SON DAKİKA
Hava Durumu

#Plak

YENİŞEHİR YÖREM - Plak haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Plak haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Paris'ten Bursa'ya uzanan antika hikayesi Haber

Paris'ten Bursa'ya uzanan antika hikayesi

Kafe işletmecisi Emirhan Demirbağ, dört yıl önce Bursa'ya döndüğünü ve burada yeni bir fikirle yola çıktıklarını belirterek, "Daha önce yurt dışındaydım, buraya geri döndükten sonra eşimle birlikte konsept dükkanlar açma fikri belirdi. Burada topladığımız antikalar ile dükkanlar açıyoruz ve bu çok hoşumuza gidiyor" dedi. Yurt dışından dönüşünde yanında getirdiği eşyaların yıllarca kolilerde beklediğini söyleyen Demirbağ, bu durumun kendisini harekete geçirdiğini ifade ederek "Burada çok fazla antika ve eski eşyalarımız vardı, kendi kıymet verdiğimiz eşyalar kolilerin içinde ziyan olmasını istemedik. Ne kadar süre böyle duracakları belli değildi. Biz de bir yer oluşturalım, burada sergileyelim istedik. Gelen giden eş dost olursa onlarla vakit geçirelim diye düşündük. Sonrasında insanlar ilgi göstermeye başladı, ilk kafe haline geldiği zamanlarda merdivenlerde sıra olmuştu, çok şaşırmıştık" şeklinde konuştu. Başta bir depo gibi düşünülen mekan, kısa sürede dost sohbetlerinden taşarak, nostaljik havasıyla Bursalıların ilgisini çeken bir kafeye dönüştü. Ortaokulda başlayan merak, bir yaşam tarzına dönüştü Koleksiyonculuğa ortaokul sıralarında başladığını anlatan Demirbağ, "Her şeyden önce bu bir merakla başladı. İlk ortaokul yıllarımda eski eşyalara ilgim olmaya başladı. Plaklar, kasetler, daktilo derken bu bir hastalık gibi devam etti. İşin içine girince detaylarını öğreniyorsunuz. Daha kaliteli porselen bebekleri neresi yapıyor, pul koleksiyonu ne demektir, kitap koleksiyonu nasıl olur gibi şeyleri araştırdık. Bazı eşyalarımız antika değeri taşıyor, bazıları sadece eski eşyalar. Ama hepsi insanları geçmişle buluşturuyor" ifadelerini kullandı. Müze değerinde eşyalar ama kırılganlık yüzünden sergilenmiyor Kafede yüzlerce antika ve nostaljik parça yer alıyor. Ancak Demirbağ, en özel koleksiyonlarının burada sergilenmediğini belirtti: "Gerçekten müzelerde bulabileceğiniz eşyalarımız var ama maalesef buraya getirmiyoruz. Daha önce antika bir vazomu getirmiştim, biri çarpıp kırdı. O günden sonra çok kıymetli ve kolay zarar görebilecek eşyalarımızı buraya getirmemeye karar verdik." Her yaştan insan aynı masada buluşuyor Demirbağ, "Buraya gelenler çok mutlu ayrılıyorlar. Bizi en çok mutlu eden kısmı ise her yaştan müşterilerimizin olması. 60-70 yaşlarındaki annelerimiz babalarımız evlatlarıyla birlikte geliyor, 13-15 yaşındaki kardeşlerimiz de geliyor. Belki de bayramda birbirlerinden kaçan iki kitleyi burada aynı ortamda buluşturuyoruz" diyerek mekanın samimi atmosferini anlattı. Menüde nostaljik ifadeler: ‘Bismillah dedin mi?' Kafe'nin nostaljisi yalnızca dekorasyonda değil, menüde de kendini gösterdiğini belirten Demirbağ, "Menü isimlerimizi çocukken duyduğumuz sözlerle harmanladık. Çay yerine ‘Bismillah dedin mi', salep yerine ‘Ben gelinken 40 kiloydum' gibi ifadeler var. Eskiden olduğu gibi çay, salep, boza, oralet gibi içeceklerimiz var ama tabi americano, latte gibi yeni nesil kahvelerimiz de mevcut. Günümüzden tamamen kopmuyoruz ama kendi kültürümüzü koruyarak ilerlemek istiyoruz" dedi. "Yeni mekanlarda da kendi kültürümüzü tanıtacağız" Demirbağ, kültürel dokuyu modern unsurlarla harmanladıklarını vurgulayarak, "Mekanlardan, sergilerden, seyahatlerden esinleniyoruz ama karşı tarafın yaptığını kopyalamıyoruz. Kendi kültürümüzle harmanlamaktan hoşlanıyoruz. Yeni açacağımız mekânda bir İtalyan boyalı bir duvar düşünüyoruz ama üzerine ‘Bismillah' yazacağız. Bir DJ kabini yapacağız ama içinde Osmanlı fesi takan bir DJ olacak. Çünkü amacımız kendi kültürümüzü tanıtmak" ifadelerini kullandı. "Kafemizi korumak istiyoruz" Kafede plak boyama atölyeleri, film geceleri gibi nostaljik etkinliklerin düzenlendiğini aktaran Demirbağ, "Bu kafede ileriye dönük çok büyük planlarımız yok. Kafemizi korumak, bozulmamasını sağlamak istiyoruz. Ama önümüzdeki aylarda farklı bir konseptle yeni bir mekan daha açmayı planlıyoruz" dedi.

2 binin üzerinde biriktirdiği taş plaklarla geçmişe dönüyor Haber

2 binin üzerinde biriktirdiği taş plaklarla geçmişe dönüyor

Bursa’da yaşayan 61 yaşındaki emekli devlet memuru Emin Altınsoy, gençliğinde biriktirmeye başladığı taş plak koleksiyonu ile misafirlerini geçmişe götürüyor. Gençlik yıllarında taş plak koleksiyonu yapmaya başlayan Altınsoy’un koleksiyonunda Osmanlı döneminden 1950’li yıllara kadar basılan 2 binin üzerinde taş plak yer alıyor.   Yaklaşık 12 yıl önce Bursa’ya taşınan Altınsoy, koleksiyonundaki taş plakları dinlemek üzere gramofon satın aldı. Aldığı gramofonun eve geldiğinde çalışmaması üzerinde tamir etmeye çalıştı. Basit bir şekilde tamir edebildiğini fark eden Altınsoy, bunun üzerine İstanbul ve Avrupa’dan gramofon parçaları almaya başladı. Ahşap işlerine el yatkınlığı olduğunu ifade eden Altınsoy, topladığı parçalara ahşaptan özel tasarım kasa yaptı. Daha sonra gramofon borularını da ahşaptan yapmayı deneyerek daha güzel ses kalitesi elde etti. Özellikle dut ve ceviz ağacından yapılan gramofon borularının en kaliteli sesi verdiğini söyleyen Altınsoy, bu şekilde ürettiği özel tasarımlardan da bir gramofon koleksiyonu yaptı. Evinin salonunda sergilediği koleksiyonlarıyla misafirlerini geçmiş yıllara götüren Altınsoy, “Maksadım biriktirmek değil, unutulmaya yüz tutmuş sanatçıların eserlerini ileri kuşaklara aktarabilmek istiyorum. Bizden sonra gelen kuşaklara aktardığımız zaman, bu eserleri koruduğumuz zaman çok daha mutlu olacağım” ifadelerini kullandı.  “Türkiye’nin en seçkin koleksiyoncularının salonlarını benim gramofonlarım süslüyor”  Evinde yaptığı gramofonlarda bakır gramofon borusu kullanan Altınsoy, daha sonra elinin ahşap işine yakın olmasıyla boruları ahşaptan yapmayı denedi. Ahşaptan yapılan gramofon borularından daha kaliteli ses elde ettiğini fark eden Altınsoy, boş vakitlerinde gramofon yaparak evinde koleksiyon oluşturdu. Koleksiyonerliğe gençlik yıllarında başladığını belirten Altınsoy, “Gramofon sevdası gençlik yıllarımda taş plak biriktirerek başladı. Bir keresinde gramofon almıştım. Eve geldiğinde çalışmadı. Tamir ederek tekrar eski hâline kavuşturdum. Daha sonra bunun çok basit olduğunu fark ettim. İstanbul ve Avrupa’da antika pazarlarından orijinal gramofon parçaları toplayarak ahşap kasa yaptım. Hep teneke boru takıyordum. Ahşap boru yapabilir miyim diye bir çalışma yaptım. Teneke borunun aynısını ahşaptan yaptım ve başarılı oldum. Daha sonra bu şekilde ilerledim. Bugün Türkiye’nin en seçkin koleksiyoncularının salonlarını benim gramofonlarım süslüyor. Yapmış olduğum gramofonlar bazı devlet adamlarına gönderildi. Avrupalı ünlü koleksiyonerler geldi, Orta Doğu’dan evime gramofon almayan gelenler oldu. Bunu hobi olarak yapıyorum. Hiçbir zaman profesyonelliğe çevirmedim. Hobi olarak kalsın dedim. Çok fazla üretim yapmıyorum. Ayda 1 defa gramofon borusu yapıyorsam yılda 4 tane gramofon üretiyorum. Bu işleri sevenlerin evlerini süslediği zaman ayrı bir haz alıyorum. Ölünceye kadar da bu şekilde devam etmeyi düşünüyorum” ifadelerini kullandı.  Koleksiyonunda 2 bin taş plak bulunuyor  Taş plakları biriktirme amacının unutulmaya yüz tutmuş eserleri gelecek nesillere aktarmak olduğunu ifade eden Altınsoy, “Şu anda elimde 2 binin üzerinde taş plak var. Genelde Türk sanatçılardan oluşan Osmanlı döneminden 1950’li yıllara kadar çıkan taş plaklar var. Bu taş plakların içinde Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Safiye Ayla, Münir Nurettin Selçuk, Tanburi Cemil Bey gibi ülkemizin seçkin sanatçılarının koleksiyonunu yapıyorum. Maksadım biriktirmek değil, unutulmaya yüz tutmuş sanatçıların eserlerini ileri kuşaklara aktarabilmek istiyorum. Bizden sonra gelen kuşaklara aktardığımız zaman, bu eserleri koruduğumuz zaman çok daha mutlu olacağım” dedi.  Ahşap gramofondan daha kaliteli ses elde ediyor  Kendi yaptığı gramofonlarda dut ve ceviz ağacını kullandığını ve bu şekilde daha kaliteli ses elde ettiğini belirten Altınsoy, “Bazen pirinç ve teneke boru ile ahşap boru arasındaki fark nedir diye soruyorlar. Teneke borular sesin akustik özelliğini bozuyor. Borunun sesi emmemesi lazım, ne kadar kaliteli olursa sesin kalitesi de bir o kadar artıyor. Dut, ceviz, meşe ve söğüt ağacı kullanıyorum. Bunların bile arasında ses farkı oluyor. En iyi sesi ceviz ve dut ağacından yapılan borulardan elde ediyorum. Güzel bir müzik kulağı olan bir dinleyici aradaki farkı rahatlıkla anlayabiliyor. Yaptığım hiçbir ahşap boruda sentetik, selülozik ürün kullanmıyorum. Tamamen atalarımızdan kalmış bir yöntem kullanıyorum. Afrika’da bir böceğin salgıladığı ‘gomalak’ denilen madde var, ahşabın üzerinde sürerek vernik görünümü kazandırıyorum. Bu da gramofon borularına daha bir canlılık kazandırıyor” diye konuştu.  Türkiye’de nadir bulunan kartpostal plakları görenler şaşkınlığını gizleyemiyor  Geçmişte insanların özel günlerde birbirine mesaj göndermek maksatlı üretilen kartpostallardan yapılan plakların çok çabuk yıpranması sebebiyle Türkiye’de sayılı kişide olduğunu belirten Altınsoy, “Çoğumuz hatırlarız eskiden mektuplu yıllar vardı. İnsanlar birbirlerini tebrik etmek için özel günlerde kartpostal gönderirlerdi. Bu kartpostalların üzerinde resim ve notlar yer alırdı. Daha sonra insanlar kartpostalların üzerine kayıt yaptı. O dönemki eserler bu şekilde insanların birbirlerine hediye etmesiyle yaygınlaştı. İnsanlar hem kartpostal gönderiyorlar hem mesaj gönderiyorlar hem de alan kişi şarkı dinleyebiliyordu” şeklinde konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.