Sokaktan birisi çevrilse ve sevdiği çeşitli yiyecek ve içecekler sorulsa, çikolatanın o sorulardan birinin cevabı olması ihtimali haylice yüksektir.
Hem küçüklerin hemde büyüklerin sevdiği, yaygınlaştığı tarihlerden itibaren çeşitli tatlılarda kendine yer bulan, hala günümüzde yeni ve eski tariflerde kendine yer bulan çikolata geçmişten günümüze hayatımızın mutfak dışında da pek çok alanında bir rol oynamakta.
Günümüzde gelişmiş iletişim yöntemleri ve hızlı ulaşım araçları sayesinde işleyen, tüm dünyayı saran geniş ticaret ağları bize çok çeşitli gıda ve eşyaları bize bolca ve devamlı şekilde ulaşılabilir durumda. Bu bize bazen sanki her şey aslında her zaman, her yerdeymiş algısını yaratabiliyor. Klasik ‘Kanuni neden domates yemeden öldü?’ sorusu aslında bu iki problem için de bir cevap; çünkü domatesin anavatanı Amerika kıtasıdır. Mısır, fasulye, patates, fıstık ve çikolata, yeni dünyanın keşfi ile ilk kez dünyanın kalanına yayılmaya başlamıştır.
İtimil, geçmişi tarih öncesine kadar geriye giden bir yiyecektir. Orta Amerika’da, Meksika’nın altından başlayıp güneye doğru inen ülkeleri kapsayan Mezoamerika, Amerika kıtasında özellikle Kolomb öncesinde bir kültür merkezi olarak tanımlanabilecek bir bölgeydi. Kakao ağaçları ilk burada Olmekler olduğu düşünülen bir grup tarafından yetiştirilmiş, Mayalarda bu ağaçtaki meyveleri yiyen hayvanları görmüşlerdir.
Farklı topluluklarda farklı efsanelerle bu yiyeceğin onlara bahşedildiği anlatılır. Sonrasında Mayalar milattan sonra 600 yılında ilk çikolatalı içeceği yaparlar. Kültürlerinde bu içecek oldukça özel bir yere sahip olup, soyluların içeceği olarak bilinir. Sıradan ve daha düşük rütbeli insanlar bu içeceği ancak özel durumlarda yada ödüllendirildiklerinde tüketebilirlerdi. Uzunca bir süre, çikolata sadece içilen bir şekilde hazırlanmıştır. Yerliler su ile karıştırdıkları öğütülmüş kakao çekirdeklerinin yanına mısır nişastası, vanilya, bal ve çeşitli baharatlar gibi başka malzemeler eklerler ve soğuk şekilde içerlerdi. Xocoatl isimli bu içecek onların dilinde ‘acı içki’ anlamına gelmekteydi. Yeni kaşifler ilk geldiklerinde onlara da süslü altın kadehlerde servis edilmiştir.
Kakao yerlilerin hayatlarının her bölümünde çok önemli bir yere sahipti. Kakao çekirdekleri ritüellerde kullanılıyor, para birimi olarak geçiyordu. Hem besinsel, hem kültürel, hemde ekonomik olarak önemli olan kakao, İspanyollar tarafından Avrupa’ya götürülmüş, burada şekerle karıştırılarak hazırlanan bir içecek olmuştur. Neredeyse bir asır sonrasında ise Avrupa’da çikolata evleri ortaya çıkmış, eritilmek üzere katı çikolata satmaktaydı.
Çikolata asasen kakao ağacının çekirdeklerinden üretilir. Bu çekirdeklerin doğal hali inanılmaz derecede acıdır. Bugün neredeyse ‘tatlı’ kelimesiyle eşdeğer olan çikolatanın sevdiğimiz haline gelmesi için çeşitli aşamalardan geçirilmesi gerekmektedir.
Genelde çekirdekler fermente edilmekte, sonrasında kurutulmakta ve sonrasında kavrulmaktadırlar. Şeker eklenerek daha tatlı hale getirilip daha sonrasında süt eklenerek bitter, sütlü yada beyaz çikolata yapılabilmektedir.
Çikolata dünyanın geri kalanına tıpkı diğer Amerikan ürünleri gibi zamanla yayılmış, sanayi devrimi ile beraber neredeyse tüm dünyaya iklimin elverdiği yerlerde üretilecek şekilde yayılmıştır.
18. ve 19. yüzyıllarda makineleşme ile çikolata yapma biçimleri de değişip gelişmiştir. 1890’lara gelindiğinde eskiye oranla aynı işgücü ile yaklaşık 50 kat daha fazla çikolata üretilebilmekteydi. Bu aynı zamanda kökeni Avrupa olmasada günümüzde Alman ve İsveç gibi yerlerin ünlü çikolatalarının yapımlarını geliştip kusursuzlaştırdıkları tarihlerdir.
Çikolata artık günümüzde sadece özel günlerde değil, insanın canı tatlı istediğinde ağzına atabileceği kadar yaygınlaşmış bir yiyecek. İlk başlarda sadece içeceği yapılabilirken gelişen teknoloji ve teknikler ile katı yada toz haline de getirilmiş, bu sayede kullanım şekli ve yeri oldukça artmıştır. Pastalardan, kahveye ve şekerlere pek çok yiyeceğe tat vermekte, hatta günümüzde artık yiyecek bile olmayan objelerde bir koku çeşidi olarak bile karşımıza çıkmakta.
Çikolatanın mutluluk hormonlarını arttırdığı testlerle de doğrulanmış bir duygudur, ki belkide bu yüzden hem mutlu hemde mutsuz anlarda hep elimizin gittiği bir yiyecek olmuştur.
Özel günlerde çoğu kişinin elinde ya bir hediye yada ikram olarak yerini bulan çikolata popülerliğini uzun süredir kaybetmedi ve kaybedecek gibi de durmuyor. İster heyecanlı bir buluşmada ister koltukta bir kahvenin yanında, çikolata hayatımızda hep aradığımız, küçük bir mutluluk.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Çikolata
Sokaktan birisi çevrilse ve sevdiği çeşitli yiyecek ve içecekler sorulsa, çikolatanın o sorulardan birinin cevabı olması ihtimali haylice yüksektir.
Hem küçüklerin hemde büyüklerin sevdiği, yaygınlaştığı tarihlerden itibaren çeşitli tatlılarda kendine yer bulan, hala günümüzde yeni ve eski tariflerde kendine yer bulan çikolata geçmişten günümüze hayatımızın mutfak dışında da pek çok alanında bir rol oynamakta.
Günümüzde gelişmiş iletişim yöntemleri ve hızlı ulaşım araçları sayesinde işleyen, tüm dünyayı saran geniş ticaret ağları bize çok çeşitli gıda ve eşyaları bize bolca ve devamlı şekilde ulaşılabilir durumda. Bu bize bazen sanki her şey aslında her zaman, her yerdeymiş algısını yaratabiliyor. Klasik ‘Kanuni neden domates yemeden öldü?’ sorusu aslında bu iki problem için de bir cevap; çünkü domatesin anavatanı Amerika kıtasıdır. Mısır, fasulye, patates, fıstık ve çikolata, yeni dünyanın keşfi ile ilk kez dünyanın kalanına yayılmaya başlamıştır.
İtimil, geçmişi tarih öncesine kadar geriye giden bir yiyecektir. Orta Amerika’da, Meksika’nın altından başlayıp güneye doğru inen ülkeleri kapsayan Mezoamerika, Amerika kıtasında özellikle Kolomb öncesinde bir kültür merkezi olarak tanımlanabilecek bir bölgeydi. Kakao ağaçları ilk burada Olmekler olduğu düşünülen bir grup tarafından yetiştirilmiş, Mayalarda bu ağaçtaki meyveleri yiyen hayvanları görmüşlerdir.
Farklı topluluklarda farklı efsanelerle bu yiyeceğin onlara bahşedildiği anlatılır. Sonrasında Mayalar milattan sonra 600 yılında ilk çikolatalı içeceği yaparlar. Kültürlerinde bu içecek oldukça özel bir yere sahip olup, soyluların içeceği olarak bilinir. Sıradan ve daha düşük rütbeli insanlar bu içeceği ancak özel durumlarda yada ödüllendirildiklerinde tüketebilirlerdi. Uzunca bir süre, çikolata sadece içilen bir şekilde hazırlanmıştır. Yerliler su ile karıştırdıkları öğütülmüş kakao çekirdeklerinin yanına mısır nişastası, vanilya, bal ve çeşitli baharatlar gibi başka malzemeler eklerler ve soğuk şekilde içerlerdi. Xocoatl isimli bu içecek onların dilinde ‘acı içki’ anlamına gelmekteydi. Yeni kaşifler ilk geldiklerinde onlara da süslü altın kadehlerde servis edilmiştir.
Kakao yerlilerin hayatlarının her bölümünde çok önemli bir yere sahipti. Kakao çekirdekleri ritüellerde kullanılıyor, para birimi olarak geçiyordu. Hem besinsel, hem kültürel, hemde ekonomik olarak önemli olan kakao, İspanyollar tarafından Avrupa’ya götürülmüş, burada şekerle karıştırılarak hazırlanan bir içecek olmuştur. Neredeyse bir asır sonrasında ise Avrupa’da çikolata evleri ortaya çıkmış, eritilmek üzere katı çikolata satmaktaydı.
Çikolata asasen kakao ağacının çekirdeklerinden üretilir. Bu çekirdeklerin doğal hali inanılmaz derecede acıdır. Bugün neredeyse ‘tatlı’ kelimesiyle eşdeğer olan çikolatanın sevdiğimiz haline gelmesi için çeşitli aşamalardan geçirilmesi gerekmektedir.
Genelde çekirdekler fermente edilmekte, sonrasında kurutulmakta ve sonrasında kavrulmaktadırlar. Şeker eklenerek daha tatlı hale getirilip daha sonrasında süt eklenerek bitter, sütlü yada beyaz çikolata yapılabilmektedir.
Çikolata dünyanın geri kalanına tıpkı diğer Amerikan ürünleri gibi zamanla yayılmış, sanayi devrimi ile beraber neredeyse tüm dünyaya iklimin elverdiği yerlerde üretilecek şekilde yayılmıştır.
18. ve 19. yüzyıllarda makineleşme ile çikolata yapma biçimleri de değişip gelişmiştir. 1890’lara gelindiğinde eskiye oranla aynı işgücü ile yaklaşık 50 kat daha fazla çikolata üretilebilmekteydi. Bu aynı zamanda kökeni Avrupa olmasada günümüzde Alman ve İsveç gibi yerlerin ünlü çikolatalarının yapımlarını geliştip kusursuzlaştırdıkları tarihlerdir.
Çikolata artık günümüzde sadece özel günlerde değil, insanın canı tatlı istediğinde ağzına atabileceği kadar yaygınlaşmış bir yiyecek. İlk başlarda sadece içeceği yapılabilirken gelişen teknoloji ve teknikler ile katı yada toz haline de getirilmiş, bu sayede kullanım şekli ve yeri oldukça artmıştır. Pastalardan, kahveye ve şekerlere pek çok yiyeceğe tat vermekte, hatta günümüzde artık yiyecek bile olmayan objelerde bir koku çeşidi olarak bile karşımıza çıkmakta.
Çikolatanın mutluluk hormonlarını arttırdığı testlerle de doğrulanmış bir duygudur, ki belkide bu yüzden hem mutlu hemde mutsuz anlarda hep elimizin gittiği bir yiyecek olmuştur.
Özel günlerde çoğu kişinin elinde ya bir hediye yada ikram olarak yerini bulan çikolata popülerliğini uzun süredir kaybetmedi ve kaybedecek gibi de durmuyor. İster heyecanlı bir buluşmada ister koltukta bir kahvenin yanında, çikolata hayatımızda hep aradığımız, küçük bir mutluluk.