İnsanı insan yapan, ona bedensel bir yaratık olduğu hatırlatan çeşitli duygu ve davranışlar vardır. Elbette insanı diğer canlılardan ayıran akıl ve düşünce becerisi başta gelmekte, bu becerileri ile ürettiği, başardığı her şey onu eşsiz hale getirmektedir.
Bu farklılıklar sadece üstün derece alet üretebilmek ve kullanmak gibi bariz farklılıklarla sınırlı da değildir. Hatta bizi hayvanlardan ayıran, yüzeysel sayılabilecek becerilerden çok daha derine giden, ilk bakışta kendini belli etmeyen ‘sistemsel’ farklılıklarımızın etkisi de oldukça büyüktür.
Korku, genel olarak algılanan bir tehlike veya tehdide karşı vücudumuzda yaşanan fiziksel ve psikolojik, bize kötü hissettiren değişim ve tepkiler olarak tanımlanabilir. Kişilere sorulduğunda ise muhtemelen herkes kendi başından geçen bir tecrübeyi göz önüne alarak bu soruyu cevaplayacağından, korku daha çok o bireyde oluşturduğu tepkiyle tanımlanacaktır.
Fight or flight, ‘savaş ya da kaç’ tepkisi genel olarak korkuya verilen ilk iki reaksiyondan biridir. Buna birde freeze, yani ‘donakalma’ tepkisi de eklenir ve herhangi bir tehdit yada tehlikede insanların ve hayvanların verdiği en yaygın üç tepki olarak öne çıkar.
Bilimsel olarak, korkunun hayvanlarında hissettiği bir duygu olup olmadığı tanımlanamamıştır. Bunun asıl nedeni insanlar olarak her tecrübemizi oldukça karmaşık yollardan anlamamış olmamız ve tanımlamamız, ve çoğu zaman hayvanların aynı kapasiteye sahip olmamasıdır. Korku çoğu zaman insanlarda sadece bir tetikleyiciye verilen fiziksel tepkinin ötesinde duygusal davranışlara yol açar. Şimdinin ötesinde olan, geleceğe dair bir endişe, kaygı ve beklenti davranışları ortaya çıkar. Hayvanlar ise bizim sahip olduğumuz algılama, tanımlama ve iletişim becerilerinden yoksun oldukları için, bir tehlike karşısında verdikleri tepkiyi tam olarak bize aktaramazlar, bu nedenle bizim elimizdekiler de çoğu zaman tahminlerden ibarettir.
Konunun basitleştirilmiş hali şöyledir, kimyasal ve biyolojik olarak korku vücûdumuzda üretilen adrenalin gibi hormonlar ve kalp atışında artış gibi tepkiler üzenden tanımlandığında, benzer tepkiler farklı canlılarda da bulunabilir. Ancak bizim için sadece o an verilen tepkiden ötesinde reaksiyonlara sebep olan korku, bir hayvanda sadece o an için kaçma, savunma yada uzak durma tepkilerinden ibaret olabilir. Hayvanlar için anlık bir içgüdü olarak tanımlanabilir.
Korkunun nasıl ve neden ortaya çıktığı, genetik olarak varlığına dair araştırmalar devam etmekte, tanımlar hala tam olarak yapılamamaktadır. Ancak korkunun tanımı ne olursa olsun, insanların korkuyla diğer canlılardan çok daha farklı bir ilişkisi olduğunu reddedilemez.
Doğada doğrudan hayatta kalma amacına hizmet etmeyen, sadece eğlence için yapılan davranışlar bir sürü hayvan türünde gözlemlenir. Ancak bu davranışlar çoğu zaman o hayvanın yavruluğunda öğrendiği ve yer yer yetişkinliğinde de sergilediği oyuncu hareketlerdir. İnsanların eğlence anlayışı da çoğu yönden benzer olsada, bu her zaman geçerli değildir.
Korkunun varoluş nedenini çoğu zaman bir hayatta kalma mekanizması olarak açıklayabiliriz. Bu hayvanlarda da insanlarda da korkunun en büyük işlevi olarak görünmekte, o canlının tehlikelerden uzaklaşması ve hayatta kalması. Peki korku yada dehşete vücûdumuzun verdiği bu refleksler, nasıl oluyor da bazılarımızın eğlencesi haline geliyor?
Beynimizin kurgusal yada gerçek bir tehlikeye verdiği tepki kimyasal açıdan aynı. Gerçek yada hayali farketmeden aynı şekilde korkuyor. Vücûdumuzun verdiği bu tepki bu kadar şiddetli ve gerçek iken, film ve edebiyat gibi sanat dallarının ‘korku’ türleri her geçen gün daha da popüler hale gelmekte. Bir insan neden bilerek ve isteyerek korkuyor?
Johns Hopkins üniversitesinden Profesör Haiyang Yang’e göre stimülasyon, ilk başta gelen teori. Çoğu canlının iyi bir yaşam sürebilmesi için belirli bir derecede zihinsel ve bedensel uyarıcıya ihtiyacı vardır. İnsanların özellikle en geniş yelpazedeki kapasitesini göz önüne aldığımızda, en büyük neden olarak kişinin hissettiği stimülasyon ihtiyacı öne çıkıyor.
Örnek olarak bir korku filminde kişi hem hissetiği korku hemde filmin sonunda ana karakterin kurtulması ile gelen neşe ve rahatlama ile oturduğu yerden oldukça farklı duygu ve tepkiler vermiş olup, ihtiyaç duyduğu uyarıcıları almış oluyor.
Buna ek olarak, her ne kadar beynimizin verdiği fiziksel ve kimyasal tepki aynı olsada, bir aşamada izlediğimiz filmin yada oynadığımız oyunun gerçek olmadığının farkındayız. Buda bize hem bir güven hemde kontrol duygusu sağlıyor. Ekrandaki zombinin üstümüze atlamayacağının farkındayız, bu hem bize bir güven vermekte, hemde gerçekte başımıza gelmeyen bir olayı tecrübe ettiğimiz için heyecan duyuyoruz. Bu davranışımızı kontrol edebilmemiz de bizi korkunun fanları yapan en önemli nedenlerden biri oluyor.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Korku
İnsanı insan yapan, ona bedensel bir yaratık olduğu hatırlatan çeşitli duygu ve davranışlar vardır. Elbette insanı diğer canlılardan ayıran akıl ve düşünce becerisi başta gelmekte, bu becerileri ile ürettiği, başardığı her şey onu eşsiz hale getirmektedir.
Bu farklılıklar sadece üstün derece alet üretebilmek ve kullanmak gibi bariz farklılıklarla sınırlı da değildir. Hatta bizi hayvanlardan ayıran, yüzeysel sayılabilecek becerilerden çok daha derine giden, ilk bakışta kendini belli etmeyen ‘sistemsel’ farklılıklarımızın etkisi de oldukça büyüktür.
Korku, genel olarak algılanan bir tehlike veya tehdide karşı vücudumuzda yaşanan fiziksel ve psikolojik, bize kötü hissettiren değişim ve tepkiler olarak tanımlanabilir. Kişilere sorulduğunda ise muhtemelen herkes kendi başından geçen bir tecrübeyi göz önüne alarak bu soruyu cevaplayacağından, korku daha çok o bireyde oluşturduğu tepkiyle tanımlanacaktır.
Fight or flight, ‘savaş ya da kaç’ tepkisi genel olarak korkuya verilen ilk iki reaksiyondan biridir. Buna birde freeze, yani ‘donakalma’ tepkisi de eklenir ve herhangi bir tehdit yada tehlikede insanların ve hayvanların verdiği en yaygın üç tepki olarak öne çıkar.
Bilimsel olarak, korkunun hayvanlarında hissettiği bir duygu olup olmadığı tanımlanamamıştır. Bunun asıl nedeni insanlar olarak her tecrübemizi oldukça karmaşık yollardan anlamamış olmamız ve tanımlamamız, ve çoğu zaman hayvanların aynı kapasiteye sahip olmamasıdır. Korku çoğu zaman insanlarda sadece bir tetikleyiciye verilen fiziksel tepkinin ötesinde duygusal davranışlara yol açar. Şimdinin ötesinde olan, geleceğe dair bir endişe, kaygı ve beklenti davranışları ortaya çıkar. Hayvanlar ise bizim sahip olduğumuz algılama, tanımlama ve iletişim becerilerinden yoksun oldukları için, bir tehlike karşısında verdikleri tepkiyi tam olarak bize aktaramazlar, bu nedenle bizim elimizdekiler de çoğu zaman tahminlerden ibarettir.
Konunun basitleştirilmiş hali şöyledir, kimyasal ve biyolojik olarak korku vücûdumuzda üretilen adrenalin gibi hormonlar ve kalp atışında artış gibi tepkiler üzenden tanımlandığında, benzer tepkiler farklı canlılarda da bulunabilir. Ancak bizim için sadece o an verilen tepkiden ötesinde reaksiyonlara sebep olan korku, bir hayvanda sadece o an için kaçma, savunma yada uzak durma tepkilerinden ibaret olabilir. Hayvanlar için anlık bir içgüdü olarak tanımlanabilir.
Korkunun nasıl ve neden ortaya çıktığı, genetik olarak varlığına dair araştırmalar devam etmekte, tanımlar hala tam olarak yapılamamaktadır. Ancak korkunun tanımı ne olursa olsun, insanların korkuyla diğer canlılardan çok daha farklı bir ilişkisi olduğunu reddedilemez.
Doğada doğrudan hayatta kalma amacına hizmet etmeyen, sadece eğlence için yapılan davranışlar bir sürü hayvan türünde gözlemlenir. Ancak bu davranışlar çoğu zaman o hayvanın yavruluğunda öğrendiği ve yer yer yetişkinliğinde de sergilediği oyuncu hareketlerdir. İnsanların eğlence anlayışı da çoğu yönden benzer olsada, bu her zaman geçerli değildir.
Korkunun varoluş nedenini çoğu zaman bir hayatta kalma mekanizması olarak açıklayabiliriz. Bu hayvanlarda da insanlarda da korkunun en büyük işlevi olarak görünmekte, o canlının tehlikelerden uzaklaşması ve hayatta kalması. Peki korku yada dehşete vücûdumuzun verdiği bu refleksler, nasıl oluyor da bazılarımızın eğlencesi haline geliyor?
Beynimizin kurgusal yada gerçek bir tehlikeye verdiği tepki kimyasal açıdan aynı. Gerçek yada hayali farketmeden aynı şekilde korkuyor. Vücûdumuzun verdiği bu tepki bu kadar şiddetli ve gerçek iken, film ve edebiyat gibi sanat dallarının ‘korku’ türleri her geçen gün daha da popüler hale gelmekte. Bir insan neden bilerek ve isteyerek korkuyor?
Johns Hopkins üniversitesinden Profesör Haiyang Yang’e göre stimülasyon, ilk başta gelen teori. Çoğu canlının iyi bir yaşam sürebilmesi için belirli bir derecede zihinsel ve bedensel uyarıcıya ihtiyacı vardır. İnsanların özellikle en geniş yelpazedeki kapasitesini göz önüne aldığımızda, en büyük neden olarak kişinin hissettiği stimülasyon ihtiyacı öne çıkıyor.
Örnek olarak bir korku filminde kişi hem hissetiği korku hemde filmin sonunda ana karakterin kurtulması ile gelen neşe ve rahatlama ile oturduğu yerden oldukça farklı duygu ve tepkiler vermiş olup, ihtiyaç duyduğu uyarıcıları almış oluyor.
Buna ek olarak, her ne kadar beynimizin verdiği fiziksel ve kimyasal tepki aynı olsada, bir aşamada izlediğimiz filmin yada oynadığımız oyunun gerçek olmadığının farkındayız. Buda bize hem bir güven hemde kontrol duygusu sağlıyor. Ekrandaki zombinin üstümüze atlamayacağının farkındayız, bu hem bize bir güven vermekte, hemde gerçekte başımıza gelmeyen bir olayı tecrübe ettiğimiz için heyecan duyuyoruz. Bu davranışımızı kontrol edebilmemiz de bizi korkunun fanları yapan en önemli nedenlerden biri oluyor.