SON DAKİKA
Hava Durumu

Arkeoloji ve Bursa

Yazının Giriş Tarihi: 13.04.2025 22:02
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.04.2025 22:02

İnsanlar her zaman yaşamlarında şimdiye, geleceğe ve geçmişe dair merak içerisinde olan varlıklardır. Bilinmeyeni açığa çıkarmak ve anlama isteği insanın hayatı boyunca hissettiği bir güdüdür. Bu ihtiyacı en güçlü hissedenlerse harekete geçer ve merak ettikleri soruların cevaplarının peşine düşer.

İnsanlık tarihi ise bu sorulan soruların oldukça büyük bir bölümünün konusudur. Her ne kadar günümüzde özellikle son dönemlerde genel toplumunun tarihe olan ilgisi artsada, bu ilgi ve popüler kültürdeki yansıması insanlık tarihinin tamamı düşünüldüğünde çok sınırlı, hatta yakın tarih denilebilecek bir alanda kalıyor. Her ne kadar tarihin yazıyla başladığı oldukça yaygın bir söylem olsada, aslında insanlık tarihi hem alan ve mekan, hem de zaman olarak çok geniş bir kapsama sahip.

Tarihöncesi olarak adlandırılan zaman dilimi yazının icadından öncesini, dolayısıyla yazılı kaynakların bulunmadığı dönemi ifade eder. Bu dönemlere ait soru işaretlerini cevaplayacak yazılı kaynaklar, o dönemin tarihçileri tarafından günümüze kadar ulaşmış eserler yada hala ağızdan ağıza dolaşan destan ve efsaneler yoktur. Bu nedenle bu dönemlere ait cevaplar için elde kalan son seçenek çeşitli coğrafi konumda saklı kalmış olabilecek somut bulguların bulunması ve analiz edilmesidir.

İsim kökeni Yunanca “çok eski, antik” anlamına gelen arkhaios kelimesinin “antik tarih”’e çevrilebilecek arkhailogia kelimesine döndürülmesinden gelen arkeoloji, Türkçe’ye ilk başta yanlış bir çeviri olarak “kazıbilim” olarak geçmiştir. Bu bilim dalının mensupları Arkeologlar, oldukça uzun zamandır insanlık tarihinin bulanık bölgelerinin daha iyi bilinebilmesi için uğraşmaktalar.

Arkeoloji, insanların antik ve yakın tarihine ait maddesel bulguları bulup gün yüzüne çıkaran ve inceleyen bilim dalıdır. Çalışmalar belirli arkeolojik yöntemlerin protokollerini uygulayarak yapılır ve elde edilen bilgilerin en iyi şekilde yorumlanması için sosyoloji, tarih, coğrafya, antropoloji, filoloji, nümizmatik ve benzeri bilim dallarından faydalanır. Arkeoloji sadece toprak kazıp gömülü maddeleri çıkarmaktan çok daha fazlasıdır. Özellikle yazının olmadığı dönemlere ait bilgilerimiz neredeyse sadece arkeoloji dalından gelmektedir.

Yapılan her arkeolojik çalışma tıpkı diğer bilim dallarında olduğu gibi aslında insanlığın bütününe fayda eden bir şeydir. Ancak belirli bir coğrafya, zaman yada topluluk üzerine yapılan araştırmalar elbette o mercek altındaki grup için daha değerli olacaktır.

Bursa ilinin insan tarihi oldukça geriye uzanmaktadır. Şehrin hem merkezinde hemde çevre bölgelerinde çeşitli höyük ve antik kent kalıntıları bulunmakta, en eskisi Aktopraklık Höyük, M.Ö. yaklaşık 8500 yıl öncesine kadar uzanan bir tarihe sahip. Bursa, Bursa olmadan önce burada yaşayan insanların kurduğu köy ve yapılar arkalarından sonraki bin yıllar boyunca farklı medeniyet ve uygarlıklar tarafından kimi zaman geliştirilip kullanılacak, daha sonra unutulacak ve günümüzde şehrin geçmişindeki bir dönemin değerli hazinesi olarak bazı soruları cevaplayacak, belki çok daha fazlasını ortaya çıkaracaktır.

Arkeolojinin, ve arkeologların görevi sadece bulmakla da bitmemekte. Daha sonrasında bulunan ve analiz edilen bulguların doğru şekilde saklanmasında doğrudan rol oynamaktalar. Müzelerde bu uğraşların, elde edilen bulgu ve bilgilerin muhafazasında ve halka aktarılmasında ise çok önemli olan mekan olarak görev yapmakta.

Özellikle Bursa merkezli olarak Bursa Arkeoloji Müzesi, hem Bursa’nın yerel tarihi hemde Türkiye’nin müzecilik ve arkeoloji tarihinde önemli bir yere sahip. Müzenin ilk başlangıcı Osmanlı döneminde Müze-i Hümayun’a dayanmaktadır. 19 Ağustos 1902’de Müze-i Hümayun’un Bursa şubesi olarak kurulmuştur. İlk önce Bursa Erkek Lisesi’nin bir bölümündeyken zamanla artan eser sayısıyla Yeşil Medrese’ye taşınmıştır. Buranın da küçük gelmesiyle 1972’de Kültür Park’ta yapılan yeni binasına taşınmıştır. 2013 yılında eklemeler ve yenilemeler yapılmış, tekrar ziyarete açılmıştır.

1908 yılında Gustave Mendel tarafından yayınlanan kataloğa göre, o yılda müzede 435 adet Yunan, Roma ve Bizans eseri vardı. Sadece bir yıl sonra bu eserlerin 512’ye kadar çıktığı gözlemlenmiştir. Bu müzenin Bursa’daki konumunun etkilerinden biridir.

Müzenin içinde Orta Miyosen dönemden Paşalar Fosil Yatağı kalıntılarından Doğu Roma dönemine kadar çok çeşitli uygarlıklara ait kalıntılara ve eserlere ev sahipliği yapar. Salon 1’de Miyonsen dönemden Frigya Krallığı’na kadar olan dönemden buluntular sergilenmektedir. Hemen yanındaki Taş Eser Salonu’nda mermer ve taş heykellere bronz Apollon ve Athena heykelleri eşlik eder. Bahçesinde çeşitli heykeller, kabartmalar ve mezar stilleri vardır.

Salon 2 de Arkaik Çağ ve Doğu Roma dönemine ait kalıntılar vardır ve çıkarılanlar Bursa çevresinden bulunmuşlardır. Son olarak Üç Pınar Tümülüsü ve araba buluntularının aslına uygun yeniden yapılmış modelleri sergilenmektedir.

Aktopraklık Höyük Arkeopark başta olmak üzere şehirde çeşitli arkeolojik alanlar bulunmakta ve hepside meraklı ziyaretçilerini geçmişe dair sorular sorup cevaplarını aramaları için ziyaret etmelerini beklemekte.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.