Babasının ekonomik durumlar çok iyiydi. Cebinde hep bol para olurdu ve hasta derecede Fenerbahçe taraftarıydı. Hani yazılı kağıtlarını okumuyor,kim çok yazarsa o kadar çok not veriyor diye İhsan Yavuz Çoban’ın coğrafya dersinde Fenerbahçe-Galatasaray maçını anlatıp yüksek not alan öğrenci.Bizim Müşküle Köyü’nden de Mustafa Kırkan adında bir çocuk traktörün altında kalarak hayatını kaybetmişti.
S.E.P. : Evet öyle bir olay olmuştu. Nazmi’yi de pek hatırlayamadım ama diğer 2 kişiyi biliyorum. Bu olaylara ve ayrıca Ankara’da öldürülen 3 öğrencimiz EfrahimEzgin,Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar’a da çok üzüldüğümü ve unutamadığımı belirtmek isterim.İngilizce Öğretmeni Hulki Şahin’in Ferit adında bir kardeşi vardı. Benim dersimden 4 aldı ve sınıfta kaldı. Ankara’ya Milli Eğitim Bakanlığına dilekçe vererek hakkımda şikayetçi oldu. Müfettişler geldi soruşturma geçirdim. Yazılı kağıtları,notlar, herşey incelendi. Sonunda pek bir şey çıkmadı ama epey uğraştırdı bizi. (Bir ara Sadiye Öğretmenim babaları doktor olan Necla İnce ve Tülin İnce ile çok olumlu anılar anlattı. Onların iyi ve değerliöğrenciler olduklarını belirtti. Bende Necla’yı pek tanıyamadığımı ama ayrı sınıfta  da olsak Tülin İnce’yi tanıdığımı ve iyi bir öğrenci olduğunu söyledim. Vefateden Okul Müdürümüz İzzettin Atik’i, Müdür Yrd. Fikret Sayrak’ı eşi Ayten Hanımı, Hikmet Şar’ı,SeyfettinYüce’yi,İhsan Yavuz Çoban’ı,Mustafa Türker’i ,Suat Nurcan’ı, Melahat Sak’ıHimmet Coşkun Çakır’ı, Hulki Şahin’i, Mrs. Mary ve Mr. Evans’ı, Ali Konakçı’yı,TahsinBölüm’üsaygı,sevgi ve rahmetle yadettik. İzzettin Bey’in kızları Ayşegül, Bilge ve Çiğdem ile Tahsin Bey’in kızları Nilgün ve Reyhan Bölüm, Osman Erk, Recep Ekim, Kadri Desova, Sadi Sırman,SuatGençöz, İsmail Olcar,İsmailŞahin,AbdullahKöse,HasanSabır,MüminTorlak,Ahmet Benli, Rasim Sırman ile Orhan-Kemalettin-Doğan Şenyüz kardeşlerden tutunda, Mustafa Çalışkan’a,Candan Aygen’e, Fatma Beysel’e,HandanUs’a, Hanife Agan’a,Nurettin Oruç’a,Abdullah Benim, İbrahim Yıldıran,ŞükrüBedel,BahtiyarAyaz,MurtazaBektaş,Sedat Demir’den, Semra Çinçin’e,Melek Altaş’a, Münevver Konakçı’ya, Nesrin İlhan’a,Lale Sünnetçioğlu’na ,Gülnur Ateş,GülşenŞahin,SüreyyaZengin,Nursel ve Meral Bingöl ile İznikli arkadaşlarakadar ve daha adlarını burada özür dileyerek yazamadığım ve yazsam sayfalara sığmayacak çok değerli arkadaşlarımızıanıp hepsi ile ilgili ilginç anıları dinlemek ve bazılarının da adlarını anmak o kadar keyif verdiki, tadına doyum olmadı gerçekten. O dönemlerde çokça yapılan tiyatro,münazaralar,şiir yarışmaları, bilgi yarışmaları ve Ali Bilgiç ağbimizin şiir okumaları,okulumuzun futbol ve basketbol takımıile Lale Sünnetçioğlu’nun kurduğu Okul Sitesi’ne kadar herşeyi anlattık, konuştuk. Vefat eden arkadaşlarımızı yadettik.)
E.K. : Bazı öğrencilerimizde Belediye Başkanı oldu.
S.E.P. : Evet… Bir ara Yenişehir’de 25. Yıl buluşması yapmıştık.O gecede sağımda  ve solumda Belediye Başkanlığı yapmış TurhanettinErgünaç ve İbrahim Ay vardı. Duyduğuma göre şimdiki Belediye Başkanı Süleyman Çelik’te bizim öğrencilerdenmiş. Tabiiki bizi çok üzen bir olayda çok sevdiğimiz müdürümüzün intihar olayıdır. Hiç yoktan-basit bir nedenle müdürümüzü kaybetmenin üzüntüsünü hep yaşamışızdır.
E.K. :Evet hocam yaaa… İnanılır gibideğil. Ben o tarihte Bursa’nın Sesi gazetesinde çalışıyordum. Gazeteye haber getirdi bir arkadaş. Yazmak bana düştü. Müdürümün haberini yazarken daktilonun başında ağlamıştım. Kendisini çok severdik. Biz yatılı olduğumuz için O’nu baba gibi bilirdik. Yatılı Bölümü’nü O açmıştı.Değerli öğretmenlerim biz 5 arkadaş (Doğan Şenyüz,MüminTorlak,RecepEkim,Ahmet Benli ve ben) 12-13 yıl önce İstanbul’da Edebiyat Öğretmenimiz Suat Nurcan Hanım’ı İstanbul’da ziyarete gittik. Evinde misafir etti. Saatlerce sohbet edip okul anılarımızı tazeledik. Çok memnun oldu. Hâttâ bir ara Müdür Yrd. Da yapan  öğretmenimiz Hikmet Şar’da bizim geldiğimizi haber alıp geldi ve aramıza katıldı. Yaklaşık 40 yıl sonra bir hasreti giderip güzel bir gün geçirdik.İyiki gitmişiz. Son görüşümüz oldu. Çünkü kısa bir zaman sonra her iki öğretmenimizin de vefat ettikleri haberini aldık. Tarih Öğretmenimiz Mustafa Türker’in vefatını duyunca 4 arkadaş (Abdullah Köse, Nurettin Yüksel,Mustafa Kılıç ve ben) cenaze törenine katılmak için İstanbul’a  gittik ailesine başsağlığı diledik. Önce evine gitmiştik. Bahçede CHP Milletvekili Tuncay Özkan ile karşılaştık ve cenaze eve gelene kadar kendisiyle sohbet ettik. Cezaevinden yeni çıkmış ve rahatsızdı. Mustafa Bey’in kızı ile arkadaşlarmış. İzmit’ten gelen Münevver Konakçı arkadaşımızda cenaze törenine katıldı. Münevver’de bu konularda çok duyarlı,öğretmenlerini ve okul arkadaşlarını unutmayan vefakâr bir arkadaş.(Bu arada söz Reyhan ve Nilgün Bölüm kardeşlerden açıldı. Söz onlardan açılmışken babaları rahmetli Tahsin Bey’in yakışıklı oluşundan, kırmızı taksisinden ve yurt dışı seyahatlerinden bahsetmeden geçemedik. )
S.E.P : Çok iyi yapmışsınız. Ne güzel. Suat Hanım, Hikmet Bey ve Mustafa Bey’e Allah rahmet eylesin. Tahsin Bey’i de biliriz. Nurlar içinde yatsın.
F.P. : Öğretmen arkadaşlarımıza Allah rahmet eylesin. Reyhan ve Nilgün sevdiğimiz iyi  öğrencilerdi.
 
Devamı yarın...



Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.