Oyun nedir? En son ne zaman oyun oynadınız? Oyun denince genel olarak akla pozitif şeyler gelir; eğlence, iyi vakit geçirme, yorulmak- ama bundan mutlu olmak ve daha nicesi… Oyunun yaşı yoktur. Her yaştan insan oyun oynayabilir ve bundan fayda da görür ancak toplumda buna karşı bir tabu olduğu aşikar. Yinede yetişkinliğinde ne fikirde olursa olsun, oyun oynamak her insanın en azından hayatının belirli bir döneminde yaptığı bir eylemdir. Çünkü insanın insan olmayı öğrenmesi ‘insan’ı oynamaktan geçer. İnsan doğunca bir manuel kitapçığından nasıl yaşaması gerektiğini öğrenemiyor sonuçta. Taklit etme becerisi bir insanın öğrenmesinde çok önemli, ve oyunun kendinin de büyük bir parçasıdır. İkiside öğrenmede çok önemlidir.
Oyun kelimesi, temsil ettiği kavramın soyutluğundan dolayı tanımlaması zor bir kavramdır. TDK’ya göre oyunun tanımı “Yetenek ve zeka geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence” olarak yapılmıştır. Farklı dönemlerde, farklı yerlerde benzer yada farklı bir sürü tanımlamayı bulmak mümkündür, ancak herkesin hemfikir olduğu tek bir tane yoktur. Yinede bazı detayların tekrar ettiği görülür, bunlar her ne kadar tanımlaması sıkıntılı olsada, bize oyunun tanımlanmasına dair ipuçları verirler.
Oyunun en önemli özelliği, hür irade ile yapılmasıdır. Oyun zorlanamaz, katılan herkes kendi isteğiyle katılmalıdır. Oyun deyince ortaya pozitif düşüncelerin çıkabilmesi için en başta bu gereklilik sağlanmalıdır. Çünkü oyunu oyun yapan en temel parçalardan biri eğlenmektir, ve özgür olmayan insanın eğlenmesi mümkün değildir. Hür irade oyunu oyun yapan şey, eğlenmekte oyunun amacıdır. Amaç daima oyunun sonunda yada oyun sürerken eğlenmektir. Ödül budur aslında. Oyun tek başınada olsa grupla da olsa, oyunun vadettiği asıl ödül eğlenmektir. Oyun tarzına göre bir yarışma olabilir ve kazananın fiziksel bir ödülü olabilir, ama diğer herkesin kazansada kaybetsede eğlenmesi gerekir. Oyunu oyun yapan budur.
Oyunun malzemesi yoktur. Oyun oynamak için hayal gücünüz ve güvenli bir alan yeterlidir. Ancak oyuncakların ve benzeri oyun malzemelerinin oyunu zenginleştirebileceğine şüphe yoktur. Bulunan en eski oyuncağın 4000 yaşında olduğu düşünüldüğünde, oyuncakların oyunla çok uzun zamandır iç içe olduğu tartışılmaz.
Oyunun kuralları olabilir, ama bu kuralların uygulanması zorlanamaz. Kuralları istediğiniz kadar değiştirebilirsiniz, çünkü oyun aynı zamanda hayalcidir. Sürekli değişir ve gelişir, ne kadar kompleks olduğu oyuncuya bağlıdır. Oyuncuların dikkati her zaman oyuna odaklıdır. Bu da bizi oyunun fiziksel anlamda üzerimizde yaptığı önemli etkilere getirir. Oyun beynimizin ve diğer duygularımızın aktif ve algılamasının açık olduğu, ama bunu bir stres altında olmayarak yaptığıdır.
Bu da öğrenmek için uygun bir ortam sağlar. Oyunun özellikle küçük çocuklar için çok önemli olmasının nedenlerinden biri budur. Çocuklar oyunlarında büyüklerin ve hayatın kendisini taklit ederler. Güvenli ve kontrol edilebilir oyun ortamı onları gelecekteki yaşamlarına daha hazırlıklı bir şekilde gitmelerini sağlar. Özellikle grup halinde oynanan oyunlar çocuklar arasında takım halinde çalışmayı, ortaklaşmayı ve ilişki kurmayı öğretir. Bir problem karşısında çözüm üretme yollarını bulabilmelerini, gerekli bağlantıları kurabilmelerini sağlar. Yaşadıkları topluma uyum sağlamak için bu kazanımlara sahip olmaları çok önemlidir.
Günümüzde çocukların oyunla ilişkisi bir iki jenerasyon öncesiyle çok farklı. En basitinden örnek verilirse, günümüzde oyuncak bulmak eskisinden çok daha kolay. Eskiden hazır satılan oyuncakların azlığı ve pahalılığı çocukları ve ebeveynlerini kendi yaptıkları oyuncaklara itiyordu. Her ne kadar kulağa negatif gelsede, elde yapılan oyuncaklar çocukların hayal dünyasının ve yaratıcılığının gelişmesine yardımcı oluyordu. Sadece sokakta bulunan taşlar bile, bu beceriye sahip çocuklar için birer oyuncak halini alıyordu.
İp atlama, seksek, yakan top, yerden yüksek, mendil kapmaca, simit ve daha neler neler… Sokakta oynanan oyunlar çocukların gelişiminde çok önemli bir role sahipti. Açık havada, hem bedenen hemde zihinsel olarak aktif olan çocuklar kendi eğlencelerini kendi tasarlıyor ve uyguluyordu. Yaşadığı yere göre doğa ile çok daha iç içeydi ve genel olarak ‘oyun saati’ kavramı çok daha geniş ve rahat bir kavramdı.
Sanayinin gelişmesi ve köyden şehre nüfus göçü şehir mimarisi ve planlamasını en etkileyen unsurlardır. Çok büyük değişikliklerin çok hızlı gerçekleşmesi, çocuklar için geçmişte bir oyun ve keşif alanı olan sokağın artık eskisi kadar uygun bir ortam olamamasına neden olmaktadır.
Bu yinede sokakta oyunun tamamen bittiği anlamına gelmiyor. Oyun parkları akla gelen ilk şey olmakla birlikte, bu parkların düzenlenmesi ve arttırılması önemli.
Ayrıca gelişen teknoloji de çocukların oyun anlayışının değişmesinde çok etkili. Bilgisayar oyunlarının olumsuz bir şöhreti olduğu aşikar ancak bu o oyunların tamamen kötü olduğu anlamına gelmez.
Yaşadığımız dünya ile dünümüzdeki dünya aynı değil, ama bu bir diğerini tamamen yok saymamız gerektiği anlamına gelmiyor. Geçmişteki oyun geleneğinin şimdinin teknolojik gelişmeleriyle dengeli bir biçimde çocukların oyun alışkanlıklarına kazandırılması, izlenebilecek en iyi yol olarak görünmekte.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Oyunsuz Sokaklar
Oyun nedir? En son ne zaman oyun oynadınız? Oyun denince genel olarak akla pozitif şeyler gelir; eğlence, iyi vakit geçirme, yorulmak- ama bundan mutlu olmak ve daha nicesi… Oyunun yaşı yoktur. Her yaştan insan oyun oynayabilir ve bundan fayda da görür ancak toplumda buna karşı bir tabu olduğu aşikar. Yinede yetişkinliğinde ne fikirde olursa olsun, oyun oynamak her insanın en azından hayatının belirli bir döneminde yaptığı bir eylemdir. Çünkü insanın insan olmayı öğrenmesi ‘insan’ı oynamaktan geçer. İnsan doğunca bir manuel kitapçığından nasıl yaşaması gerektiğini öğrenemiyor sonuçta. Taklit etme becerisi bir insanın öğrenmesinde çok önemli, ve oyunun kendinin de büyük bir parçasıdır. İkiside öğrenmede çok önemlidir.
Oyun kelimesi, temsil ettiği kavramın soyutluğundan dolayı tanımlaması zor bir kavramdır. TDK’ya göre oyunun tanımı “Yetenek ve zeka geliştirici, belli kuralları olan, iyi vakit geçirmeye yarayan eğlence” olarak yapılmıştır. Farklı dönemlerde, farklı yerlerde benzer yada farklı bir sürü tanımlamayı bulmak mümkündür, ancak herkesin hemfikir olduğu tek bir tane yoktur. Yinede bazı detayların tekrar ettiği görülür, bunlar her ne kadar tanımlaması sıkıntılı olsada, bize oyunun tanımlanmasına dair ipuçları verirler.
Oyunun en önemli özelliği, hür irade ile yapılmasıdır. Oyun zorlanamaz, katılan herkes kendi isteğiyle katılmalıdır. Oyun deyince ortaya pozitif düşüncelerin çıkabilmesi için en başta bu gereklilik sağlanmalıdır. Çünkü oyunu oyun yapan en temel parçalardan biri eğlenmektir, ve özgür olmayan insanın eğlenmesi mümkün değildir. Hür irade oyunu oyun yapan şey, eğlenmekte oyunun amacıdır. Amaç daima oyunun sonunda yada oyun sürerken eğlenmektir. Ödül budur aslında. Oyun tek başınada olsa grupla da olsa, oyunun vadettiği asıl ödül eğlenmektir. Oyun tarzına göre bir yarışma olabilir ve kazananın fiziksel bir ödülü olabilir, ama diğer herkesin kazansada kaybetsede eğlenmesi gerekir. Oyunu oyun yapan budur.
Oyunun malzemesi yoktur. Oyun oynamak için hayal gücünüz ve güvenli bir alan yeterlidir. Ancak oyuncakların ve benzeri oyun malzemelerinin oyunu zenginleştirebileceğine şüphe yoktur. Bulunan en eski oyuncağın 4000 yaşında olduğu düşünüldüğünde, oyuncakların oyunla çok uzun zamandır iç içe olduğu tartışılmaz.
Oyunun kuralları olabilir, ama bu kuralların uygulanması zorlanamaz. Kuralları istediğiniz kadar değiştirebilirsiniz, çünkü oyun aynı zamanda hayalcidir. Sürekli değişir ve gelişir, ne kadar kompleks olduğu oyuncuya bağlıdır. Oyuncuların dikkati her zaman oyuna odaklıdır. Bu da bizi oyunun fiziksel anlamda üzerimizde yaptığı önemli etkilere getirir. Oyun beynimizin ve diğer duygularımızın aktif ve algılamasının açık olduğu, ama bunu bir stres altında olmayarak yaptığıdır.
Bu da öğrenmek için uygun bir ortam sağlar. Oyunun özellikle küçük çocuklar için çok önemli olmasının nedenlerinden biri budur. Çocuklar oyunlarında büyüklerin ve hayatın kendisini taklit ederler. Güvenli ve kontrol edilebilir oyun ortamı onları gelecekteki yaşamlarına daha hazırlıklı bir şekilde gitmelerini sağlar. Özellikle grup halinde oynanan oyunlar çocuklar arasında takım halinde çalışmayı, ortaklaşmayı ve ilişki kurmayı öğretir. Bir problem karşısında çözüm üretme yollarını bulabilmelerini, gerekli bağlantıları kurabilmelerini sağlar. Yaşadıkları topluma uyum sağlamak için bu kazanımlara sahip olmaları çok önemlidir.
Günümüzde çocukların oyunla ilişkisi bir iki jenerasyon öncesiyle çok farklı. En basitinden örnek verilirse, günümüzde oyuncak bulmak eskisinden çok daha kolay. Eskiden hazır satılan oyuncakların azlığı ve pahalılığı çocukları ve ebeveynlerini kendi yaptıkları oyuncaklara itiyordu. Her ne kadar kulağa negatif gelsede, elde yapılan oyuncaklar çocukların hayal dünyasının ve yaratıcılığının gelişmesine yardımcı oluyordu. Sadece sokakta bulunan taşlar bile, bu beceriye sahip çocuklar için birer oyuncak halini alıyordu.
İp atlama, seksek, yakan top, yerden yüksek, mendil kapmaca, simit ve daha neler neler… Sokakta oynanan oyunlar çocukların gelişiminde çok önemli bir role sahipti. Açık havada, hem bedenen hemde zihinsel olarak aktif olan çocuklar kendi eğlencelerini kendi tasarlıyor ve uyguluyordu. Yaşadığı yere göre doğa ile çok daha iç içeydi ve genel olarak ‘oyun saati’ kavramı çok daha geniş ve rahat bir kavramdı.
Sanayinin gelişmesi ve köyden şehre nüfus göçü şehir mimarisi ve planlamasını en etkileyen unsurlardır. Çok büyük değişikliklerin çok hızlı gerçekleşmesi, çocuklar için geçmişte bir oyun ve keşif alanı olan sokağın artık eskisi kadar uygun bir ortam olamamasına neden olmaktadır.
Bu yinede sokakta oyunun tamamen bittiği anlamına gelmiyor. Oyun parkları akla gelen ilk şey olmakla birlikte, bu parkların düzenlenmesi ve arttırılması önemli.
Ayrıca gelişen teknoloji de çocukların oyun anlayışının değişmesinde çok etkili. Bilgisayar oyunlarının olumsuz bir şöhreti olduğu aşikar ancak bu o oyunların tamamen kötü olduğu anlamına gelmez.
Yaşadığımız dünya ile dünümüzdeki dünya aynı değil, ama bu bir diğerini tamamen yok saymamız gerektiği anlamına gelmiyor. Geçmişteki oyun geleneğinin şimdinin teknolojik gelişmeleriyle dengeli bir biçimde çocukların oyun alışkanlıklarına kazandırılması, izlenebilecek en iyi yol olarak görünmekte.