Dünya’da bir şekilde ayakta duran her milletin başından geçen türlü savaşlar, badireler, sıkıntılar ve sonunda da kurtuluş ve sevinçler, o milletin kimliğini belirler. Üstünde yaşadığı toprağa nereden nasıl geldiği, orayı nasıl yurdu yaptığı ve ne fedakarlıklarla elinde tuttuğu o milletin dününü ve bugününü tanımlar.
Bugün Türkiye topraklarına yaşayan Türklerin kökeni yüzyıllar öncesinden Asya’dan Anadolu’ya yeni bir yurt arayan kavimlerdi. Buraya geldiler, beyliklerden devlet oldular, dağıldılar yeniden kuruldular. Yüzyıllar boyunca Anadolu’nun tek sahibi oldular, yine işgal altına girdiler ama dağılmayı, yok olmayı reddettiler.
Bu yüzyıllarla ölçülen tarihte Bursa’nın önemi, yeri özeldir. Anadolu’nun batısında, Türklerin bu toprakları kalıcı şekilde Türk yurdu yapmasında fethi önemli bir kaleydi. İmparatorluğun yolunda henüz beylik iken Osmanlı’yı bir devlet yapan, Osman Gazi’nin ölüm döşeğinde hasretiyle beklediği yerdir Bursa.
1326’da fethedildikten sonra 35 yıl boyunca yeni kurulan ve büyüyen devletin başkenti olmuş, başkentlik Edirne ve sonra da İstanbul’a gitsede Osmanlı’nın başta olduğu süre boyunca gördüğü değer azalmamıştır.
Dünya savaşının başlamasıyla tüm imparatorluk zor günlere girmiş, geri toprak kazanma hayalleri kısa sürede eldekini de kaybetmeme mücadelesine dönmüştür. Yitirilen onca cana rağmen bir zamanların dünyaya hükmeden imparatorluğu savaşı kaybetmiş, İstanbul yönetimi yenilgiyi iliklerine kadar hissettiği Mondros Ateş Antlaşması’nı imzalamıştır.
Sonrasında yaşananlar Anadolu’nun tarihi boyunca yaşadığı en kanlı ve acılı dönemlerinden biri olmuştur. İmzalanan ateşkes antlaşmasının bariz şekilde işgale davet eden maddeleri bahane edilerek düşman ilk kez 1919’da İzmir’e ayak basmış, Anadolu’nun artık elden gitti gidecek olduğunu herkese göstermiştir.
İşgal daha sonra Anadolu’nun kalanına da yayılmış, Bursa’da konumunun önemi başta olmak üzere ilk işgal edilen yerlerden olmuştur. Süreçte Yunan askerinin işgal süresince en büyük destekçisi olan İngilizlerde bu işgalde bulunmuş, Milne Hattı İngiliz general Sir George Milne tarafından Yunan ve Türk çatışmasını önlemek için işgal kuvvetlerinin gerisinde kalacağı bir sınır olarak öne sürülmüştür ancak elbette Yunan ordusu ilerlemeye devam etmiştir. Onlara yardım olarak İngilizler 25 Haziran’da Mudanya’ya, 30 Haziran’da da Gemlik’e asker çıkarmışlardır. Yunan ordusu ise 30 Haziran’da Balıkesir’i işgal etmiş, 8 Temmuz 1920’de Bursa’ya ayak basmıştır.
56. Tümen komutanı Albay Bekir Sami Bey, Bursa’nın işgale karşı son direnişi olarak öne çıkmış ancak elindeki gücün İngiliz ve Yunan kuvvetlerine yetmeyeceğinin de farkında olarak, amacı halka sahipsiz olmadıklarını hatırlatmak olmuştur. Ancak o ana kadar hem halk hem ordu içinde yaygınlaşan Yunan ordusunun Hilafet’le ortak olup geldiği propagandaları sebebiyle, Bursa Yunan’ın eline hiç savaş çıkmadan bırakılmıştır.
Bursa’nın bu kadar kolay kaybedilmesi milli mücadele hareketi içinde büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Bu kadar köklü, Türk’ün başkenti olmuş bit şehrin insanının işgalden sadece bir kaç ay sonra saltanata bağlılık mitingi yapması, halkın ne kadar derin ve uzun süredir altında olduğu dini propagandanın etkisini göstermiştir. Vatansever din adamları ve sivil örgütlenme uzun bir süre boyunca işgal kuvvetleri tarafından sindirilmiştir.
İşgal dönemi boyunca şehirde Türkçe kitap ve gazeteler yasaklandı, Yunan ordusu buradayken hemde giderken şehri çeşitli eziyet, yağma ve kırımdan geçirdi.
30 Ağustos’tan sonra büyük ölçüde dağıtılmış olan Yunan ordusunun ardından Türk ordusu yurdu tamamen temizlemek için taarruza geçmiştir. İzmir’in kurtuluşundan sonra 10 Eylül’de Bursa için harekete geçilmiş, işgal kuvvetleri ile girilen silahlı çatışmalarda milis kuvvetlerinin de desteğiyle Yunan çekilmeye zorlanmıştır. 3. Kolordu 11 Eylül 1922 sabahı girmiş, Bursa 2 yıl, 2 ay ve 2 gün sonra yeniden bir Türk şehri olmuştur.
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
EDA SARI
Bursa’nın Kurtuluşu
Dünya’da bir şekilde ayakta duran her milletin başından geçen türlü savaşlar, badireler, sıkıntılar ve sonunda da kurtuluş ve sevinçler, o milletin kimliğini belirler. Üstünde yaşadığı toprağa nereden nasıl geldiği, orayı nasıl yurdu yaptığı ve ne fedakarlıklarla elinde tuttuğu o milletin dününü ve bugününü tanımlar.
Bugün Türkiye topraklarına yaşayan Türklerin kökeni yüzyıllar öncesinden Asya’dan Anadolu’ya yeni bir yurt arayan kavimlerdi. Buraya geldiler, beyliklerden devlet oldular, dağıldılar yeniden kuruldular. Yüzyıllar boyunca Anadolu’nun tek sahibi oldular, yine işgal altına girdiler ama dağılmayı, yok olmayı reddettiler.
Bu yüzyıllarla ölçülen tarihte Bursa’nın önemi, yeri özeldir. Anadolu’nun batısında, Türklerin bu toprakları kalıcı şekilde Türk yurdu yapmasında fethi önemli bir kaleydi. İmparatorluğun yolunda henüz beylik iken Osmanlı’yı bir devlet yapan, Osman Gazi’nin ölüm döşeğinde hasretiyle beklediği yerdir Bursa.
1326’da fethedildikten sonra 35 yıl boyunca yeni kurulan ve büyüyen devletin başkenti olmuş, başkentlik Edirne ve sonra da İstanbul’a gitsede Osmanlı’nın başta olduğu süre boyunca gördüğü değer azalmamıştır.
Dünya savaşının başlamasıyla tüm imparatorluk zor günlere girmiş, geri toprak kazanma hayalleri kısa sürede eldekini de kaybetmeme mücadelesine dönmüştür. Yitirilen onca cana rağmen bir zamanların dünyaya hükmeden imparatorluğu savaşı kaybetmiş, İstanbul yönetimi yenilgiyi iliklerine kadar hissettiği Mondros Ateş Antlaşması’nı imzalamıştır.
Sonrasında yaşananlar Anadolu’nun tarihi boyunca yaşadığı en kanlı ve acılı dönemlerinden biri olmuştur. İmzalanan ateşkes antlaşmasının bariz şekilde işgale davet eden maddeleri bahane edilerek düşman ilk kez 1919’da İzmir’e ayak basmış, Anadolu’nun artık elden gitti gidecek olduğunu herkese göstermiştir.
İşgal daha sonra Anadolu’nun kalanına da yayılmış, Bursa’da konumunun önemi başta olmak üzere ilk işgal edilen yerlerden olmuştur. Süreçte Yunan askerinin işgal süresince en büyük destekçisi olan İngilizlerde bu işgalde bulunmuş, Milne Hattı İngiliz general Sir George Milne tarafından Yunan ve Türk çatışmasını önlemek için işgal kuvvetlerinin gerisinde kalacağı bir sınır olarak öne sürülmüştür ancak elbette Yunan ordusu ilerlemeye devam etmiştir. Onlara yardım olarak İngilizler 25 Haziran’da Mudanya’ya, 30 Haziran’da da Gemlik’e asker çıkarmışlardır. Yunan ordusu ise 30 Haziran’da Balıkesir’i işgal etmiş, 8 Temmuz 1920’de Bursa’ya ayak basmıştır.
56. Tümen komutanı Albay Bekir Sami Bey, Bursa’nın işgale karşı son direnişi olarak öne çıkmış ancak elindeki gücün İngiliz ve Yunan kuvvetlerine yetmeyeceğinin de farkında olarak, amacı halka sahipsiz olmadıklarını hatırlatmak olmuştur. Ancak o ana kadar hem halk hem ordu içinde yaygınlaşan Yunan ordusunun Hilafet’le ortak olup geldiği propagandaları sebebiyle, Bursa Yunan’ın eline hiç savaş çıkmadan bırakılmıştır.
Bursa’nın bu kadar kolay kaybedilmesi milli mücadele hareketi içinde büyük bir hayal kırıklığı olmuştur. Bu kadar köklü, Türk’ün başkenti olmuş bit şehrin insanının işgalden sadece bir kaç ay sonra saltanata bağlılık mitingi yapması, halkın ne kadar derin ve uzun süredir altında olduğu dini propagandanın etkisini göstermiştir. Vatansever din adamları ve sivil örgütlenme uzun bir süre boyunca işgal kuvvetleri tarafından sindirilmiştir.
İşgal dönemi boyunca şehirde Türkçe kitap ve gazeteler yasaklandı, Yunan ordusu buradayken hemde giderken şehri çeşitli eziyet, yağma ve kırımdan geçirdi.
30 Ağustos’tan sonra büyük ölçüde dağıtılmış olan Yunan ordusunun ardından Türk ordusu yurdu tamamen temizlemek için taarruza geçmiştir. İzmir’in kurtuluşundan sonra 10 Eylül’de Bursa için harekete geçilmiş, işgal kuvvetleri ile girilen silahlı çatışmalarda milis kuvvetlerinin de desteğiyle Yunan çekilmeye zorlanmıştır. 3. Kolordu 11 Eylül 1922 sabahı girmiş, Bursa 2 yıl, 2 ay ve 2 gün sonra yeniden bir Türk şehri olmuştur.