SON DAKİKA
Hava Durumu

#Dijital Detoks

YENİŞEHİR YÖREM - Dijital Detoks haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Dijital Detoks haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Dijital bağımlılık yeni neslin en büyük tehdidi" Haber

Prof. Dr. Nevzat Tarhan: "Dijital bağımlılık yeni neslin en büyük tehdidi"

Bursa Teknik Üniversitesinin düzenlediği BTÜ Konuşmaları programının bu haftaki konuğu, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan oldu. Mimar Sinan Yerleşkesi Turkuaz Salon’da düzenlenen programa; BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar, Yıldırım Kaymakamı Metin Esen, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan öğrencilerin yoğun ilgi gösterdiği Prof. Dr. Gazanfer Anlı’nın moderatörlüğündeki programda; "Yapay Zekâ, Sosyal Medya ve Bağımlık Döngüsü" başlıklı konuşması ile yapay zekâ psikolojisi, dijital bağımlılık, küresel kültürel dönüşüm ve aile yapısının geleceği üzerine değerlendirmelerde bulundu. Yapay zekânın insanlık tarihindeki dönüşümlere benzer bir kırılma oluşturduğunu belirten Prof. Dr. Tarhan, "Matbaanın bulunması nasıl tarihi değiştirdiyse yapay zekâ da benzer bir dönüşüm yapacak" dedi. "Yapay zekâ bilinçli bir varlık değil" Yapay zekânın bilinçli bir varlık olmadığını vurgulayan Tarhan, "İnsandan daha fazla şey biliyor olabilir ama bir insan olamaz. Çünkü yapay zekâ bilinçli bir varlık değil. Bu nedenle eğer ona bir anne, baba gibi davranırsanız sizi yönetir; liderlik sizde olursa size hizmet eder" ifadelerini kullandı. Yanlış kullanıldığında yapay zekânın özellikle ruhsal kırılganlık yaşayan kişilerde psikoza yol açabileceğini belirten Tarhan, "Onun söylediğini sorgulamadan kabul eden insanlar psikoza sürüklenebilir. Bu nedenle kullanım bilinci şart" uyarısında bulundu. "Yapay zekâ özellikle ergenlik öncesi için büyük tehlike" Prof. Dr. Nevzat Tarhan, yapay zekânın bilinç gelişimini tamamlamamış bireyler üzerindeki etkilerine dikkat çekerek, "Zihinsel olgunluğu olmayan kişiler, yapay zekâya aşırı bağlandığında halüsinasyon benzeri etkiler yaşayabiliyor. Özellikle ergenlik öncesi dönemde yapay zekâ ciddi bir risk. Ekran maruziyeti 13 yaş öncesi için sınırlandırılmalı. Bu nedenle ebeveyn denetimi şart. Haftada bir gün ailece dijital detoks yapılmalı" ifadelerinde bulundu. "Yalnızlık küresel bir tehdit, aileler hızla değişiyor" Dijital bağımlılığın günümüzde madde ve kumar bağımlılıklarıyla aynı beyin mekanizmasını etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Tarhan, "Dopamin yani haz arayışı yaşamın merkezine yerleşmiş durumda. Hazcılık arttıkça yaşam amacı zayıflıyor. Bu da egoistliği, yalnızlığı, mutsuzluğu ve aile yapısındaki bozulmayı tetikliyor" dedi. Yalnızlığın artık uluslararası kuruluşlar tarafından geleceğin en büyük toplumsal tehlikelerinden biri olarak tanımlandığını ifade eden Prof. Dr. Tarhan, dünyadaki aile yapısına ilişkin verileri de paylaştı; "İlk beş yıldaki boşanma oranı her geçen gün yükseliyor. Evlilik dışı doğum oranı artıyor, tek ebeveynli aile sayısı yükseliyor. Bu tablo küresel bir tehdit. Bir toplumu bozmak isteyenler önce kültürel ve psikolojik savaşla başlar. Bu nedenle kültürümüze ve aile yapımıza sahip çıkmalıyız, bu bilince ulaşmalıyız. Çünkü zihinsel dönüşüm olmadan sosyal dönüşüm gerçekleşemez." "Yapay zekâ terapist değildir, sadece aracı olabilir" Yapay zekâ destekli terapi tartışmalarına da değinen Tarhan, "Terapinin özü bilgi yığını değil; kişinin ihtiyaç duyduğu doğru bilgiyi seçmektir. Yapay zekâ bilinçli bir varlık değil, muayene edemez, beyin kimyasını değerlendiremez. Bu nedenle yapay zekâ terapist olamaz ama terapistin işini kolaylaştırabilir" dedi. Öğrencilerin sorularıyla devam eden program, BTÜ Rektörü Prof. Dr. Naci Çağlar’ın, Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan’a teşekkür plaketi takdiminin ardından toplu fotoğraf çekimiyle son buldu.

2024 yılının terimi olan "Kalabalık Yalnızlık" makale konusu oldu Haber

2024 yılının terimi olan "Kalabalık Yalnızlık" makale konusu oldu

Artvin Çoruh Üniversitesi Arhavi Meslek Yüksekokulu Dr. Öğr. Üyesi Saffet Karayaman, Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dursun Boz, Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi Dekan Yardımcısı Dr. Murat Şener ve Nişantaşı Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Kahraman Güler'in kolayda örneklem yöntemiyle belirlenen 514 üniversite öğrencisi ile yaptığı araştırmanın makalesi yayınlandı. Makalenin yazarlarından Mudanya Üniversitesi Sanat ve Sosyal Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Dursun Boz, araştırmanın sonuçlarını değerlendirdi. Kalabalık yalnızlığın yalnızca günümüzü değil, geleceğimizi de etkilemeye devam ettiğini vurgulayan Boz, "Modern zamanın sağladığı haz, hız ve yeni iletişim şekilleri bizi gerçekten birleştiriyor mu yoksa daha da uzaklaştırıyor mu? Dijital çağ, insanların daha önce hiç olmadığı kadar fazla kişiye erişebilmesine imkan tanıdığı gerçeği yaygın olarak kabul görmektedir. Sosyal medya platformları bireylere binlerce insanla etkileşim kurma şansı sunmaktadır. Fakat bu bağlantılar, duygusal tatmin sağlamakta oldukça yetersiz kalmaktadır. Bu ilişkiler genellikle yüzeysel olup, derin duygusal bağlardan yoksun ve bireylerin gerçek ihtiyaçlarına karşılık vermekten oldukça uzak kalmaktadır. Tıpkı, uzaya çıkıyoruz ama karşı komşumuza çıkamıyoruz. Günümüzde insanlar fiziksel olarak bir arada bulunsalar bile zihinsel ve duygusal olarak yalnızlaşmaktadırlar. Bu durum modern yaşamın insanı hem sosyal hem de bireysel olarak yalnızlaştıran en dikkate değer özelliklerindendir. Modernite, bireyleri sürekli uyarıcıların izinde koşmaya yönlendirerek onları yalnızca birer tüketici haline getirmektedir" diye konuştu. "Derin bir yalnızlık hissi" Doç. Dr. Dursun Boz, sosyal medya platformlarının algoritmalarla düzenlenmiş içerik dağılımlarının kişileri bir "tatmin yanılsaması" içine çektiğini dile getirerek, "Bu yanılsama, bireylerin gerçek dünyadaki ilişkilerini zayıflatırken derin bir yalnızlık hissi doğurmaktadır. İnsanlar dijital mesajlar, beğeniler ve yorumlar aracılığıyla bağlantı kurduklarını düşünseler de bu ilişkiler yüz yüze iletişimin yerini asla tutmamaktadır. Kalabalık içinde yalnızlık, tam olarak bu noktada, modern zamanların insana sunduğu en büyük çelişkiyi simgelemektedir. Kalabalık içinde yalnızlıkla başa çıkmak, kişisel bilinçle başlayan ve toplumsal dayanışmayı yeniden inşa etmeyi gerektiren bir süreçtir. İlk aşama, insanların yalnızlık durumunun insan olmanın doğal bir yönü olduğunu kabullenmesiyle gerçekleşmektedir. Örneğin, yalnızlık, bireyin kendini tanıması ve anlam arayışını derinleştirmesi için bir şans olarak değerlendirilebilir. Ancak bu yalnızlık, kalabalık bir dünyada yabancılaşmaya dönüşmemesi için herkesin aktif bir şekilde çaba göstermesinden geçmektedir. Bireysel olarak uygulanabilecek yollardan biri ‘dijital detoks' programlarıdır. Dijital dünyanın ve sosyal medyanın kullanım süresini kısıtlamaktan geçmektedir. Bireylerin yüz yüze iletişim kurma imkânını artırarak gerçek bağlar geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Gerçek yaşamda kurulan ilişkiler, insanların yalnızlık duygusunu hafifletip toplumsal bir bağ hissetmelerini sağlamaktadır. Toplumsal düzeyde ise dayanışma araçlarının yeniden inşası gerekmektedir. Geleneksel toplulukların dayanışma yöntemlerinden ilham alarak bireyler arasındaki bağları kuvvetlendirecek projeler geliştirilebilir. Bu tür girişimler, yalnızca bireylerin değil aynı zamanda toplulukların da kendilerini yeniden değerlendirmelerine yardımcı olur. Cinsiyet farklılıkları dikkate alındığında, özellikle kadın öğrencilerin kalabalık ortamlarda kendilerini ifade edebilme becerilerini geliştirmeye yönelik bireysel gelişim kursları ve atölyeler düzenlenmelidir. Bu programlar üniversite yönetimleri ve öğrenci toplulukları tarafından planlanabilir. Yalnız yaşayan veya evli olmayan öğrenciler için sosyalleşme fırsatlarını artıracak kampüs içi ve kampüs dışı etkinlikler organize edilmelidir. Etkinlikler belediyeler, gençlik merkezleri ve üniversite kulüpleri iş birliği ile gerçekleştirilebilir. Özellikle genç yetişkinlerin teknolojik cihaz kullanımı nedeniyle yalnızlık riskinin arttığı görülmektedir. Bu grupların toplumsal iletişimini güçlendirmek için, kamu spotları ve sosyal medya kampanyaları ile yüz yüze iletişimin önemi vurgulanmalıdır. Üniversite ortamlarında ve iş yerlerinde, dijital cihaz kullanımını sınırlandıran ve gerçek etkileşimi teşvik eden sosyal alanlar oluşturulmalıdır. Bu düzenlemeler kurum yönetimleri ve insan kaynakları birimleri tarafından desteklenebilir. Dijitalleşmenin yalnızlaşma üzerindeki olumsuz etkilerine yönelik olarak, teknolojik okuryazarlık ve dijital bağımlılık farkındalığını artıran seminerler, eğitimler ve rehberlik programları uygulanmalıdır. Bu eğitimler psikolojik danışmanlar ve bilişim uzmanlarının iş birliği ile yürütülebilir" dedi. "Ekran süremizin ne kadar farkındayız?" İlk adım olarak kendimizi sınırlandırmayla başlamamız gerektiğini vurgulayan Mudanya Üniversitesi Dekan Yardımcısı Dr. Öğr. Üyesi Murat Şener, "Mudanya Üniversitesi akademisyenleri olarak yapmış olduğumuz bu çalışma sonucunda toplumsal olarak birçok durumu tespit etme durumunda olduk. Kendi öğrencilerimiz de katılımcı oldular. Onları gözlemleyerek de durumu fark edebiliyoruz. ‘Dijital detoks' dediğimiz bir kavram ortaya çıktı. Daha öncesinde de olan bir kavramdı. Bu konu ile alakalı bir farkındalığımızın olması lazım. Biz sosyal medyayı veya ekran kullanma süremizin ne kadar farkındayız. Kendimiz ölçmemiz lazım. Bunların ne kadar zamanımızı çaldığını ilk etapta tespit etmemiz lazım. Daha sonra belirli sınırlar koyarak uygulamaya başlamamız lazım. Günün belirli saatlerinde kullanmayacağınıza kendinizi inandırabilirsiniz. Bildirimler bizleri çok teşvik ediyor, bunları sınırlandırabiliriz. Genelde bu konu çocuklar üzerinden vurgulanır fakat öncelikle kendimizden başlamalıyız. Tabi ki sosyalleşebileceğimiz, insanlarla bir araya gelebileceğimiz spor, kültür sanat gibi faaliyetlerin muhakkak hayatımızda olması gerekiyor. Bunlar birçok noktada bizleri o kadar çok ele geçirmiş ki normalde diyalog kuracağımız kişilerle iletişim kuramıyoruz. Komşuya gidemiyoruz dedik, aynı evin içerisinde yan odaya gidemiyoruz. Birbirimiz anlamak için video gönderiyoruz. Vereceği tepkiye göre duygularını anlıyoruz. Bunlar çok tehlikeli şeyler, bir dokunma, sarılmanın ne kadar önemli olduğunu bunları yapmamaya başladığımızda anlayacağız" ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.