SON DAKİKA
Hava Durumu

#Şeker Hastalığı

YENİŞEHİR YÖREM - Şeker Hastalığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Şeker Hastalığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Sessiz katil: 'Pankreas Kanseri' Haber

Sessiz katil: 'Pankreas Kanseri'

Pankreas kanseri, vücudun sindirim ve kan şekeri dengesini sağlayan önemli bir organ olan pankreasta geliştiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Halit Ziya Dündar, çoğu zaman erken dönemde belirgin bir bulgu göstermediği için, hastalık genellikle ilerlemiş evrelerde teşhis edildiğini söyledi. Bu durum, pankreas kanserini 'sessiz katil' olarak adlandırılmasına neden olduğunu ifade eden Dündar, "Pankreas, sindirim için gerekli enzimleri üretirken aynı zamanda insülin ve glukagon gibi hormonlar da salgılar. Pankreas kanseri, bu organın hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu ortaya çıkar ve genellikle belirti vermeden ilerler. Pankreasın karın içinde derin bir konumda olması nedeniyle, tümör büyüyene kadar ağrı veya başka belirgin şikâyetler ortaya çıkmaz. Bu nedenle erken tanı, hastalığın tedavi edilebilirliğini önemli ölçüde artırır. Ancak ne yazık ki, pankreas kanseri için henüz etkin bir erken tarama testi bulunmamaktadır" dedi. Pankreas kanserinin belirtilerini ise Dündar şöyle sıraladı: "Karın veya sırt bölgesinde ağrı, iştahsızlık ve hızla kilo kaybı, ciltte ve gözlerde sararma (sarılık), idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, bulantı, halsizlik ve sindirim problemleri, bu belirtiler çoğu zaman başka sağlık sorunlarıyla karıştırılabilir, ancak uzun süre devam eden şikâyetlerde bir uzmana başvurulması önemlidir. Pankreas kanseri gelişiminde sigara kullanımı, ailesinde pankreas kanseri öyküsü bulunan kişiler, kronik pankreatit, şeker hastalığı ve aşırı kilo gibi faktörler önemli rol oynar. Bu risk faktörlerine sahip olan kişiler, düzenli sağlık kontrollerini aksatmamalı ve doktorlarıyla bu konuda açıkça konuşmalıdır." Doç. Dr. Dündar, "Pankreas kanserini tamamen önlemek mümkün olmasa da sağlıklı hayat alışkanlıkları, riski önemli ölçüde azaltabilir. Sigara içmemek, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve alkol tüketimini sınırlamak, pankreas kanseri riskini düşürmek için alabileceğimiz basit ama etkili önlemler arasındadır. Pankreas kanserinin tedavi seçenekleri, kanserin evresine bağlı olarak değişir. Erken evrede yapılan cerrahi müdahale, hastalığın tedavi edilebilirliğini artırabilir. Ayrıca kemoterapi, radyoterapi, immünoterapiler ve hedefe yönelik tedaviler de tedavi sürecinde önemli yer tutmaktadır. Her geçen gün pankreas kanseri tedavi yöntemlerinde önemli gelişmeler kaydediliyor. Erken farkındalık ve erken tanı, bu hastalığa karşı mücadelede en güçlü silahlarımızdır. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, hastaların tedavi şansını artıracaktır" dedi.

40 yıl hatırı olan Türk kahvesinin bilinmeyen faydaları Haber

40 yıl hatırı olan Türk kahvesinin bilinmeyen faydaları

Dengeli Türk kahvesi tüketiminin stresten kansere, diş çürümesinden şeker hastalığına kadar birçok faydaları olduğuna dikkat çeken Medicana Bursa Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dyt. Veysel Ciğerli, kahvenin strese iyi geldiğini belirterek, şu bilgileri verdi: "Vücuttaki serbest radikallerin sebep olduğu hücresel hasarlarla mücadele eden antioksidanların kahve tohumu ekstrelerinde bulunur. Oksidatif stresin sebep olduğu hastalıklara karşı antioksidan özelliği sayesinde vücuda yardımcı olabileceği düşünülmektedir. Yapılan araştırmalara göre günde 3 bardak Türk kahvesi tüketen bireylerde karaciğer kanseri riskinin daha az olduğu görülmektedir. Kahvedeki kafeinin karaciğer fibrözü, sirozu ve karaciğer kanserinin gelişiminde rol oynayan dönüştürücü büyüme faktörü beta-1 (TGF-beta1) oluşumunu baskılamasından kaynaklanabileceği ancak bu konuda klinik çalışmaların detaylı olarak yapılması gerektiği vurgulanmıştır." Diş ve cilt sağlığını koruyor Kahvenin antimikrobiyal etkisi olduğunu belirten Uzm. Dyt. Veysel Ciğerli, "Kahve ekstresi, diş çürümesine sebep olan bakterilere karşı engelleyici etkiye sahiptir. Kahvenin yapısındaki kafein jel veya krem şeklinde cilt bakım ürünlerinde yer almaktadır. Kafein cilt üzerine uygulandığında kan damarlarını genişleterek daha zinde ve küçük kırışıklıkları azaltan bir cilt elde edilebilmektedir" dedi. Kahvenin şeker hastalığı riskini de azalttığına dikkat çeken Uzm. Dyt. Veysel Ciğerli, "10 binden fazla erkek veya kadın Finli ya da Hollandalı bireyler üzerinde yapılan saha çalışmalarında, kahve içenlerin içmeyenlere oranla yüzde 50'den daha az Tip-2 diyabet riski taşıdığı ortaya konmuştur" diye konuştu. Tokluk hissini artırıyor, yorgunluğu gideriyor Kahvenin kalp sağlığına da iyi geldiğini anlatan Uzm. Dyt. Veysel Ciğerli, sözlerini şöyle sürdürdü: "Kardiyovasküler, koroner kalp hastalığı ve inme konusunda yararlı etkileri olduğu fakat yüksek alım miktarlarında daha az etkili olduğu çalışmalarda belirtilmiştir. 3-4 bardak kahve tüketimi günlük alınan enerji miktarını düşürmektedir. Ayrıca yapılan rastgele plasebo kontrollü çalışmalarda günde 524 miligram kahve tüketiminin 151 miligram ve daha az tüketenlere göre kiloyu ve yağ kütlesini azalttığı, tokluk hissini artırdığı da belirlenmiştir. Kahvenin merkezi sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olduğu, yorgunluğu giderici ve ağrı kesici etkinliğini arttırabildiği belirlenmiştir." Kahve tüketimi karaciğere de faydalı Kahvenin yapısındaki kafeinin karaciğerde metabolize olduğunu ifade eden Uzm. Dyt. Veysel Ciğerli, "Bu sebeple karaciğer üzerinde çalışmalar yoğundur. Örneğin, kahve tüketimi yağlı karaciğeri önleyebilmektedir. Kahvenin karaciğer trigliseriti ile etkileşime girdiği ortaya konmuştur. Yapılan klinik çalışmalar; yaş, cinsiyet ve diğer faktörler değerlendirilerek kahve tüketiminin metabolik sendrom ile ters ilişkili olduğunu göstermektedir. Hayvan modellerinde ise non-alkolik karaciğer yağlanmasıyla da kafein alımı arasında zıt bir bağlantı olduğu ortaya konmuştur. Ancak kullanılan kahvenin hazırlanışı, miktarı, içimi sırasında şeker kullanımı gibi faktörler bu deneysel sonuçları değiştirebilmektedir. Bu amaçla klinik çalışmaların daha da artması gerekmektedir. Amerikan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanları Kongresi'nde, hamilelikte günde 200 miligramın altında ılımlı bir kafein tüketiminin bebek ve anne için risk oluşturmadığı rapor edilmektedir" diye konuştu.

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor: Haber

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor:

Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, "100 yıllık geçmişimizde diyabet (şeker hastalığı) alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir" dedi.  Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı, Karadeniz Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emin Dinççağ, diyabet hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin diyabetle mücadelede takdir edilecek bir konumda olduğunu ifade eden Dr. Emin Dinççağ, "Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılını kutlarken pek çok alanda değerlendirmeler yapıp, ne kadar yol aldığımızı anlamaya çalışıyoruz. 100 yıllık geçmişimizde diyabet alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Dünyanın pek çok ülkesi ile karşılaştırıldığında diyabet alanında hastalığın farkındalığı, tanı ve tedavisi, gerekli ilaç ve malzeme, yetişmiş insan gücü, sağlık kurumları, sivil toplum örgütleri, araştırma ve geliştirme açısından ihmal edilemeyecek başarılarımızın olduğu ve ileri ülkeler ile rekabet edebilecek düzeyde olduğumuzu görüyoruz. 1955 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin kurulması ile ivme kazanan diyabet çalışmaları, Prof. Dr. Şevki Yener ve Dr. İhsan Aksen gibi diyabet alanında ilgili hocalar vasıtasıyla uluslararası münasebetler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı(gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa'da en fazla diyabetlinin Türkiye'de olduğu bilinmektedir" diye konuştu.  Diyabete bağlı ölümlerin HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı ölümlerden daha fazla olduğunu belirten Dinççağ, "Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız. Sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür" şeklinde konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.