SON DAKİKA
Hava Durumu

#Diyabet

YENİŞEHİR YÖREM - Diyabet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Diyabet haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Küçük adımlar, büyük hayatlar Haber

Küçük adımlar, büyük hayatlar

Her yıl Kasım ayının üçüncü haftasında kutlanan Dünya Prematüre Haftası’nın, toplumun tüm kesimlerini bilinçlendirmeyi amaçlayan önemli bir farkındalık etkinliği olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uz. Dr. Dilara Yılmaz, "Dünya Sağlık Örgütü, 2025 itibarıyla 1 Kasım olarak tanımladığı Dünya Prematüre Günü, erken doğan bebeklerin hayata tutunma mücadelesine ışık tutuyor. Prematüre doğan her bebek, hayatın ilk anlarından itibaren solunum, ısı düzenlemesi, enfeksiyonla mücadele ve beslenme açısından özel desteğe ihtiyaç duyuyor. Bu sebeple yenidoğan yoğun bakım üniteleri, bu bebeklerin hayati yolculuğunda kritik bir rol üstleniyor." Mor rengin bu haftanın sembolü olduğunu hatırlatan Yılmaz, bu rengin umut, dayanışma ve farkındalığı temsil ettiğini ifade etti. Uz. Dr. Dilara Yılmaz, dünya genelinde her yıl 15 milyon bebeğin prematüre doğduğunu ve erken doğumun hâlâ 5 yaş altı çocuk ölümlerinin en önemli nedenlerinden biri olduğunu vurguladı. Yılmaz, "Teknolojik olarak donanımlı yenidoğan yoğun bakım üniteleri ve alanında uzman ekipler sayesinde, prematüre bebeklerin yaşam şansı her geçen yıl artıyor. Aile merkezli bakım yaklaşımı ise hem bebeklerin gelişimine hem de ailelerin sürece uyumuna büyük katkı sağlıyor" dedi. Türkiye’de her yıl doğan bebeklerin yüzde 11-12’sinin prematüre olduğunu belirten Uz. Dr. Dilara Yılmaz, ülkemizin bu alanda önemli ilerlemeler kaydettiğini ifade etti. Yılmaz, "Son 30 yılda bebek ölüm hızında yüzde 80’e yakın bir azalma sağlandı. 2024 yılı itibarıyla 400’ün üzerinde üçüncü basamak Yenidoğan Yoğun Bakım Ünitesi hizmet veriyor. Güncel çalışmalara göre yenidoğan yoğun bakımda ortalama sağ kalım oranı yüzde 96,5 gibi oldukça yüksek seviyelerde." Prematüre doğuma yol açan risk faktörleri arasında çoğul gebelikler, gebelik yaşının çok erken veya ileri olması, hipertansiyon, diyabet, enfeksiyonlar ve yetersiz gebelik takibinin öne çıktığını belirtti. Prematüre bebeklerin taburculuk sonrası dönemde düzenli takibinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, şunları söyledi; "Prematüre doğan bebeklerin yaklaşık yarısında gelişimsel, işitme veya görsel sorunlar görülebiliyor. Bu sebeple taburculuktan sonra düzenli kontrol, nörogelişimsel değerlendirme, işitme ve görme taramaları mutlaka yapılmalıdır." Uz. Dr. Dilara Yılmaz, Dünya Prematüre Haftası’nın yalnızca bir farkındalık haftası değil, aynı zamanda bir sorumluluk çağrısı olduğunu belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Erken doğumu azaltmak, yenidoğan bakım standartlarını geliştirmek ve aileleri bilinçlendirmek hepimizin ortak görevidir. Her bebek güçlü bir başlangıcı, eşit yaşam şansını hak ediyor. Prematüre bebekler için attığımız her küçük adım, onların büyük hayatlarına açılan bir kapıdır."

Her 8 kişiden biri şeker hastası Haber

Her 8 kişiden biri şeker hastası

Diyabetin (şeker hastalığının) vücudun kan şekerini düzenleme yeteneğini bozan kronik bir metabolik hastalık olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pınar Köksal, şunları söyledi: "Glukoz, vücudun temel enerji kaynağıdır. Ancak glukozun hücrelere girebilmesi için pankreas tarafından üretilen insülin hormonuna ihtiyaç vardır. Diyabetli bireylerde ya yeterli insülin üretilemez ya da üretilen insülin etkili bir şekilde kullanılamaz. Bu da kan şekerinin yükselmesine ve uzun vadede organ hasarına neden olur. Diyabet, yalnızca kan şekeri yüksekliği değil; kalp, böbrek, göz ve sinir sistemini etkileyen sistemik bir hastalıktır." "Türkiye, Avrupa'da diyabetin en yüksek görüldüğü ülkelerden biri" Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2024 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 540 milyon yetişkin diyabet hastası bulunuyor. 2045 yılına kadar bu sayının 780 milyona ulaşması bekleniyor. Doç. Dr. Köksal, Türkiye'nin Avrupa'da diyabetin en sık görüldüğü ülkeler arasında yer aldığını belirterek şu bilgileri paylaştı: "Ülkemizde her 8 yetişkinden 1'i diyabet hastası. Obezite, yanlış beslenme alışkanlıkları, stres ve hareketsizlik, özellikle Tip 2 diyabetin artışında büyük rol oynuyor. Bu nedenle toplumsal farkındalık ve yaşam tarzı değişiklikleri son derece önemli." Diyabetin neden olduğu sağlık sorunları Kontrol altına alınmayan diyabetin, uzun vadede birçok ciddi sağlık sorununa yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Köksal şu uyarılarda bulundu: "Diyabet, kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar erken dönemde belirti vermediği için, düzenli doktor kontrolü ve laboratuvar takibi çok önemlidir." "Dengeli beslenme ve hareket en güçlü tedavi araçları" Diyabetin önlenebilir ve kontrol altına alınabilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Köksal, yaşam tarzı değişikliklerinin tedavinin temelini oluşturduğunu söyledi: "Dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite, kilo kontrolü ve düzenli sağlık kontrolleri diyabetin hem önlenmesinde hem de yönetiminde büyük fark oluşturuyor. Özellikle risk grubunda olan kişilerin - aile öyküsü, fazla kilo, yüksek tansiyon veya gebelik şekeri geçmişi olan bireylerin - kan şekeri ölçümlerini düzenli yaptırması gerekir." Medicana Bursa'dan çağrı: "diyabeti birlikte önleyebiliriz" Doç. Dr. Köksal, Medicana Bursa Hastanesi olarak diyabet farkındalığını artırmak amacıyla Kasım ayı boyunca bilgilendirme etkinlikleri düzenleyeceklerini belirterek şunları söyledi: "Diyabetle mücadele, bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. Erken tanı ve bilinçli yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetin önüne geçebiliriz. Tüm vatandaşlarımızı, kan şekeri ölçümü yaptırmaya ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemeye davet ediyoruz."

Geçici felç hafife alınmamalı Haber

Geçici felç hafife alınmamalı

Her felç yatalak bırakmadığını ancak her inme acil müdahale gerektirdiğini belirten Medicana Bursa Hastanesi Nöroloji Uzmanı Dr. Büşra Er uyarıyor, "İnme hâlâ dünyada en sık görülen ölüm ve sakatlık sebeplerinden biri olduğunu vurguladı. Toplumda 'felç' denilince akla genellikle yatalak kalmanın geldiğini, ancak bu algının doğru değildir. Felç, beyni besleyen damarların tıkanması sonucu o bölgedeki beyin hücrelerinin işlevini yitirmesiyle ortaya çıkar. Tıkanan damarın beynin hangi bölgesini beslediğine göre belirtiler değişir. Kol veya bacakta güçsüzlük, konuşma bozukluğu, görme kaybı ya da yüzde asimetri en sık görülen belirtilerdir. Ancak her felç kalıcı değildir" dedi. Dr. Büşra Er, "Bazı hastalarda felç belirtileri 24 saatten kısa sürede tamamen düzelebilir. Bu durum, halk arasında ‘geçici felç’ olarak bilinir. Ancak bu geçici ataklar asla hafife alınmamalıdır. Çünkü bu kişilerde önlem alınmazsa ilerleyen dönemde kalıcı felç gelişme riski oldukça yüksektir. İnme önlenebilir bir hastalıktır. Risk faktörlerine karşı hayat tarzı değişikliğinin önemi vardır. Yüksek tansiyon, diyabet, sigara kullanımı, aşırı alkol tüketimi, obezite, yüksek kolesterol, hareketsiz yaşam ve yetersiz uyku inme riskini artıran en önemli faktörlerdir. Düzenli egzersiz yapmak, Akdeniz tipi beslenmek, yeterli uyku ve stres yönetimi beyin damar sağlığını korur diye konuştu. Dr. Er, beyin kanaması ile beyin felcinin sıklıkla karıştırıldığını da sözlerin ekleyerek şöyle konuştu; "Beyin kanaması, genellikle yüksek tansiyona bağlı damar yırtılması sonucu gelişirken, inme damar tıkanıklığı nedeniyle beyin dokusunun beslenememesi sonucu oluşur. Ancak bazı durumlarda inme sonrası da kanama meydana gelebilir. Özellikle ilk 4,5 saat içinde hastaneye başvuran hastalarda damar açıcı tedaviyle ciddi iyileşmeler sağlanabilir. Erken teşhisin inme tedavisinde en kritik aşamadır. Yüzde kayma, konuşma bozukluğu, kol veya bacakta ani güçsüzlük gibi belirtiler fark edildiğinde vakit kaybetmeden 112’yi aramak gerekir. İnme, zamanla yarışılan bir hastalıktır; her geçen dakika milyonlarca beyin hücresi kaybedilmektedir. Erken müdahale, hem yaşamı hem de yaşam kalitesini kurtarır."

Dikkat! Bulanık görme şikayetinizin sebebi bu olabilir. Haber

Dikkat! Bulanık görme şikayetinizin sebebi bu olabilir.

Kan şekerinde yaşanan ani yükseliş ve düşüşler, gözün görmeyi sağlayan sinir tabakası olan retinadaki damarların etkilenmesiyle diyabetik retinopati hastalığına sebep olabiliyor. Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, özellikle 10 yıldan fazla diyabet hastası olan kişilerde diyabetik retinopati görülme sıklığının arttığını belirterek, "Diyabeti olan bütün hastalar için bu göz hastalığı riski bulunuyor. Diyabeti olan herkesin en azından yılda bir kere kapsamlı göz muayenesi yaptırmasında fayda var. Bir kimse ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise bu kişide diyabetik retinopati gelişme riski o kadar fazlalaşıyor" şeklinde konuştu.  "Diyabetliler 3 ayda bir göz muayenesi olmalı"  Uzman Op. Dr. Adnan İpçioğlu, diyabet teşhisinin hemen ardından hastanın göz muayenesi olması gerektiğini ve 1 yıllık aralıklarla diyabet kontrollerinin bir parçası olarak rutin göz muayenelerine devam etmeleri konusunda uyardı. İpçioğlu, "Bilhassa göz dibi muayenesi, retinada meydana gelen değişikliklerin erken safhada tespit edilmesini sağlar ve hastaya başarılı şekilde tedavi olma imkânı sunar. Diyabet teşhisi sonrası 1 yıllık aralıklarla 5 yılı geçen diyabet hastalarının 6 ayda bir, göz dibi problemi tespit edilen diyabetlilerin 3 ayda bir göz muayenesi olması gerekmektedir. Muayene sıklığı göz doktoru tarafından gerektiği şekilde belirlenir" dedi.  "Ciddi görme kayıplarını önler"  Diyabetik retinopatiyi tedavi eden etkisi ispatlanmış tek yöntemin “lazer fotokoagülasyon” olduğunu ifade eden Op. Dr. İpçioğlu şu bilgileri verdi:  "Tedavideki esas maksat yeterince beslenemeyen periferdeki retina dokusundan kaynaklanan uyarıları bastırmak, böylece yeni kanayacak damarların ve kanamaların oluşmasını engellemek ve hastanın görme seviyesini korumaktır. Bu tedavi, uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önlemenin tek yoludur. Retinopati belirtilerinin erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısının anahtarıdır. Diyabet hastalığının erken döneminde bulanık görme şikâyeti ile sıkça karşılaşılıyor. Bunun sebebi retinopati değil, o sırada kan glikoz seviyesindeki yükseklikten kaynaklanabilir. Kan glikoz seviyesinin normale dönmesi birkaç hafta alabilir, kontrol sağlandığında görme bulanıklığı ortadan kalkar. Bu geçici bulanıklık döneminde, gözlük değişimi yapılması ise uygun bir yöntem değildir."

Dr. Okumuş : “Diyabet eğitimi tüm herkes almalı” Haber

Dr. Okumuş : “Diyabet eğitimi tüm herkes almalı”

Diyabetik retinopati dediğimiz körlükle sonuçlanan bir gözün şeker tarafından hasarlanmış hali, dünyada birinci sırada. Sebebi şeker hastalığı" dedi. Dünya Diyabet Günü etkinlikleri çerçevesinde diyabete dikkat çekmek ve farkındalık oluşturmak için bir dizi etkinliğe imza atan hastane, düzenlediği seminerle şeker hastalığının sağlığa olan etkilerine vurgu yaptı. Hastanenin toplantı salonunda organize edilen seminere; Hayat Hastanesi Başhekimi Dr. Fatih Özkul, Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Betül Kabalar, Yönetim Kurulu Üyesi İbrahim Özkul, Dahiliye Uzmanları Dr. Ali Nizamoğlu, Dr.Muhittin Pekuz, Dr. Mehmet Erdoğmuş, Diyetisyen Fatma Hallaç Uslu ve çok sayıda vatandaş katıldı. Diyabet konusunda insanları bilinçlendirmek ve diyabete karşı verilen mücadeleye destek olmak için çalıştıklarını ifade eden Hastane Başhekimi Dr.Fatih Özkul, “Hastane olarak ülkemizde gün geçtikçe yaygınlaşan diyabete karşı insanlarımızı bilinçlendirmek için çalışıyoruz. Diyabette önlenebilir komplikasyon dediğimiz sorunların engellenmesi açısından insanları bilgilendirmek, takiplerin düzgün ve doğru yapılmasını sağlamak hayati önem taşıyor. Sevdiklerimize sağlıklı bir yaşam inşa etmenin de sorumluluğuyla bugün bu semineri düzenledik” dedi. “TÜM SAĞLIĞI TEHDİT EDİYOR” Şeker hastalığı yeni bir pandemi olarak görüldüğünü ve tüm sağlığı tehdit ettiğinin altını çizen Dahiliye Uzm. Dr. Muhittin Pekuz, “Diyabet bizim için niye önemli, diyabet dediğimiz yani şeker hastalığı sadece tek başına bir laboratuvar tanısı değil. Sadece tek başına şekerden ibaret değil. Bütün organları ve sistemleri tutan karaciğeri, böbrekleri, kalbi beyni ve sinir sisteminin merkezi sinir sistemine ve de mide bağırsak sistemini etkileyen bir kronik hastalıktır. Sistemik hastalıktır. Ciddi bir hastalık gördüğümüz gibi tanısı kolay ama tedavisi ve özellikle komplikasyon açıdan takibi çokça önemli bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü diyabeti artık bir salgın yani pandemi olarak değerlendiriyor çünkü tüm dünyada diyabetli bireylerin sayısı giderek artmakta. Türkiye’de 2020’ye kadar 5 milyon denirken 2020 yılından sonra artık 7 milyondan fazla diyabet tanısı var. Dünyada yine 2 binli yıllarda 171 milyon diyabetli varken 2025 yılında 380 milyonu geçiyor. Dünya Sağlık Örgütü dünya nüfusunun Çin ve Hindistan'dan sonra en fazla en kalabalık nüfusun diyabetik hasta nüfusu olacağı, dünyanın üçüncü en fazla kalabalık ülkesi olacağını öngörüsünü paylaştı” “DİYABET EĞİTİMİ TÜM HERKES ALMALI” Diyabet eğitimi almış hastaların işlerini kolaylaştırdığına işaret eden Dahiliye Uzmanı Dr.Ali Nizamoğlu da, “Herkes bir şeyler bekliyor herkes bir şeyleri hemen değiştirmemizi istiyor ilaçları azaltmamızı istiyor ve kısa bir sürede kontrol altına almamızı istiyor. Hastalara hep sorduğum bir şey var; diyabet hakkında eğitim aldınız mı? Diyabet hastalığı, semptomları, tipi ve tedavisi hakkında size bilgi verildi mi diye soruları yöneltiyorum yani eğitim çok önemli. Tabi bu hastalara zaman ayırmak gerekiyor o da bizim işimiz. Eğitim aldıktan sonra ikinci en önemli aşama beslenme mutlaka bir beslenme uzmanına gitmesi gerekir. Hastanın hayat tarzı değişikliği dediğimiz en önemli basamak. Beslenme eğitimi almalı karbonhidrat ve şeker tipleri hakkında bilgi sahibi olması lazım. Hasta o kadar bilinçli bir hale geliyorsa zaten dikkat ediyor, seçerek yemeye başlıyor. Kilo fazlalığını vermemiz ve düzenli spor yapmamız gerekir. Bu da üçüncü en önemli aşamadır. Sonra ilaç gerekliliği açısından biz hekimler tekrar devreye giriyoruz. ”“DİYABET HASTALARININ YÜZDE 70’İ KALP HASTALIĞINDAN ÖLÜYOR” “Diyabet hastasını kalp hastalığı olarak kabul ediyoruz diyabet hastası bizim için kalp damar hastasıdır” diyen Dr.Mehmet Erdoğmuş ise “Diyabet hastalarının yüzde 70’i kalp hastalığından ölüyor bu da çok önemli. Diyabetik retinopati dediğimiz körlükle sonuçlanan bir gözün şeker tarafından hasarlanmış hali, kanama yani dünyada birinci sırada sebebi şeker hastalığı. Böbrek yetmezliği birinci sırada sebebi şeker hastalığıdır. Diyaliz merkezlerine gittiğiniz zaman en çok şeker hastasını görürüz. Travma (kaza) dışında, bacak kesilmesinin (amputasyonu) birinci sırada sebebi şeker hastalığıdır. Bu kadar tehlikeli, bu kadar ciddi bir hastalık bunu anlatmaya gerek yok. Sinsi hastalığa karşı çok dikkatli olmalıyız” diye konuştu. “TÜRKİYE’DE DİYABET HER GÜN ARTIYOR” Avrupa ülkeleri arasında diyabet prevalansı en yüksek olan ülkenin Türkiye olduğunu dile getiren Diyetisyen Fatma Hallaç Uslu sözlerini şöyle sürdürdü, “Bu giderek artacak bunun en önemli risk faktörü olan obezite çok etkili. 45 yaş üstü kişilerde 3 yılda bir tarama yapılmalı. En azından hastaları insülin direnci yüksekliğinde yakalayıp beslenme ve yaşam tarzı değişikliği ile diyabet olmalarını önleyebiliyoruz. Diyabet hastalarındaki bu hızlı artış; kötü beslenme alışkanlıkları ve fiziksel aktivite azlığından kaynaklı.” Seminer doktorların katılımcıların sorularını yanıtlaması ile son buldu.

“Son 10 yılda diyabetin ülkemizdeki sıklığı yüzde 100 arttı” Haber

“Son 10 yılda diyabetin ülkemizdeki sıklığı yüzde 100 arttı”

14 Kasım Dünya Diyabet Günü nedeniyle bilgilendirmelerde bulunan Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Prof. Dr. Mehmet Hulusi Atmaca, "Son 10 yılda diyabetin ülkemizdeki sıklığı yüzde 100 artarak yüzde 15'e çıkmıştır” dedi.  Her yıl Kasım ayının 14’ü Dünya Diyabet Günü olarak kutlanıyor. VM Medical Park Samsun Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzm. Prof. Dr. Mehmet Hulusi Atmaca, diyabet hastalığı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Dünya genelinde yaklaşık 460 milyon insanın diyabet hastası olduğu biliniyor. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de tip 2 diyabet sıklığı artan obezite sıklığına paralel olarak artış göstermektedir. Son 10 yılda ülkemizdeki diyabet sıklığı yüzde 100 artarak yüzde 15'e çıkmıştır” diye konuştu.  “Her birey kendi risklerinin farkında olarak sorumluluk üstlenmelidir”  Prof. Dr. Atmaca şunları söyledi: “Ailesinde özellikle birinci derece akrabalarında diyabet hastalığı olan, kilolu, hareketsiz yaşam, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, polikistik over sendromu, gebelik şekeri ve iri bebek doğurma öyküsü olan, kronik olarak kortizon ilaçları kullanımı gibi risk faktörleri olan bireyler diyabet açısından riskli bireylerdir. Riskli bireylerin yıllık olarak diyabet açısından takibi hastalığın henüz böbrek hastalığı, kalp hastalığı, görme kaybı ve sinir hasarı gibi komplikasyonları gelişmeden erken fark edilmesine ve uygun önlemlerin alınmasını sağlayabilir. Pandemi haline gelen diyabetin önlenmesi ve kontrol altına alınması sadece sağlık çalışanlarının sorumluluğuna terkedilmemeli, her birey kendi risklerinin farkında olarak sorumluluk üstlenmelidir.”

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor: Haber

Yıllardır diyabetle mücadelede çalışma yapan doktor:

Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı Dr. M. Emin Dinççağ, "100 yıllık geçmişimizde diyabet (şeker hastalığı) alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir" dedi.  Halk Sağlığı ve İç Hastalıkları Uzmanı, Karadeniz Diyabet Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Dr. M. Emin Dinççağ, diyabet hastalığıyla ilgili açıklamalarda bulundu. Türkiye'nin diyabetle mücadelede takdir edilecek bir konumda olduğunu ifade eden Dr. Emin Dinççağ, "Cumhuriyet'in kuruluşunun 100. yılını kutlarken pek çok alanda değerlendirmeler yapıp, ne kadar yol aldığımızı anlamaya çalışıyoruz. 100 yıllık geçmişimizde diyabet alanında da geldiğimiz nokta takdir edilecek bir durumdur. Dünyanın pek çok ülkesi ile karşılaştırıldığında diyabet alanında hastalığın farkındalığı, tanı ve tedavisi, gerekli ilaç ve malzeme, yetişmiş insan gücü, sağlık kurumları, sivil toplum örgütleri, araştırma ve geliştirme açısından ihmal edilemeyecek başarılarımızın olduğu ve ileri ülkeler ile rekabet edebilecek düzeyde olduğumuzu görüyoruz. 1955 yılında Türk Diyabet Cemiyeti’nin kurulması ile ivme kazanan diyabet çalışmaları, Prof. Dr. Şevki Yener ve Dr. İhsan Aksen gibi diyabet alanında ilgili hocalar vasıtasıyla uluslararası münasebetler ile geliştirilmeye çalışılmıştır. Geçtiğimiz yüzyılda, diyabet alanında önemli gelişmeler olmuş, diyabet farkındalığı ve tedavisi ülkemizde de bir çok standardın üzerinde gerçekleşmiştir. Dünyada da ülkemizde de diyabet farkındalığı yüzde 40-45 civarındadır. Diyabet, bulaşıcı olmayan hastalıklar arasında önemli yer tutmaktadır. Yaşadığımız çağın en önemli halk sağlığı problemidir. Uluslararası Diyabet Federasyonu 2019 yılı, 20-79 yaş aralığında 463 milyon insanın tahmini diyabetli olduğunu belirtmektedir. Bozulmuş glikoz toleransı(gizli şeker hastalığı) olanlar ilave edilirse bu rakamın çok büyük olduğu tahmin edilebilir. Ülkemizde de yüzde 14 kişinin diyabetli olduğu ve Avrupa'da en fazla diyabetlinin Türkiye'de olduğu bilinmektedir" diye konuştu.  Diyabete bağlı ölümlerin HIV/AIDS, tüberküloz ve sıtma kaynaklı ölümlerden daha fazla olduğunu belirten Dinççağ, "Diyabet hastalığında arzu ettiğimiz tedavi değerlerine ulaşabilmek için, ilaç, gereç, hekim, sağlık kurumu ve bunlara ulaşım kolaydır. Diyabet alanında çalışan sivil toplum kuruluşları ve diyabet bilinci dünya devletleri ile yarışabilecek olgunluktadır ve gurur vericidir. Diyabet tedavisi alanında kırsal kesim ile kent merkezleri arasında fark olmasına rağmen diyabet alanında sınıfı geçiyoruz. Kırsal alandaki diyabet takibinin daha iyi yapılabilmesi için halk sağlığı hemşireliğinin geliştirilmesi ve kırsal alanda daha çok hizmet vermesi, diyabette akran eğitiminin sağlanması, diyabetli yakınların eğitimi, diyabet alanında seviyemizi daha ileriye taşıyabilecektir. İleri teknolojilerden yararlanmalıyız. Sensör gibi kan şekeri ölçümlerinde az kullandığımız modern yöntemler pahalı olması nedeniyle gelecekte daha çok kullanılabilirse diyabet tedavisinde daha ileri düzeyde olmamız mümkündür" şeklinde konuştu.

Diyabet hastaları şenlikte doyasıya eğlendiler Haber

Diyabet hastaları şenlikte doyasıya eğlendiler

Bursa’da özel gereksinimli bireylerin toplumsal hayata tam katılımlarını sağlamak, ayrımcılığa maruz kalmayan, fırsat eşitliğinden yararlanan, haklarını kullanabilen kişiler olmalarına imkân tanımak için birçok çalışmayı hayata geçiren Bursa Büyükşehir Belediyesi, Tip 1 Diyabetliler Derneği iş birliğinde 7. Diyabetliler Şenliği’ni de düzenledi. Şenlik çerçevesinde Merinos Parkı’nda sokak oyun alanları, şişme oyuncaklar, boyama etkinliği, masa tenisi gibi çeşitli programlar düzenlenerek diyabet rahatsızlığı bulunan çocukların aileleriyle birlikte keyifli zaman geçirmesi sağlandı. Tip 1 Diyabetliler Şenliği’ne katılarak çocukları bu mutlu günlerinde yalnız bırakmayan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş, Bursa Tip 1 Diyabetliler Derneği Başkanı Yadigar Aydın ve BUÜ Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Halil Sağlam ile birlikte alanı gezerek vatandaşlarla bol bol sohbet etti. Şenliği düzenleyerek güzel ortamın oluşmasında emeği geçenlere teşekkür eden Başkan Alinur Aktaş, kendi ailesinde de şeker hastalığı olanların bulunduğunu ve bu yüzden rahatsızlığı yakından bildiğini söyledi. Gerekli kurallara uyulması ve bunu yaşam tarzına dönüştürmek gerektiğini belirten Başkan Aktaş, “Derneğimiz bu tür etkinliklerle toplumda bu hastalığa karşı farkındalık oluşturmayı hedefliyor. Ailelerin de şuurlu bir şekilde çocuklarına yaklaşma ve ilgilenme öncelikleri var. Allah herkese sağlık ve sıhhat versin. Hastalık insanlar için sonuçta. Mesele pes etmemektir. Bizler sene 10 Ocak ile 31 Aralık arasında doğum günü olan bin 200 çölyak hastası çocuğun doğum gününü kutladık. Ekiplerimiz evlerine giderek glütensiz yaş pasta götürdü. O ailelerin mutluluğuna ortam olmak bizim de için büyük bir mutluluk. Rahatsızlık olabilir mesele doğru şekilde mücadele edebilmek. Çölyak hastalarına gerekli ürünlerin üretilebilmesi için Merinos’ta yer tahsis ettik. Devletimizin de sağlık imkanları çok iyi. Bundan sonra Büyükşehir Belediyesi olarak her zaman destek olmaya hazırız. Çocuklar, bu ülkenin geleceği. Ailelerimiz ilgi ve alakayla çocuklarımızın yüreğini ne kadar doyurabilirse gelecekleri de o kadar iyi olur” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.