Sürekli ilerleyen zaman, kimse için ne yavaşlıyor ne de duruyor. O uzun çizginin üzerinde şu anda bulunduğumuz nokta, asla geri dönmeyecek ve arkamızda kalan bir başka belirteç haline gelecek. Bütün hayatımız bu çizginin üzerindeki üzerinde bulunduğumuz ve arkamızda bıraktığımız noktalardan ibaret.
Çoğu zaman bir noktayı geride bıraktığımız ana kadar o noktaya ulaştığımızın bile farkına varamıyoruz. Araya giren mesafe çoğu zaman bu olayı farketmemiz için gerekli oluyor. Bu farkedişle gelen hislerin iyi yada kötü olması ise doğrudan o dönemi ne kadar sevdiğimiz ve özlediğimizde ilişkili oluyor.
Nostalji, kelimesinin kökeni eski Yunanca’ya kadar gider. Çevirisi eve dönüş ve 18. yüzyılda ise ‘kronik ev hasreti’ gibi anlamlarda bile kullanılmış bir kelimedir. Bazı spesifik olayların neden olduğu bir ortamda, hastalık olarak görüldüğü zamanlar bile olmuştur.
Nostalji tek başına kötü yada hastalık olan bir şey değildir. Hafızaya sahip olan neredeyse her insanın tecrübe ettiği bir duygudur, heleki yaşadığımız dünyada. Çoğu kişi tarafından günümüzde geçmişe duyulan özlem ve hasret olarak tanımlanır. Çoğu zaman bireyin kendi kişisel tecrübe ve hatıralarıyla doğrudan bağlantılı, tetikleyicilerinin özel olduğu bir duygu olsada, toplumda yaşamakla beraber gelen bazı ortak tetikleyiciler mevcuttur.
Bu tetikleyicilere en güzel örnek olarak, büyük dede ve ninelerin evlerinde ailecek toplanılması, ancak bu evlerin her ailede farklı yerlerde, farklı olması gösterilebilir. Çoğu insan küçüklüğünde gidilen o evlerdeki bayram yada toplanmaları hatırlar, ancak belkide evin duvarındaki eski bir manzara resmi, daha kişisel bir hatıra sahnesidir.
Yıllar sonra beklemediği bir anda o resmi gören kişi, aniden o anıları hatırlar, o mutlu olduğu noktaya tam dönemesede, o noktada hissettiği mutlu duyguları yeniden hisseder. Halbuki resim muhtemelen bir fabrikada binlercesi basılmış, sıradan bir objeyken bir kişinin yaşadığı nostaljinin tetikleyicisi olmuştur.
Bu yönüyle nostalji oldukça güçlü ve etkili bir duygudur.
Bu kadar etkili olması sebebiyle de elbette kapitalizmin gözünden kaçmamıştır.
Bulunduğumuz on yıl, çoğu kişi tarafından en kimliksiz on yıl olarak adlandırılmış durumda. Belki bu söylemi bu kadar kesin olarak söylemek için biraz erken- henüz tam ortasındayız ve 2030 yılına kadar daha nelerin olacağını bilemeyiz. Ancak bazı işaret edilen detaylarında göz ardı edilmesi mümkün değil gibi gözüküyor.
Nostalji, artık bir endüstri ve bir para kazanma modeli haline geldi. Bu ayrıca çok yakın zamanda olan bir gelişme de sayılmaz. Nostalji hem bir pazarlama hemde bir propaganda aracı olarak batıda 1950’lerde bile kullanılan bir stratejiydi. “Good old days!” Eski iyi günler! size geçmişinizden, genellikle çocukluğunuzda yaşadığınız o basit hayattan bir ana geri dönüşün mümkün olduğu ihtimalini satmakta oldukça başarılı olmuştu, ve halâ olmaya da devam etmekte.
Funko Pop’un bunla ne alakası var diye sorarsanız, günümüzdeki nostalji krizinin en zirve noktasını belki de en iyi şekilde temsil edebilecek nesne olması.
Ülkemiz dahil neredeyse tüm dünyada Funko Pop, Funko şirketinin ürettiği koleksiyon amaçlı figür markasıdır. Tasarım olarak oldukça basit, koca kafalı, böcek gözlü, pozlanmayan ve tüm işinin sadece bir rafta bir karakteri temsil etmek olduğu üç boyutlu ‘avatarlar’.
Neredeyse popüler olan her film, kitap, dizi, hatta internetteki komedi ve viral anlarına ait Funko’nun ürettiği bir figürü var. Karakter popülerse, sadece ona ait bir kaç tane poz ve kostüm, bu minimal farkların kendi içinde ayrıldığı daha nadir ve ‘ekstra değerli’ versiyonları var.
Problem ise bütün bu koleksiyon değerinin, nadirliğin ve en önemlisi taşıdığı nostalji değerinin tamamen tasarlanmış, fabrikasyon olması. Tekrar tekrar aynı kalıbın üstüne farklı renk ve küçük oynamalarla yapılan küçük plastik heykeller. Yeterince ‘tuhaf’ olmayan koleksiyoncular için idealler.
Herhangi bir insan geçmişte sevdiği bir karakteri alıp, geçmişe dair o anlık nostalji dozunu karşılayıp hayatına devam edebiliyor. Tıpki şuan her sene 70, 80 ve 90’larda çıkan filmlerin 20, 30 yıl sonra yeniden çekilmesi yada hikayelerin devam ettirilmesi gibi. Yeni şeylere şans vermek yerine geçmişten gelen eski ama güvenli hissettiren, çoğunlukla yatırımını finansal olarak geri getiren nostalji akımı.
Geçen sene Funko, en popüler serisi olan Pop!’a ait milyonlarca figürü çöpe attı. Tam anlamıyla. İndirim, yada stok temizleme değil, doğrudan çöplüğe. Bunun çevresel anlamını yok saysak bile artık içi boş, sadece hatırlatmak üzerine kurulu bir piyasanın geleceği en son noktayı oldukça iyi şekilde resmetti.
Geçmişimizdeki noktalar, bize iyi yada kötü ne hissettirirse hissettirsin, artık geçmişler. Onları hatırlamak ve ders çıkarmak bulunduğumuz nokta ve sonrasını ilgilendiriyor. Her ne kadar insan geçmiş ama güvenli olana yönelme eğiliminde olsada- buna fazla eğilmek, geçmişte dönem dönem nostaljinin bir hastalık olarak görülmesinin asıl nedeni olmuştur. Hatırlamak şimdiki noktadan geçmişi düşünmek, geçmişi bir sonraki nokta yapmaya çalışmak ise sadece kendi kendini bitiren bir uğraştır.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Nostalji Endüstrisi ve Funko Pop
Sürekli ilerleyen zaman, kimse için ne yavaşlıyor ne de duruyor. O uzun çizginin üzerinde şu anda bulunduğumuz nokta, asla geri dönmeyecek ve arkamızda kalan bir başka belirteç haline gelecek. Bütün hayatımız bu çizginin üzerindeki üzerinde bulunduğumuz ve arkamızda bıraktığımız noktalardan ibaret.
Çoğu zaman bir noktayı geride bıraktığımız ana kadar o noktaya ulaştığımızın bile farkına varamıyoruz. Araya giren mesafe çoğu zaman bu olayı farketmemiz için gerekli oluyor. Bu farkedişle gelen hislerin iyi yada kötü olması ise doğrudan o dönemi ne kadar sevdiğimiz ve özlediğimizde ilişkili oluyor.
Nostalji, kelimesinin kökeni eski Yunanca’ya kadar gider. Çevirisi eve dönüş ve 18. yüzyılda ise ‘kronik ev hasreti’ gibi anlamlarda bile kullanılmış bir kelimedir. Bazı spesifik olayların neden olduğu bir ortamda, hastalık olarak görüldüğü zamanlar bile olmuştur.
Nostalji tek başına kötü yada hastalık olan bir şey değildir. Hafızaya sahip olan neredeyse her insanın tecrübe ettiği bir duygudur, heleki yaşadığımız dünyada. Çoğu kişi tarafından günümüzde geçmişe duyulan özlem ve hasret olarak tanımlanır. Çoğu zaman bireyin kendi kişisel tecrübe ve hatıralarıyla doğrudan bağlantılı, tetikleyicilerinin özel olduğu bir duygu olsada, toplumda yaşamakla beraber gelen bazı ortak tetikleyiciler mevcuttur.
Bu tetikleyicilere en güzel örnek olarak, büyük dede ve ninelerin evlerinde ailecek toplanılması, ancak bu evlerin her ailede farklı yerlerde, farklı olması gösterilebilir. Çoğu insan küçüklüğünde gidilen o evlerdeki bayram yada toplanmaları hatırlar, ancak belkide evin duvarındaki eski bir manzara resmi, daha kişisel bir hatıra sahnesidir.
Yıllar sonra beklemediği bir anda o resmi gören kişi, aniden o anıları hatırlar, o mutlu olduğu noktaya tam dönemesede, o noktada hissettiği mutlu duyguları yeniden hisseder. Halbuki resim muhtemelen bir fabrikada binlercesi basılmış, sıradan bir objeyken bir kişinin yaşadığı nostaljinin tetikleyicisi olmuştur.
Bu yönüyle nostalji oldukça güçlü ve etkili bir duygudur.
Bu kadar etkili olması sebebiyle de elbette kapitalizmin gözünden kaçmamıştır.
Bulunduğumuz on yıl, çoğu kişi tarafından en kimliksiz on yıl olarak adlandırılmış durumda. Belki bu söylemi bu kadar kesin olarak söylemek için biraz erken- henüz tam ortasındayız ve 2030 yılına kadar daha nelerin olacağını bilemeyiz. Ancak bazı işaret edilen detaylarında göz ardı edilmesi mümkün değil gibi gözüküyor.
Nostalji, artık bir endüstri ve bir para kazanma modeli haline geldi. Bu ayrıca çok yakın zamanda olan bir gelişme de sayılmaz. Nostalji hem bir pazarlama hemde bir propaganda aracı olarak batıda 1950’lerde bile kullanılan bir stratejiydi. “Good old days!” Eski iyi günler! size geçmişinizden, genellikle çocukluğunuzda yaşadığınız o basit hayattan bir ana geri dönüşün mümkün olduğu ihtimalini satmakta oldukça başarılı olmuştu, ve halâ olmaya da devam etmekte.
Funko Pop’un bunla ne alakası var diye sorarsanız, günümüzdeki nostalji krizinin en zirve noktasını belki de en iyi şekilde temsil edebilecek nesne olması.
Ülkemiz dahil neredeyse tüm dünyada Funko Pop, Funko şirketinin ürettiği koleksiyon amaçlı figür markasıdır. Tasarım olarak oldukça basit, koca kafalı, böcek gözlü, pozlanmayan ve tüm işinin sadece bir rafta bir karakteri temsil etmek olduğu üç boyutlu ‘avatarlar’.
Neredeyse popüler olan her film, kitap, dizi, hatta internetteki komedi ve viral anlarına ait Funko’nun ürettiği bir figürü var. Karakter popülerse, sadece ona ait bir kaç tane poz ve kostüm, bu minimal farkların kendi içinde ayrıldığı daha nadir ve ‘ekstra değerli’ versiyonları var.
Problem ise bütün bu koleksiyon değerinin, nadirliğin ve en önemlisi taşıdığı nostalji değerinin tamamen tasarlanmış, fabrikasyon olması. Tekrar tekrar aynı kalıbın üstüne farklı renk ve küçük oynamalarla yapılan küçük plastik heykeller. Yeterince ‘tuhaf’ olmayan koleksiyoncular için idealler.
Herhangi bir insan geçmişte sevdiği bir karakteri alıp, geçmişe dair o anlık nostalji dozunu karşılayıp hayatına devam edebiliyor. Tıpki şuan her sene 70, 80 ve 90’larda çıkan filmlerin 20, 30 yıl sonra yeniden çekilmesi yada hikayelerin devam ettirilmesi gibi. Yeni şeylere şans vermek yerine geçmişten gelen eski ama güvenli hissettiren, çoğunlukla yatırımını finansal olarak geri getiren nostalji akımı.
Geçen sene Funko, en popüler serisi olan Pop!’a ait milyonlarca figürü çöpe attı. Tam anlamıyla. İndirim, yada stok temizleme değil, doğrudan çöplüğe. Bunun çevresel anlamını yok saysak bile artık içi boş, sadece hatırlatmak üzerine kurulu bir piyasanın geleceği en son noktayı oldukça iyi şekilde resmetti.
Geçmişimizdeki noktalar, bize iyi yada kötü ne hissettirirse hissettirsin, artık geçmişler. Onları hatırlamak ve ders çıkarmak bulunduğumuz nokta ve sonrasını ilgilendiriyor. Her ne kadar insan geçmiş ama güvenli olana yönelme eğiliminde olsada- buna fazla eğilmek, geçmişte dönem dönem nostaljinin bir hastalık olarak görülmesinin asıl nedeni olmuştur. Hatırlamak şimdiki noktadan geçmişi düşünmek, geçmişi bir sonraki nokta yapmaya çalışmak ise sadece kendi kendini bitiren bir uğraştır.