Kıymetli okuyucularım, Timur hükümdardır. Bir gün hapse düşer ve umudunu yitirir. İçeride karıncalarla karşılaşır. Tabiri caizse karınca azim ve gayretini Timur’un gözüne sokar. Bir buğday tanesini yuvasına taşımaya çalışır ve defalarca dener. Dinlenir, uyur sabahları tekrar buğdayın peşine düşer. Timur olup bitenleri takip eder ve saymaya karar verir. Karınca buğdayı kaç kez düşürdü, kaç kez kaldırdı merak eder. Karınca umudunu hiç kaybetmeden çalışmaya devam eder. Timur bir sabah adeta şaşırır. Bakar ki karıncanın sırtında bir buğday tanesi yuvaya doğru gidiyor. Timur o manzarayı görünce gücünü toplar ve devamlı görebileceği yere bir not düşer. “Kalbim ne olur karıncayı unutma. Karıncanın sahibini ise asla unutma” der. Tükenmiş umutlara bir ışık olan gücün yetmediği yerde çarelerin varlığını hatırlar. Elbette o çarelerin sahibi Allah’tır. Bize düşen görev ise umudu daima muhafaza etmektir.
Kıymetli okuyucularım. Zulmün, adaletsizliğin, zorbalığın, prim yaptığı dönemler her devirde olmuştur. Nemrut’un Hz. İbrahim’i yakmak i.in hazırlattığı ateş gül bahçesine dönmüştür. Firavunun karşısında rabbimiz Hz. Musa’ya denizi yol yapmıştır. Yunus Peygamberi balığın karnında kurumuştur. Sevgili peygamberimizi, Ebu cehillerin şerrinden sevr mağarasında örümcek ağlarıyla, güvercin yumurtalarıyla korumuştur. Günümüzün firavunları, nemrutları, Ebu cehilleri zulüm ve işkencelerine devam etmektedirler. Samimi, sadık ve ihlaslı içten Müslümanlar sayesinde Allah zalimlere fırsat vermeyecektir.